Gandi'nin katili nasıl milli kahraman oldu
Kimin aklına gelirdi, Hindistan’da “Ulusun Babası” Mahatma Gandi Hindu milliyetçisi Modi iktidarının Müslüman nüfusa karşı üstünlük ajandasıyla çaptan düşürülsün; Gandi’yi üçüncü suikast denemesinde katleden Hindu köktendinci Nathuram Godse ise kahramanlık mertebesine yükselsin!
Geçen 2 Ekim’de Gandi’nin 154’üncü doğum günü yine ulusal bayram olarak idrak edilirken, sosyal medyada varlığı göklere çıkarılıp esas kutlanan kişi Nathuram Godse’ydi. Bayramdan bir ay önce de ülkenin en büyük Hindu festivalinde Hindu tanrılarıyla birlikte Godse’nin posterleri dört bir yanı süslemişti; hem de Gandi’nin doğum yeri olan Gujarat’a komşu eyalette.
Nathuram Godse iki kez öldürmeye çalışmıştı Gandi’yi, bir sefer bıçakla diğerinde hançerle. Her iki suikast girişiminden de kurtulan Gandi şikayetçi olmamış, açık tehdit olduğu halde serbest kalan Godse tabancalı üçüncü denemesinde amacına ulaşmıştı. Godse mahkemedeki savunmasında, bağımsızlık kazanılırken Pakistan’ın kaybından Gandi’nin sorumlu olduğunu, bu nedenle ölmesi gerektiğini söylüyordu. Oysa Gandi bölünmeye karşıydı ama Godse, Gandi’nin Müslüman yanlısı olduğunu, aynı nüfuzla yaşamaya devam etmesi halinde Hinduların daha fazla zemin kaybedeceğini, bu yüzden öldürdüğünü öne sürüyordu.
30 Ocak 1948’deki suikasttan yaklaşık iki yıl sonra Godse asılarak idam edildi. Şimdi katilin dijital alemdeki hayran kitlesi de giderek genişliyor, Facebook’ta, X’te, Instagram ve YouTube’da kahramanlık övgüleri diziliyor. İktidardaki Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) ultra milliyetçi saflarından gelen destek de hayranlığı körüklüyor.
Bu aşırıcı iklimde Mahatma Gandi, şiddeti reddeden protest direnişle İngiliz egemenliğini sona erdiren efsane lider değil artık. Tam tersine Hindu merkezli bir rejimin kurulmasını elinin tersiyle itip Hindu-Müslüman birliğini esas alan laik devlete öncülük ettiği için başarısız bir tarihi kişilik.
BJP lideri Narendra Modi’nin 2014’te iktidara gelişinden bu yana etnik temelde, Müslüman azınlık ile Hindu çoğunluk arasında uygulanan ayrımcı politika sonunda Mahatma Gandi’nin hatırasına kadar geldi dayandı. Başbakan Modi, Gandi’yi asla direkt hedef almıyor, özellikle dış politika sahasında saygıda kusur etmiyor. Londra’da Gandi heykelinin açılışını şereflendiriyor (altta); New York’ta BM merkezindeki Gandi büstü önünde eğiliyor.
Geçen yıl haziran ayında Yeni Delhi’de toplanan G20 zirvesinde liderleri Gandi’nin küllerinin korunduğu Raj Ghat’taki anıt mezara götürdü Modi, her birinin omuzlarına Gandi’yle özdeşleşen elde dokuma şallardan örttü.
Ancak dolaylı göndermeler Modi’nin pozisyonunu açığa çıkarıyor.
Gandi’nin katili Nathuram Godse, Hindu milliyetçisi paramiliter örgüt RSS (Rashtriya Swayamsevak Sangh) üyesiydi ki, bu örgüt iktidar partisi BJP’nin de ideolojik temelini oluşturuyor. Nitekim Başbakan Modi, suikast sırasında RSS lideri olan M.S. Golwalkar’ı hayatının en önemli ilham kaynağı diye tanımlıyor. Oysa Golwalkar, Gandi’yi bizzat hedef gösteren kişi. 7 Aralık 1947’de Hindu sağcıların mitinginde konuşan Golwalkar diyor ki; “Mahatma Gandi, seçimlerde Kongre Partisi’nin oylarını artırmak için Müslümanları kayırıyor. Bu tür adamları susturmanın yolunu biliriz ama geleneklerimizde Hindulara husumet beslemek yoktur. Ancak mecbur kalırsak bu yola başvurmayı da biliriz…” Bir ay sonra Gandi öldürülüyor.
