Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler H. Bunu Konuşuyor Onur Atilla hakkında bilinmeyenleri anlattı

        Ece SARUHAN / HT MAGAZİN

        SHOW TV’nin ilgiyle izlenen mizah programı ‘Güldür Güldür Show’da canlandırdığı ‘İbrahim’ karakteriyle tanıdı Türkiye Onur Atilla’yı. Bizim tanışıklığımız ise biraz daha öncesine, Tiyatro Kedi’de ‘Don Kişot’ adlı oyunda rol aldığı döneme denk geliyor. Ardından Tiyatro Kılçık aracılığıyla buluştuk. Sonrasındaysa ‘Güldür Güldür Show’ defalarca bir araya getirdi bizi. Bu sohbeti BKM’de, ‘Güldür Güldür Show’un kulisinde gerçekleştirdik. Çok eskilere giderek başladık söze. Sohbetimiz boyunca kahkahalar eşlik etti bize. Neler konuştuğumuza geçmeden önce Onur’u ‘Güldür Güldür Show’un dışında nerede görebileceğini merak edenler için, kendisi 17 Ocak’ta Tiyatro Kılçık’ın ‘Düğünde Panik’ adlı oyunuyla Akatlar Kültür Merkezi’nde, 30 Ocak’ta ise ‘Tanıyor Olabileceğin Kişiler’ ile Kılçık Mekân’da olacak. Oyunların biletleri Biletix’te...

        ‘KULISİ MERAK EDERDİM’

        Sahnede kılıktan kılığa giriyorsun. Çocukken de var mıydı böyle bir merakın?

        Evet. Henüz 4 yaşındayken taklitler yapar, televizyonda gördüğüm reklamları canlandırırmışım. Bir de Edip Akbayram’ı taklit edermişim. Kendisi benim en sevdiğim sanatçılardan biridir. Şarkılarını söylerken mikrofonu onun gibi kullanır, onun gibi ayağımla tempo tutarmışım. Ben bunları hayal meyal hatırlıyorum. İlkokulu Fınzdıkzade İlköğretim Okulu’nda okudum. Okulda arkadaşlarımla skeçlerde oynar, tiplemeler yapardık. Öğretmenim Güzin Pektaş bizi her hafta sonu tiyatroya götürürdü. Oyunları çok dikkatli izlerdim ve en çok perde kapandığında ne olduğunu merak ederdim. “Arkaya nasıl geçerim?” diye düşünürdüm. Kostümleri ve dekoru bana versinler isterdim. Bu arada taklitlerim sürüyordu. Evde guaj boyayla kendime simsiyah saç ve sakal yapıp Ahmet Kaya oluyordum mesela.

        Bu tip şeyler genelde aileler tarafından yaramazlık olarak algılanır. Senin ailen ne diyordu bu duruma?

        Benim kulisim düzenliydi, mutlaka ortalığı toplardım. Bir keresinde yüzümü sarıya boyadığımı unutmuşum, annem beni kasaba gönderdi. Kasap beni görünce korkarak “Oğlum sarılık mı oldun?” dedi. Yüzümü boyayıp taklit yaptığımı söyleyemedim. “Evet” dedim. Ortaokulda da aynı düzen devam etti. Lisede Aydın Doğan İletişim Meslek Lisesi’ne girdim. Başlamadan telefonunu bulup okulu aradım. İlk sorduğum soru “Okulda tiyatro kursunuz ve kulübünüz var mı?” oldu. “Var” dediler. Radyo Televizyon okurken tiyatro kursuna da gittim. Benim için asıl önemli olan kurstu.

        Basın cazip gelmedi mi sana?

        Kanal D’de ışık servisinde staj yaptım. Devam edebilirdim ama aklımda hep tiyatro vardı. Ailem de beni destekledi. “Onur bir şeye karar verdiyse bir bildiği vardır” diyerek yolumu açtılar. Liseden mezun olduktan sonra 2 yıl daha okulun tiyatro kulübünü çalıştırdım. Sonra Radyo Televizyon Yüksek Okulu’nu kazandım, bir yandan da Tiyatro Bahane’de oynuyordum. Turnelerimiz oluyordu, tiyatro aşkı ağır bastı, 2 yıllık okulu yarım bıraktım ve açıköğretim okudum. Bu arada ortaokulu bitirdiğim gün İstanbul Üniversitesi’nin Kadıköy’deki konservatuvar binasına gitmiştim, bana “Liseyi bitirip gelmen gerekiyor” demişlerdi. 4 yıl sonra yeniden gittim. Haldun Hoca (Dormen) ile Yıldız Hoca’nın (Kenter) son yılıydı. Karşılarında ‘Kral Lear’ı oynadım. 2’nci aşamada kalınca Tiyatro Pera’nın sınavına girip 4 yıl orada okudum.

        ‘UMARIM IYI ÖRNEK OLUYORUZDUR’

        Seneler sonra Tiyatro Kedi’de Haldun Dormen ile aynı oyunda rol alırken, “Beni konservatuvara almamıştınız” dedin mi?

        Demez olur muyum? “Bir zamanlar almadığınız bir oyuncu adayı vardı, şimdi beraber oynuyoruz” dedim. Kendisiyle aynı sahneyi paylaşmak müthişti. Haldun Hoca dünyanın en güzel insanlarındandır, kendisinin büyük hayranıyım. Ne mutlu ki 30’uma gelmeden kendisiyle oynama, turneye çıkma, şahane sohbetler etme fırsatını buldum.

