Demans teşhisi konulduğunda sorulması gereken 7 soru
Demans teşhisi konulduktan sonra hala yapabileceğiniz pek çok şey var ve doğru tıbbi bilgilere sahip olmak, bu yolda beyninizi daha uzun yıllar güçlü tutabilir. Size veya sevdiklerinize demans teşhisi konulduğunda, hekiminize işte bu soruları sormalısınız... Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Derya Uludüz yazdı
Demans, özellikle ne bekleyeceğinizi bilmediğinizde korkutucu olabilir. Bununla birlikte demansın, illaki hayatınızın her saniyesini altüst eden karanlık ve gizemli bir hastalık olması gerekmez. Demans teşhisi konulduktan sonra hala yapabileceğiniz pek çok şey var ve doğru tıbbi bilgilere sahip olmak, bu yolda beyninizi daha uzun yıllar güçlü tutabilir. Size veya sevdiklerinize demans teşhisi konulduğunda, hekiminize şu soruları sormalısınız:
1- NE TÜR DEMANSIM VAR?
Alzheimer, en yaygın demans türüdür ve demans vakalarının yüzde 60-80’ini oluşturur. Beyinde tau ve amiloid beta proteinlerinin sinir hücreleri arasında birikmesi sonucu gelişir. Bu, beyinde sinir hücrelerinin ölmesine neden olur ve böylece beyin tarafından kontrol edilen işlevleri etkiler.
Vasküler demans, en sık görülen ikinci demans türüdür. Demans hastalarının yüzde 10'unun vasküler demans hastası olduğu tahmin edilmektedir. Vasküler demans, beyne giden kan akışındaki problemlerden kaynaklanır. Diyabet, yüksek kolesterol, felç ve kalp sağlığı gibi kalp ve damar hastalıklarıyla yakından bağlantılıdır.
Frontotemporal demans en sık 45-65 yaşları arasında görülür. Vakaların yaklaşık yüzde 40'ında aile öyküsü vardır. Bu hastalık, düşünme, davranış ve hafızadan sorumlu beynin bu önemli alanlarında kan akışının azalmasına ve düşük aktiviteye neden olur. Demans hastalarının yüzde 10-15’inin bu türden olduğu tahmin edilmektedir. Frontotemporal demans, beynin ön veya yanlarındaki lobların hasar görmesinden kaynaklanır.
Lewy cisimcikli demans, beyindeki küçük protein birikintilerinin (Lewy cisimcikleri) birikmesinden kaynaklanır. Lewy cisimleri ayrıca Parkinson hastalığına da neden olur ve Parkinson hastalarının yaklaşık üçte biri sonunda demans geliştirir.
2- ALZHEIMER HASTALIĞI İLE BUNAMA ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Bunama, günlük yaşama müdahale edecek kadar şiddetli zihinsel yeteneklerdeki düşüş için kullanılan genel bir terimdir. Pek çok farklı bunama türü vardır ve birçok koşul buna neden olur. Alzheimer hastalığı ise, bunamanın en yaygın türüdür ve vakaların yüzde 60-80'ini oluşturur.
3- DEMANSA YAKALANMAMA NE SEBEP OLDU?
Demansın bilinen tek bir nedeni yoktur; bunun yerine, bu yıkıcı duruma yol açabilecek bir dizi risk faktörü vardır.
* Genetik aile öyküsü
* Anormal protein birikimi
* Beyinde iltihaplanma
* Kan-beyin bariyerinin bozulması
* Sedanter yaşam tarzı
* Oksidatif stres
* Travmatik beyin hasarı
* Tütün, alkol veya madde bağımlılığı
* Depresyon
* Şeker, sağlıksız yağ ve işlenmiş yiyeceklerle beslenme
* Obezite
* Felç ve vasküler (kan damarı) hastalık öyküsü
* Kalp hastalığı veya kalp krizi
* Hipertansiyon
* İnsülin direnci veya Tip-2 diyabet
* Yüksek kolesterol düzeyi
* Parkinson hastalığı
* Uyku apnesi
* Yeni öğrenme gerektirmeyen bir yaşamı sürdürme
* Yüksek homosistein veya C-reaktif protein gibi vücutta iltihaplanma varlığı
* Ağır metal zehirlenmesi
Unutmayın ki, genetik hariç, bu risklerin çoğu değiştirilebildiğinden demansın yaşam kalite ve süresi üzerindeki etkileri de değiştirilebilirdir!
4- NE KADAR VAKTİM VAR?