Ultra milliyetçi Hinduizmin yükseldiği ortamda artık hatırası da öldürülüyor, katili Nathuram Godse ise bir yurtsever olarak itibar görüyor. İlk kez 2019’da BJP’nin önde gelen figürlerinden Pragya Singh Thakur, parlamentoda yaptığı konuşmada Godse’nin bir vatansever olduğunu ve öyle kalacağını belirterek “Ona terörist diyenler önümüzdeki seçimlerden çıkacak sonuca baksınlar” demiş ve nitekim sandıktan yine BJP iktidarı çıkmıştı. Thakur’un sözleri karşısında sessiz kalan Modi, yoğun tepki üzerine kınamak zorunda kalmıştı.
“HİNDİSTAN’IN YİĞİT EVLADI”
Gandi’yi gözden düşürme harekatı o noktada durmadı. RSS’nin uzantılarından Hindu Mahasabha örgütü Gandi’nin öldürüldüğü günü bayram olarak kutluyor. Hatta Gandi kuklası kullanarak alkış ve tezahürat arasında suikastı yeniden canlandırıyorlar.
Modi kabinesinin Kırsal Kalkınma Bakanı Giriraj Singh, katil Godse’yi “Hindistan’ın yiğit evladı” diye anıyor. Başbakan Modi daima susuyor. İktidar yıllarını hayli geride bırakan Kongre Partisi’nden şiddetli tepki yükseliyor; bağımsız Hindistan'ın gördüğü ilk terörist olan Godse’nin yüceltilmesiyle “Ulusun Babası”na hakaret edildiği, Başbakan Modi’nin bu konuda ne düşündüğü sorgulanıyor. Ancak yine suskunluk hakim oluyor.
Okullarda müfredat da değişiyor, tarihi olgular ayıklanıyor. Bağımsızlığın kazanılmasından sonra Hindu-Müslüman birliğini savunan Gandi’nin Hindu çoğunlukçuluğa karşı olduğu kitaplardan çıkarılıyor. Genç kuşağın zihninde Gandi imajı giderek bulanıklaşıyor. Hindistan medyasından yansıyan haberlere bakılırsa bazı gençler Gandi’yi sadece rupi banknotlarındaki resminden tanıyor. Bazıları Kongre Partisi’nin lideri Rahul Gandi’nin dedesi zannediyor ki, aralarında akrabalık ilişkisi olmadığı malum.
İKTİDARIN GAZZE KARTI
Önümüzdeki nisan ve mayıs aylarında yapılacak genel seçimde Hindu milliyetçilerin iktidarı iyice perçinlemesi, Modi’nin beş yıllığına yeniden vize almasıyla etnik temeldeki yarılmanın daha da derinleşmesi, Hindistan’ın kuruluşundaki çoğulcu ve laik ilkelerden biraz daha uzaklaşması bekleniyor.
Bu seferki seçimde BJP’nin Gazze kartını kullanacağına dair işaretler de geliyor. Savaşın başından bu yana iktidar partisi ve medyası “İsrail’in, Hindistan’la ortak düşmana karşı mücadele ettiği” mesajını veriyor. X’de İsrail yanlısı milyonlarca paylaşım sökün ediyor, tamamı Müslümanlara karşı nefreti içeriyor. Aşırı sağcı Hindu milliyetçiler Yeni Delhi’deki İsrail Büyükelçiliği önünde gösteri yapıyor, İsrail ordusuna katılıp ortak düşmana karşı savaşmak için!
Tablo alabildiğine paradoksal. Çünkü bağımsızlık öncesi Hindu milliyetçilerin üstün ırk inancıyla Hitler’e hayranlık beslediği ve “Mein Kampf”ın sürekli bestseller olduğu tarihi bir gerçeklik. Tarihi gerçekliğin bir diğer unsuru da Hindistan’ın Filistin’le olan dayanışması. Hükümetin web sitesinde halen şu satırlar yer alıyor: “Hindistan’ın Filistin davasına verdiği destek, dış politikamızın ayrılmaz parçasıdır. Hindistan 1974’te Filistin Kurtuluş Örgütü’nü Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanıyan, Arap ülkeleri haricindeki ilk devlet olmuştur. 1988’de Filistin devletini tanıyan ilk ülkeler arasında yerini almıştır…”
Bu dayanışma ruhu da artık tarihe karışmış görünüyor.
- 13'üncü devrik heykel48 dakika önce
- Tehlikeli ilişkiler1 gün önce
- Savaş suçunun tanıkları ve kanıtları4 gün önce
- Dijital yerlileri yersiz bırakmak1 hafta önce
- Bir atını aday göstermediği kaldı1 hafta önce
- Scholz kazanamayacak aday2 hafta önce
- Bakü'de ne var – trilyon doları kim ne için istiyor2 hafta önce
- Bezos uyarıyor: Musk'ın uzay çöpleri düşerse ellemeyin3 hafta önce
- Senaryo: Trump, Putin ve Zelenski İstanbul'da buluşur…4 hafta önce
- "Drill baby, drill" hoş ama boş1 ay önce