Muğla'ya gelen turist sayısı yüzde 17 arttı
Dünyanın dört bir yanından turist ağırlayan Muğla'ya gelen turist sayısı, geçen yılın ocak-ekim dönemine göre yüzde 17'lik artışla 3 milyonu geçti. Türkiye'nin 1484 kilometreyle en uzun kıyı şeridine sahip ili Muğla'yı 1 milyon 128 bin 416 kişiyle en çok İngilizler ziyaret etti.
Türkiye'nin 1484 kilometreyle en uzun kıyı şeridine sahip ili Muğla, turizm çeşitliliği, kültürel varlıkları ve doğasıyla 340 bin yatak kapasiteli tesislerinde yerli ve yabancı misafirlere unutulmaz tatil imkanı sunuyor.
Deniz, kum ve güneşin yanı sıra tarihi mekanlarıyla da ziyaretçi çeken kent, farklı medeniyetlere ait taşıdığı izlerle de kültür turizmine katkı sağlıyor.
Bodrum, Fethiye, Marmaris, Ula, Dalaman, Köyceğiz, Datça gibi öne çıkan destinasyonlara sahip kent, yamaç paraşütü, rafting, cip safari gibi ekstrem spor alanları, her bütçeye uygun konaklama tesisleri, sağlıklı ve lezzetli mutfağı, geleneksel mimarisi, alışveriş ile eğlence olanaklarıyla yerli ve yabancı misafirlere unutulmaz bir tatil imkanı sunuyor.
Doğa ile başbaşa tatil yapmak isteyenler için harika bir seçim olan Adrasan, eski adıyla Çavuşköy, Kumluca'ya bağlı muhteşem doğal güzelliklere sahip eski bir yerleşim birimi. Dünyaca ünlü Likya yolu üzerinde. Kumsalı 2 kilometre uzunluğunda. Sırtını Beydağları'na dayamış Adrasan'ın etrafı çam ağaçlarıyla çevrili.
Adrasan'ın Antalya'ya uzaklığı 95 km. Antalya'dan yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculukla buraya ulaşabiliyorsunuz. Çıralı'ya 24 km, Kemer'e 55 km ve Olimpos'a 8 km. Akdeniz bölgesinin en güzel sahilleri arasında. Sit alanı. Dünyanın en iyi uzun mesafe yürüyüş rotalarından Likya Yolu Adrasan'dan geçiyor.
Adrasan'daki tesislerin yüzde 80'ini Çavuşköy sakinleri işletiyor. Genelde aile işletmeleri. Koyda butik oteller, kampingler, pansiyonlar işletiyorlar. Tesisler denize oldukça yakın. Kumsal çocuk için uygun. Adrasan, Olimpos'a kıyasla biraz daha aile mekanı olmaya uygun. Sahilde duş şezlong wc var.
En güzel mevsiminin Mayıs olduğu yaygın kanaatlar arasında. Her yer limon, turunç malta eriği ve nar. Temiz bir koy. Hafta içi daha rahat. Hafta sonu kalabalık. Şezlong ve şemsiye belediyeye ait: 5 TL şezlong, 5 TL şemsiye. Otopark ücretli: 5 TL.
Buradaki tesislerde kaldığınızda kendinizi birkaç gün içinde aileden biri gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Pırıl pırıl harika kumlu bir sahil var. Ayağınızın altından geçen balıkları çıplak gözle görebileceğiniz cam gibi bir su. İçi belirli bir yere kadar küçük çakıl taşı. Boyunuzu geçtiğinizde kum başlıyor.
Burada, yemyeşille masmavinin ortasında uzanarak çok keyifli zaman geçirebilirsiniz. Yeşil dağlara karşı yüzmek harika bir deneyim. Akıntı ve dalga yok, deniz sıcaklığı ideal ve tertemiz. Sabah güneş doğmadan denizine giren yeniden doğmuş gibi olur.