Unutmayın durum ilerleyicidir ve kişilerin yaşam beklentisini sınırlar. Ancak bu süre, tedavi, yaşam tarzı değişiklikleri ve sahip olunan demans türü gibi faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Ne yazık ki beyin sadece hafızayı ve düşünceyi kontrol etmez; aynı zamanda vücut için de kontrol merkezidir. İlerleyici beyin hücresi ölümü, sonunda sindirim sistemi, akciğerler ve kalp gibi organ ve sistemlerin de bozulmasına neden olur, bu da yaşam süresini kısaltır.
Yaşam kalitesini etkileyen temel faktörler şunlardır:
Yaş: Demans hastalarının çoğu yaşlıdır ve maalesef daha erken ölümlere neden olabilecek diğer hastalıklara karşı daha savunmasızdır.
Teşhis anındaki demans şiddeti: Erken unutkanlık ve düşünme ile ilgili sorunlar gözden kaçabilir veya kabullenilmez. Demans, ileri bir aşamada tespit edilirse, hayatta kalma süresi azalır.
Genel sağlık durumu: Kalp hastalığı, diyabet veya yüksek tansiyon gibi başka hastalıkları olan kişiler, genellikle sağlıklı olanlara göre daha düşük bir yaşam beklentisine sahip olma eğilimindedir.
Bilişsel işlev seviyesi: Daha yüksek işlevsel yeteneği olan kişiler daha uzun yaşama eğilimindedir. İleri demans hastalarında bile bilişsel aktiviteler yapan bireylerin daha uzun yaşam sürelerine sahip olduklarına dair kanıtlar var.
Cinsiyet: Bazı araştırmalar, demanslı kadınların ortalama olarak erkeklerden daha uzun yaşayabileceğini gösteriyor. Kadınlar, hastalığın şiddetli aşamasında daha uzun süre hayatta kalıyor gibi görünüyorlar.
5- HAFIZA KAYBI DIŞINDA HANGİ BELİRTİLERLE KARŞILAŞACAĞIM?
* Matematiksel hesaplamalarda sorunlar,
* Her gün yapılan görevleri yerine getirmede zorluk,
* Yolu kaybetmek veya genel mekansal hafıza problemleri,
* Saat, tarih veya konumla ilgili ani kafa karışıklığı,
* Kelime bilgisi veya sözlü anlatımda sıkıntı yaşamak,
* Ruh hali veya kişilikte değişimler yaşamak,
* Huzursuzluk veya ajitasyon,
* Yürüyüş zorluğu,
* İdrar aciliyeti veya idrar kaçırma.
6- DEMANSI YAVAŞLATMAK İÇİN NE YAPILABİLİR?
İlaçlar
Hafıza kaybı, zihin karışıklığı ve düşünme sorunları gibi belirtileri hafifletmek için halihazırda ülkemizde kullanılan iki tür ilaç var: Kolinesteraz inhibitörleri ve memantin. Şu anda Alzheimer belirtilerini erken ila orta aşamalarda tedavi etmek için onaylanan reçeteli ilaçların tümü, kolinesteraz inhibitörleri adı verilen bir ilaç sınıfından gelmektedir. Kolinesteraz inhibitörleri, öğrenme ve hafıza için önemli bir kimyasal haberci olan asetilkolini yüksek tutarak sinir hücreleri arasındaki iletişimi destekler. Orta ila şiddetli aşamalar için ise memantin reçete edilir. Memantin bilgi işleme, depolama ve erişiminde yer alan bir kimyasal olan glutamatın aktivitesini düzenler. Ayrıca, demansın altında, vasküler hastalık ve sistemik iltihaplanma gibi nedenler yatıyorsa antihipertansif ilaçlar, kolesterol düşürücü ilaçlar, statin vb. gibi risk faktörlerini azaltan ilaç tedavileri faydalı olabilir.
Ek tedaviler: Kaprilik asit
Kaprilik asit, hindistancevizi yağı veya hurma çekirdeği yağı işlenerek üretilen orta zincirli bir trigliserittir. Vücut kaprilik asidi “keton cisimleri” adı verilen maddelere ayırır. Alzheimer'ların bir sonucu olarak glikoz kullanma yeteneklerini kaybetmiş beyin hücreleri, kaprilik asitten türetilen keton cisimlerini, glikoza alternatif bir enerji kaynağı olarak kullanabilir.