        Sonra Tiyatro Kılçık’ta çalışmaya başladın. ‘Güldür Güldür Show’un uygulayıcı yapımcısı Elif Yakarçelik tarafından keşfedilip kadroya dahil oldun. ‘Güldür Güldür Show’ hayatında bir dönüm noktası oluşturdu mu?

        Bunun adı keşifse öncelikle Elif Hanım’a çok teşekkür ediyorum. Tiyatro Kılçık’a defalarca geldi, orada tanıştık. 1 skeçte oynayacaktım ama bugünlere kadar geldik. Elif Hanım sayesinde Türkiye’ye mâloldum. (Kahkahalar) Çok mutluyum çünkü çocukluğumdan beri aklımda olan işi yapıyorum. Tiyatro kültürüyle bir televizyon programı yapıyoruz. Tamamen tiyatro değil ama kulis var, tekst var, sürekli sahne üzerindeyiz, bilet alıp gelen seyirci var. Beni en çok sevindiren şey insanların “Sizin sayenizde tiyatroyu sevdik” ya da “Çocuğum sizin sayenizde tiyatroyla ilgilenmeye başladı” demesi. Ben de televizyonda ‘Olacak O Kadar’ı, Nejat Uygur’u izlerdim. Biz büyüyüp ustaların yolunda bir şeyler yapmaya çalışırken çocukların bize öykünmesi çok güzel bir duygu. Umarım onlara iyi örnek oluyoruzdur ama tek örneğin biz olmadığımızı bilsinler. Pek çok tiyatro örneğini izleyip vizyonlarını genişletsinler, oyun kitapları okusunlar. Televizyonda yayınlanan popüler, renkli ve ahlaklı bir iş diye ‘Güldür Güldür Show’la sınırlı kalmasınlar.

        ‘OYUNCU HER ŞEYİ OYNAR’

        Arada ziyaretinize geldiğim için biliyorum, kulisiniz de program kadar enerjik ve eğlenceli...

        Evet, çok eğleniyoruz. Biz eğlenmezsek olmaz. Biz ne kadar eğlenirsek seyirciye o yansıyor. Bu yüzden artık seyircimiz de konuşma isteğiyle geliyor çekimlere. “Konuşan seyircileri parayla mı tutuyorsunuz?” diye soranları da yanıtlayayım, hayır!

        ‘Güldür Güldür Show’un tekrarları da çok izleniyor. Bu sizin başarınızın yanı sıra gülmeye çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemden geçtiğimizin de kanıtı bence. Ne dersin?

        Bırak tekrarını, tekrarı bittikten sonra internetten favori skeçlerini izleyenler oluyor. Tekrarlar sayesinde tanınan seyircilerimiz var. Gülmek her zaman iyi gelir. Sıkıntılı bir hayat sürerken televizyonu açıp gülebilmek elbette ki iyi geliyor insanlara. Hep birlikte rahatlıyoruz.

        ‘Eyyvah Eyvah 3’ ve ‘Olur Olur’da da rol aldın. Komediden gidiyorsun. Bu, bilinçli bir tercih mi?

        “İlle de komedide oynarım” demediğim gibi “Bundan sonra dramda oynayacağım” da demiyorum. Güzel bir metin ve ekiple her şeyi oynamak isterim. Bence oyuncu her şeyi oynayabilir, oynamalı da.

        ‘Tombişgöbeğini yerim’ diyorlar

        ‘Güldür Güldür Show’un sosyal medyada da çok sıkı takipçileri var. Sana en çok nasıl mesajlar geliyor takipçilerinden?

        Kiloyla alakalı çok mesaj alıyorum. “Tombiş göbeğini yerim” diyorlar mesela. Kilo sempatik duruyor demek ki. Bak kadromuzdaki erkeklere; tombiş de var, kısa boylu da, kel de... Bu yüzden hiçbirimiz Biscolata reklamında oynayamayacağız. (Kahkahalar) Belki de işin tutmasının bir nedeni de bu, herkes gibi tipler olmamız. Sokakta da hep güleryüzle geliyorlar yanıma. Göbeğimi tutanlar, sıkıştıranlar oluyor. Çocuklar bazen yanıma gelmeye çekiniyor, bunu hissedip ben onlarla konuşuyorum. Çok samimi yorumlar alıyoruz. Elimden geldiğince hepsine geri dönüş yapıyorum. Yalnız davetiye isteyenler beni affetsinler; inanın anneme, babama bile davetiye bulamıyorum.

        ‘Sinem’i geri kazanabilmek için çok çalıştım’

        Bu yaz evlendin. Ne zamandır tanışıyorsun eşinle?

        Sinem’le 13 yıldır tanışıyoruz. Lisede tiyatro kulübünde tanıştık. n Tiyatroyla tavladın yani... Tabii canım, beni sahnede görüp çok beğenmiş. Ardından da tiyatroya kaydolmuş. Yaz tatilinden önce o teklif etmişti. Ben o zamanlar biraz odundum, “Benim için tiyatro daha önemli” dediğim için ilişkimiz çok kısa sürmüştü. n Yeniden kalbini kazanman zor olmadı mı? Sinem’i geri kazanabilmek için çok çalıştım. Lisedeki odunluğum gitmiş galiba. (Kahkahalar) 2009’da yeniden sevgili olduk. Enerjik, iletişimi kuvvetli biridir Sinem. Evliliğimiz çok iyi gidiyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