Adrasan çevresinde pek çok koy var. Günübirlik tekne turlarıyla bu koyları gezebilirsiniz. Adrasan'a bir saat uzaklıktaki Suluada, Maldivlere benzediği için turistlerin uğrak yeri.
Suluada haricinde Akseki Koyu, Korsan Koyu (Çoban Limanı), Sazak Koyu, Yalancı Koy ve Porto Ceneviz Koyu'na giden tekne turları var. Fotoğrafta Sazak Koyu'nu görüyorsunuz.
Likya yolu üzerinde bulunan Karaöz köyü yakınlarındaki Korsan Koyu'da ziyaret edilmesi gereken ünlü koylardan.
1. derece doğal sit alanı olan Sazak Koyu tam bir doğa harikası.
Beyaz kumu, pırıl pırıl denizi, kıyılarında akdeniz fokları ve orfozlara yuva olan sualtı mağaraları ve su kuşlarıyla Antalya'nın Maldivleri olarak nitelendirilen Suluada, yaz doneminde günlük 2 bine yakın ziyaretçi tarafından ziyaret ediliyor.
Akademisyenler, kirlenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Suluada'nın özel saha ilan edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Yörenin yerlileri Suluada'dan çıkan suyun aç karnına içildiğinde böbrek taşlarını düşürdüğünü iddia ediyor.
Maldivlere benzetilen Suluada. Adanın batısında mozaik görünümlü siyah ve beyaz taşlarla bezeli kumsalda denize girebilirsiniz. Suluada ile ilgili detaylı haber için tıklayın.
Bey Dağları Milli Parkı içerisinde bulunan, Tahtalı Dağları'ndan doğan ve Adrasan Koyu'na dökülen Adrasan Deresi'ne gidebilirsiniz. Adrasana kadar gelmişken, eğer daha önce gitmediyseniz, Çıralı ve Olimposu da mutlaka ziyaret edin. Çıralı Caretta Caretta deniz kaplumbağalarının üreme alanı.
Çıralı'ya gittiğinizde sonsuz ateş olarak da anılan ve doğal bir ateş kaynağına sahip Yanartaş'ı ziyaret edin.
Portakal ve mandalina bahçelerinin sarmaladığı, ağaç evler ve bungalovların sıralandığı derin bir vadide Olimposu da mutlaka oraya kadar gitmişken görün. Olimpos yazısı için tıklayın
Adrasan Koyu'ndan başlayıp Gelidonya Feneri'ne giden rota muhteşem. Manzara mükemmel. Adrasan sınırları içinde yeşil ve mavinin kesişme noktasında bulunan tarihi Gelidonya Feneri denizcilere klavuzluk yapıyor. Ters akıntılardan dolayı Antalya Körfezi'nin en tehlikeli yeri olarak nitelendirilen ve antik dönemde sayısız geminin kayalara sürüklenerek battığı Gelidonya Burnu'nda yer alan fener, yaklaşık 80 yıldır gemilerin yolunu aydınlatıyor. Gelidonya, 227 metrelik rakımıyla Türkiye'nin en yükseğe konumlanmış feneri olma özelliğini de taşıyor.
Yukarıdaki resimde Gelidonya Feneri'nden Likya Yolu yürüyüşüne çıkan bir ekibin denizde aynı anda oluşan 7 hortumu görüntülediği kareyi görebilirsiniz.
Denizden yükselen kayalara ipsiz tırmanış yapmak ve ardından denizin serin sularına atlayarak büyük adrenalin ve heyecan yaşamak isteyen yerli ve yabancı bir çok turist "Deep Water Soloing" yapıyor.
Adrasan'da deniz sığ olduğundan yüzme bilmeyenler ve çocuklar için çok uygun.
Adrasan sualtı zenginlikleriyle de dalış tutkunlarının vazgeçilmezi. Sörf, su kayağı gibi aktivitelere kucak açan koyun 25 metre sualtı görüş mesafesinin olması balıkadamları yöreye çekiyor.