Koenzim Q10
Koenzim Q10, vücutta doğal olarak oluşan ve normal hücre reaksiyonları için gerekli olan bir antioksidandır. Artan oksidatif stres, Alzheimer hastalığında büyük bir rol oynar. Araştırmalara göre, Alzheimer’da görülen amiloid birikmesinden çok önce, mitokondriyal disfonksiyon ve artmış reaktif oksijen türü ortaya çıkıyor.Koenzim Q10 ise, oksidatif stresin zararlarını azaltır ve mitokondriyel fonksiyon bozukluğunu tamir eder.
Ginkgo Biloba
Ginkgo biloba, beyin ve vücuttaki hücreler üzerinde olumlu etkileri olabilecek birkaç bileşik içeren bir bitki özütüdür. Ginkgo biloba'nın hem antioksidan hem de anti-enflamatuar özelliklere sahip olduğu, hücre zarlarını koruduğu ve nörotransmiter fonksiyonunu düzenlediği düşünülmektedir.
Huperzine A
Huperzine A, geleneksel Çin tıbbında yüzyıllardır kullanılan bir yosun özütüdür. Mevcut Alzheimer tedavisinde reçetelenen kolinesteraz inhibitörlerine benzer özelliklere sahiptir.
Fosfatidilserin
Fosfatidilserin, sinir hücrelerini çevreleyen zarların birincil bileşeni olan bir tür yağdır. Alzheimer hastalığında ve benzeri bozukluklarda sinir hücreleri henüz anlaşılmayan nedenlerle dejenere olur. Fosfatidilserin ile tedavinin arkasındaki teori, kullanımının hücre zarını kaplayabilmesi ve muhtemelen hücreleri dejenerasyondan koruyabilmesidir.
Yaşam tarzı değişiklikleri
Sağlıklı yaşam tarzı seçimleri genel sağlığı iyileştirir ve bilişsel sağlığın korunmasında rol oynayabilir.
Düzenli egzersiz, günlük yürüyüş gibi aktiviteler ruh halini iyileştirmeye ve eklem, kas ve kalbin sağlığını korumaya yardımcı olabilir. Egzersiz ayrıca dinlendirici uykuyu teşvik eder ve kabızlığı önler. Alzheimer'lı yürüme güçlüğü çeken insanlar, sabit bir bisiklet kullanabilir veya sandalyelerinde oturarak bile egzersiz yapabilirler.
Alzheimer'lı insanlar yemek yemeyi unutabilir, yemek hazırlama ilgisini kaybedebilir veya sağlıklı bir yiyecek kombinasyonu tercih etmeyebilir. Ayrıca su içmeyi unutarak kabızlığa yol açacak kadar susuz kalabilirler. Alzheimer hastalığı olan kişinin sevdiği ve yiyebileceği sağlıklı yiyecekler, bol su ve sağlıklı içecekler satın alınmalı ve unutmamak adına gerekirse günlük program yapılmalıdır. Huzursuzluğu artırabilecek, uykuyu etkileyebilecek ve sık idrara çıkma ihtiyacını tetikleyebilecek kafeinli içeceklerden kaçınmak gerekir. Yüksek proteinli ve sağlıklı yağlarla yapılan yemekler, bol karbonhidratlı yemeklerden çok daha yararlıdır ve uzun süre tok kalmayı sağlar. Akdeniz diyeti, omega 3’ler, polifenoller ve flavonoidler tarafından zengin olduğundan bilişsel işlevi iyileştirebilir.
Sosyal etkileşimler ve aktiviteler, bilişsel becerilerin korunmasını sağlar ve genel ruh sağlığını iyileştirir. Alzheimer'lı hastaların başka insanlarla birarada olacağı kurslara, halk eğitim merkezlerine gitmesi sağlanabilir.
7- ÇOCUKLARIMIN DEMANS OLMA İHTİMALİ NEDİR?
Annesi, babası ya da her iki ebeveyni Alzheimer ya da demans olan bireyler sıklıkla kendilerinde de ileride aynı hastalığın ortaya çıkacağı korkusuyla yaşarlar. Ancak, Alzheimer, tek başına genetik bir hastalık değildir; çevresel ve genetik risk faktörleri bir araya gelerek bu hastalığı meydana getirir. Çocuk, anne babadan Alzheimer genini alsa bile, çevresel faktörler iyileştirilerek hastalığın ortaya çıkması engellenebilir. Yapılan araştırmalar da, Alzheimer vakalarının sadece yüzde 5-10 kadarının aile genetiği geçişli olduğunu gösteriyor. Özellikle APO-E e4 genini taşıyanların mutlaka Alzheimer olacağı ile ilgili batıl bilgiler var. Bu gen sadece bir risk faktörüdür, tek başına varlığı mutlaka Alzheimer hastalığına sebep olacak anlamına gelmez.