Adrasan'da yapılan yamaç paraşütüne başta Ruslar olmak üzere Azeri turistler ve Baltık ülkelerinden gelenler ilgi gösteriyor. Adrasan beldesinde başlayan yamaç paraşütü, yerli ve yabancı turistlerin adeta akınına uğruyor.
Likya yolu: Teke yarımadası olarak adlandırılan Antalya ve Fethiye arasındaki bölge, antik çağlarda Likya olarak anılıyordu. Bu bölgede birçok şehir ve yerleşim bulunuyordu. En önemlileri sahil hattında olan bu yerleşimler, bugün "Likya Yolu" dediğimiz patikalarla birbirlerine kara yolu ile bağlıydılar. Geçmişte Likyalıların kullandığı bu antik yol üzerinde bugün dünyanın her yerinden gelen yürüyüşçülere rastlamak mümkün.
Yaklaşık 500 km uzunluğunda olan tarihi Likya yolu, 1999 yılından bu yana yürüyüşçülerin uğrak noktalarından biri. Likya yolunun Çıralı'da kesişen patikaları üzerinden Ovacık veya Adrasan (Çavuşköy)'e kadar yürüyerek gidilebiliyor. 20 km uzunluğundaki Olimpos-Adrasan patikası Olimpos antik şehri harabelerinin yanından başlayıp Musa dağı üzerinden Adrasan'a uzanıyor.
Muğla Valisi Esengül Civelek, kente 2019'un ocak-ekim döneminde gelen yabancı turist sayısının bir önceki yıla oranla artmasının memnuniyet verici olduğunu söyledi.
Turizmin bu yıl yüzleri güldürdüğünü belirten Civelek, "Muğla'ya 2019'da gelen yabancı turist sayısı 2018'e göre yüzde 17 artışla 3 milyon 240 bin 840'a ulaştı. Muğla'yı 1 milyon 128 bin 416 kişiyle en çok İngilizler ziyaret ederken 512 bin 863 Rus, 200 bin 619 da Ukraynalı geldi." diye konuştu.
Civelek, geçen yılın aynı dönemiyle kente gelen turist sayısı karşılaştırıldığında İngiltere'nin yüzde 11, Rusya'nın yüzde 29, Ukrayna'nın da yüzde 14 oranında artış gösterdiğini dile getirdi.
Muğla kent merkeziyle turistik ilçelerine 2019'un ocak-ekim döneminde gelen 3 milyon 240 bin 840 yabancı misafirin, iki havaalanı ve 10 deniz hudut kapısından giriş yaptığını anlatan Civelek, bu yıl 1 milyon 695 bin 566 kişinin Dalaman Havalimanından, 972 bin 354 kişinin Milas Bodrum Havalimanından giriş yaptığını bildirdi.
Civelek, doğa sporları için de uygun bir coğrafyaya sahip Muğla'nın, Fethiye Babadağ semalarından Ölü Deniz'in muhteşem manzarasına karşı paraşütle atlama yapanların sayısının da 2019 yılı ekim sonu itibariyle 165 bine ulaştığını belirtti.
Kabak Koyu - Ölüdeniz
Bakir doğası ve eşsiz konumuyla Türkiye'de ve dünyada bir eşi daha olmayan Kabak Koyu Ölüdeniz'e yaklaşık 17 km mesafede. Fethiye'den başlayarak Antalya'da son bulan antik Likya Yolu üzerinde bulunan bu koy, gri-beyaz kumları ve masmavi deniziyle huzur dolu. Doğal güzelliğin muhafaza edilmesi amacıyla kaba inşaata izin verilmeyen koyda, kamp alanlarında çadır kurabilir ya da bungolov evlerde kalabilirsiniz.
Ne yapmalı?
Şelale yürüyüşü yapın. Kanyon gezisine çıkın. Turkuaz Mağara'yı ziyaret edin. Sosyal mesafeye dikkat edin.Çıralı Plajı - Olimpos
Akan dere yataklarının serinlik verdiği, hafif taşlı denizi ve ince taneli kumla bezeli kumsalı sizi hemen kendisine çekecek. Olimpos yakınlarındaki Çıralı Plajı iki yandan kayalarla çevrilmiş, doğal ve sakin bir bölge. Doğal ve tarihi sit alanı olduğu için büyük yapılara izin verilmemiş. Sahilde sadece restoran ve cafeler var. Pansiyonlarsa ahşap evlerden oluşuyor.
Ne yapmalı?
Kral Zeus'un mezarına gidin Antik kalıntıları görün. Ekolojik tarım ürünlerinden tadın Yanartaşı ziyaret edin. Sosyal mesafeye dikkat edin.Kaputaş Plajı - Kaş
Karayolundan 187 basamak inilerek ulaşılan bu plaj, kanyondan akmakta olan suyla deniz suyunun birleştiği bir noktada.
Gelen su deniz suyunun soğumasına sebep oluyor. Ayrıca deniz aniden derinleşiyor.
Sahildeki kum ve taşlar diğer plajlara göre daha beyaz.
Ne yapmalı?
Güneşlenin. Denize girin. Yanınıza bol bol meyve ve su alın. Sosyal mesafeye dikkat edin.Kelebekler Vadisi - Ölüdeniz
Kelebekler Vadisi, Fethiye Ölüdeniz'e 5 km uzaklıkta, Babadağ'ın eteklerinde bulunuyor. Çevresindeki ortalama 350 m yükseklikteki dağlarla izole bir yapıya sahip.
Vadi, yaz-kış akan küçük şelalesi, yeşil bitki örtüsü, rengârenk çiçekleri ve tertemiz deniziyle farklı bir atmosfere sahip. Vadide dünyada ender rastlanan kaplan kelebekleri yaşıyor. Hatta vadinin çağlayanlar bölümündeki kısmında kaplan kelebeği kolonisi barınıyor.
Geceleri hareketli olan ve vadiye ismini veren bu türün yanısıra, tespit edilebilen 35 kadar gündüz, 35 kadar da gece kelebeği bulunuyor. 1. derece doğal sit alanı olduğu için kamp alanında kendi çadırınızı kurabilirsiniz, işletmeden çadır kiralayabilirsiniz ya da bungalovları tercih edebilirsiniz. İşletmeden çıkan sabah kahvaltısı ve akşam yemekleri gayet lezzetli ve doyurucu oluyor.
Ne yapmalı?
Kelebekler turuna katılın. Dalış yapın. 7 koylar turu yapın. Faralya köyüne çıkın ve şelale tırmanışına katılın. Sosyal mesafeye dikkat edin.İztuzu Plajı - Dalyan
İztuzu, caretta caretta'ların yavrularını emanet ettiği ender plajlardan biri. Dünyada doğallığını koruyan ikinci plaj olma ödülüne de sahip. Bir tarafı tatlı su diğer tarafı ise Akdeniz olan bu plajın dünyada bir benzerinin olmadığı söyleniyor. Dağların dibinden başlayıp, Dalyan Deltası'nın ağzını kapatan plajın kumları altın sarısı ve incecik. Deniz ise kristal berraklığında.
Ne yapmalı?
Tekne turu yapın. Günbatımını izleyin. Çam ormanında yürüyün. Sosyal mesafeye dikkat edin.Mermerli Plajı - Antalya
Antalya'da, şehrin hemen göbeğinde ve çoğu insanın keşfetmediği bir plaj... Mermerli Plajı Yat Limanı'na indikten sonra limanın sonundaki dalgakıranın hemen arkasında. Adını, sahil şeridini komple kaplayan taşlardan alan bu plaj, size Bey Dağları' na kadar uzanan Akdeniz manzarası ve zümrüt yeşili bir deniz vaat ediyor.
Ne yapmalı?
Balık yiyin. Kayalıklarda güneşlenin. Kaleiçi'ni gezin. Sosyal mesafeye dikkat edin.Saros Körfezi - Gelibolu
Antik çağdaki adıyla Melas Kolpos; güneyde Gelibolu Yarımadası, kuzeyde Trakya kıyıları arasına yaklaşık 60 km kadar sokulan üçgen biçimli bir girintidir. Saros Körfezi'nde karmaşık girdaplar çizen akıntılar görülür. Bu akıntılar nedeniyle de Saros kendi kendini temizleyen bir körfez konumundadır. Dünyada kendi kendini temizleyerek temiz kalan sadece 5 körfezden biridir.
Ne yapmalı?
Gelibolu Yarımadası'nı gezin. Balık avına çıkın. Yunus balıklarını izleyin. Sosyal mesafeye dikkat edin.Patara Plajı - Antalya
Antalya'nın Kaş İlçesi'nin Kalkan Beldesi'nde bulunan Patara Plajı, Patara Antik Kenti'nin kıyısı.
Her yeri açıklık olan kumsalda deniz sürekli olarak dalgalı. 18 km uzunluğu olan plajın en dar alanı 280 metre.
Plajın en geniş bölümüyse 1500 metreye ulaşıyor. Bu nedenle ülkemizin en uzun kumsalı...
Plajın çevresi özel koruma bölgesi ilan edilmiş. Ayrıca Patara kumsalı deniz kaplumbağalarının yumurta bıraktıkları yerler arasında.
Ne yapmalı?
Kumda at safarisi yapın. Kaputaş Plajı yakınlarındaki Mavi Marmara'ya tekneyle gidin. Yamaç paraşütü yapın. Sosyal mesafeye dikkat edin.Aydıncık - Mersin
Aydıncık'ın tarihî adı Kelenderis'tir. 3 bin yıl önce bir liman ve ticaret şehri olarak kurulmuştur. Toroslar'ın denize en yakın yamacına kurulmuş olan bu liman şehrinin İncekum sahilinin manzarası eşsizdir.
Bölgenin bakir doğası eski kalıntıları araştırmak için dalgıçlara ve arkeologlara çok cazip olanaklar sunar.
Ne yapmalı?
Dalış yapın. Martı Adası'na gidin. Balıkçı teknesiyle açılın. Sosyal mesafeye dikkat edin.Altınkum - Çeşme
Kleopatra'nın gelip denize girdiği rivayet edilen plajdır. Çeşme merkeze yaklaşık 10 km uzaklıktadır. Deniz ve kumun rengi Maldiv Adaları'nı andırır. Denizi soğuktur ama ağustos ayından itibaren normale ulaşır. Uçsuz bucaksız sahili ve çarşaf gibi deniziyle kartpostal tadında bir manzarası vardır.
Ne yapmalı?
Milet ve Efes antik kentlerine gidin. Apollo Tapınağı'nı ziyaret edin. Su sporları yapın. Sosyal mesafeye dikkat edin.Hisarönü Koyu
Datça yarımadasına bakan iki küçük plajı, Türkiye'nin 20 sene öncesini hatırlatan restoran ve küçük pansiyonlarıyla Hisarönü Koyu, esintili havasından dolayı rüzgar sörfçülerinin tercihi. Ancak siz güneşin ve denizin tadını çıkarabilirsiniz.
Amos Plajı
Bozburun yarımadasındaki iki tatil köyünün arasına gizlenmiş küçük bir koy olan Amos, ahşap şezlonglarının arasına çakıl taşları dağılmış plajıyla, Marmaris'in ışıklarına rağmen koy boyunca uzanan bozulmamış bir güzelliğe sahip.
Gemiler Koyu
Ölüdeniz'in yakınında bu kadar sessiz bir yer olduğuna inanmak gerçekten çok güç. Etrafı çam ve zeytin ağaçlarıyla dolu, sessiz ve sakin bir koy olan Gemiler Koyu'nda bir kaç güzel restoran bulunuyor. Kafanızı dinlemek ve tatilin keyfini çıkarmak istiyorsanız Gemiler tam size göre…
Günlüklü Koyu
Fethiye yakınında, hafta sonları koyun sürülerinin plaja indiği, etrafı çam ormanları ve sakız ağaçlarıyla kaplı Günlüklü, büyük bir kaçamak isteyenler için iyi bir seçenek. Doğayla iç içe olmak isteyenler Günlüklü Koyu'nda bir tatil deneyimi yaşayabilir.
Ovabükü Koyu
Çevresindeki küçük lokanta ve pansiyonlarıyla birlikte plajının parlayan çakıl taşlarıyla Ovabükü, Datça yarımadasına gizlenmiş üç koydan en güzeli. Plajları ise deniz, kum ve güneşi bir arada vaat ediyor.
Kleopatra plajı, Alanya
Alanya kalesinin hemen dibinde bulunan Damlataş Mağarası'nın hemen önünden başladığı için yerli halkın Damlataş plajı dediği Kleopatra Plajı'nın suyu tertemiz, kumu altın rengindedir. Rivayete göre Mısır kraliçesi Kleopatra bu plaja inip yüzmek için özel bir tünel kullanırmış. Sahilde sadece fastfood yiyecekler bulabileceğiniz büfeler var. Çevrede konaklama için tesisler bulabilirsiniz.
Muğla'nın Fethiye ilçesinden Antalya'ya uzanan 540 kilometrelik "dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotasından biri" kabul edilen Likya Yolu, misafirlerine eşsiz manzaralarıyla tarihi derinlik sunuyor.
Ölüdeniz manzarasıyla başlayan tarihi yol, doğa harikaları arasında zaman tünelinden geçiyormuş hissi uyandırıyor.
Ünü tüm dünyaya yayılmış Kelebekler Vadisi'nde konaklayan, ardından Kabak, Cennet ve Korsan koylarını izleyen gezginler, Seydikemer ilçesi sınırlarında bulunan, Likya bölgesinin dini başkenti olarak da anılan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Letoon Antik Kenti'ne ulaşıyor.
Buradan yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüşle Antalya'nın Kaş ilçesi sınırlarında yer alan Xanthos Antik Kentine geçerek, tarihte uğradığı işgal ve savaşlar nedeniyle "acıların şehri" olarak bilinen yerleşkeyi inceleme fırsatı bulan gezginler, hem Hristiyanlık öncesi hem de sonrası mimari eserleri yakından görme fırsatı buluyor.
LİKYA BAŞKENTİ: PATARA
Yürüyüş boyunca Sdyma, Pyndai, Phellos, Apelia, Theimussa, İdyros, Antiphellos, Apollonia, Simena gibi bölgede kurulan binlerce yıllık şehirleri görme fırsatı bulan gezginler, Xanthos'tan yaptıkları 4 saatlik bir yolculuk sonunda Likya bölgesinin başkenti Patara'ya ulaşıyor.
Likya demokrasisinin simgesi olan ve Helenistik dönemde inşa edilen Likya Meclis Binası'na ev sahipliği yapan kent, bugüne ulaşan tiyatrosu ve caddeleriyle ziyaretçilerine antik dönemin tüm ihtişamını yansıtıyor.
Ziyaretçiler, Patara'dan doğayla içi içe bir yolculukla Likya dilindeki kitabe ve sikkelerde o dönem adının Habessos olduğu bilinen Kaş'a ulaşıyor.
Dünyanın en iyi plajları arasında gösterilen Kaputaş, Apollania (Kılıçlı), Aperlai ve bir bölümü sular altında kalan Kekova gibi tarihi alanlardan geçen gezginler, Demre'deki Myra Antik Kenti'ne varıyor.
Kentte yer alan, dönemin önemli limanlarından Andriake (Çayağzı) Limanı'nı inceleme fırsatı da bulan yürüyüşseverler, Myra Antik Kenti'nin 11 bin 500 kişilik kapasitesiyle bölgenin en büyüğü olma özelliğine sahip tiyatrosunun hemen yakınında yer alan eşsiz kaya mezarlarını görebiliyor.
İhtiyaç sahipleri ve özellikle çocuklara yardımlarıyla tanınan, Noel Baba olarak da bilinen Aziz Nikolaos'un yaşadığı şehir olarak bilinen Myra'da, aziz adına Bizans döneminde inşa edilen kilise de ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
OLYMPOS
Myra'dan yola çıkan gezginler Olympos'a ulaşıyor. Romalı kumandan Servilius Isauricus'un bölgeyi ele geçirdiği döneme kadar "korsan yatağı" olarak bilinen Likya'nın önemli liman kentlerinden biri olan Olympos'ta, Helenistik, Roma ve Bizans dönemi kalıntılarını yakından inceleme fırsatı bulan gezginler, şehrin birkaç kilometre güneybatısındaki Çakaltepe'nin güney yamacında sürekli alev çıkan Yanartaş'ı görme imkanı da buluyor.
Olympos'un ardından, Fethiye'den başladıkları ve yaklaşık bir ay süren yolculuğun ardından gezginler, Likya bölgesinin doğu sınırında yer alan, antik dönemde ticari liman şehri olmasıyla bilinen Phaselis Antik Kenti'ne ulaşıyor.
Gezginlerin yolcuğu, Hisarçandır Mahallesi çıkışı-Antalya girişinde sona eriyor.
"19 ANTİK KENTTEN GEÇEN YOLUN DÜNYADA EŞİ YOK"
Likya Dağcılık ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü Başkanı Yıldırım Beyazıt Umurtağ, yaptığı açıklamada, Likya yolunun dünyada eşi benzeri olmayan güzelliklere sahip olduğunu söyledi.
Ortalama bir yürüyüşle yaklaşık bir ayda tamamlanabilecek yolu "dünya harikası" olarak tanımlayan Umurtağ, "Rota genel itibarıyla kolay ve orta zorluk derecesinde. Özellikle mart ayında başlayan mayıs ayının sonlarına kadar, ekimde başlayıp kasım ayının sonuna kadar yoğun bir ziyaretçi ağırlıyor.
19 antik kentten geçen yol, Likyalıların en büyük 12 medeniyet merkezinde tarihte yolculuğa imkan tanıyor. Bizden 3 bin yıl önce yaşayan insanlarla aynı doğada ve yolda yolculuk yapmış oluyoruz. Yolun, üzerindeki tarihi noktalardan geçmesi dünyada birinci olmasını sağlıyor." diye konuştu.
Umurtağ, Likya Yolu'nun doğal yapısının bozulmasını engellemek, tarihi güzelliklerin yaşatılması ve yolun tanıtımının artırılması için mücadele ettiklerini ifade etti.
Turizmci ve rehber Mustafa Olgun ise Likya Yolu üzerindeki tarihi kentlerin uygarlığa başkentlik, liman kentliği ve dini başkentlik yaptığını dile getirdi.
Likya Yolu'nun doğaseverlerin ve gezginlerin yanı sıra fotoğrafçılar için de dünyanın en güzel rotalarından birisi olma özelliğini taşıdığını belirten Olgun, şunları kaydetti:
"Dünyanın hemen hemen en eski deniz fenerleri de yol üzerinde bulunuyor. Güzelliğinin yanı sıra en güvenilir rotaların da başında Likya Yolu geliyor. Yolda ihtiyaçlarınızı gidermek için yakınlardaki yerleşim yerlerine ulaşabilme imkanınız var.
Bu yol üzerinde bir bardak çay içmenin ya da bir gece konaklamanın değeri hiçbir şeyle kıyaslanamaz. En büyük problemimiz doğanın kirletilmesi ve canlılara zarar verilmesi. Hiç beklenmeyen noktalarda kirliliklerle de karşılaşabiliyoruz. Yerel halkın, yürüyüşçülerin ve yol üzerindeki işletmelerin önlerine çıkan çöpleri toplaması gerekiyor."