Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bakü’ye gitmek isteyen İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Türk hava sahasından geçiş izni alamadığı için ziyaretini iptal ettiği haberi sonradan patlamasa, Azeri başkentinde iklim zirvesi düzenlediğinden kimsenin haberi olmayacaktı. Türkiye’nin hipertansiyonlu siyasi ikliminde, esas iklim meselesi sıkıcı ve monoton mevzu, kıyısından da olsa ilgi duymak için yakıcı bir gelişme gerekiyor.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) şeklinde iç daraltıcı resmi başlık taşıyan zirve ilgi alanımıza girmiyor. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan konferansın liderler oturumunda konuşmasını yaptı; 2053 net sıfır emisyon hedefini, bu kapsamda yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve nükleer enerjinin temel öncelikler olduğunu, emisyon ticaret sistemini de içeren İklim Kanunu’nun yakında Meclis’e sunulacağını anlattı. 2026 Taraflar Konferansı’na (COP31) ev sahipliği için aday olduğumuzu da açıkladı. Buyursunlar. Zirveyi ağırlarsak, belki o zaman orman yangınlarında sadece söndürme uçaklarını değil, yangınları ve selleri iklim krizi bağlamında konuşabiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakü'de aile fotoğrafında
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakü'de aile fotoğrafında

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Aliyev ve diğer bazı liderlerle ikili görüşmelerini içeren haberlerin satır aralarında “Zirve gündeminde iklim finansmanına ilişkin konular öne çıkıyor” ibaresine rastladım, neyse ki! “Finansman” ifadesi, resmi heyetlerle bilim insanları ve iklim aktivistleri dahil 40 bin bileşenin buluştuğu zirve ortamını anlatmak bakımından fazla usturuplu duruyor. Zirvede sadece para konuşuluyor, zenginlerin yol açtığı iklim krizinden en fazla etkilenen afet mağduru Küresel Güney “Sökülün paraları” tonunda finansman istiyor!

Aktivistler eylemde: Büyük kirleticiler parasını ödesin
Aktivistler eylemde: Büyük kirleticiler parasını ödesin

Afrika’nın yoksul ülkeleriyle, yükselen okyanus suları altında boğulmaktan korkan ada devletçiklerinin iklim değişikliğine uyum ve dönüşüm için çıkardığı fatura yılda 1.3 trilyon dolar. Bugüne kadar söz verilen meblağ ise sadece 100 milyar dolar ki, o da sadece 2022’de ödendi ve önümüzdeki yıl geçerlilik süresi sona eriyor. Artık yeni bir hesap defteri açmak gerekiyor.

KİRLETEN ZENGİNLER FİRARDA

11 Kasım’da başlayan konferans 22 Kasım Cuma günü sona eriyor. Para konusunda uzlaşma sağlanıp ortak bildiriyle sona erebilirse. Gelişmiş ülke delegasyonları, Küresel Güney temsilcilerinin retoriğini uzlaşmaz ve aşırı keskin buluyor, müzakerelerin felaket derecesinde kaotik geçtiğini söyleyenler var medyaya.

COP’ta blok halinde müzakere eden Afrika Grubu ve az kalkınmış diğer ülke grupları temiz enerjiye geçiş, aşırı iklim olaylarına dayanıklı altyapı, erken uyarı sistemleri, kuraklığa dayanıklı tarım ürünleri ve hasar fonu gibi alanlarda 2025’ten itibaren 1.3 trilyon dolara ihtiyaç olduğunu söylüyor. Bunlar oturumlarda tutanaklara geçiriliyor. İklim analistlerine göre trilyon dolarlık talep bilimsel zemine oturuyor. Çünkü iklim krizinin etkileri şiddetlendikçe ihtiyaçlar da o oranda artıyor. Bazı ülkelerde bir kasırga, on yıllık ekonomik gelişmeyi silip süpürebiliyor.

Fakat parayı verecek zenginlerin yerinde yeller esiyor. 2015 Paris Anlaşması’na göre gelişmekte olan ülkelere iklim finansmanı sağlaması gereken “büyük kirleticiler”, konferansın açılışındaki “Dünya Liderleri İklim Eylem Zirvesi”nde yoktu; ne ABD, ne de Avrupa Birliği. Ne Biden, ne Scholz ne de Macron. Yerlerine temsilci gönderdiler. Zimbabwe ve Maldivlerin devlet başkanları gibi güneyli liderler boş salona konuştu. Oysa üst düzey katılım, mutabakatla sonuçlanacak iyi niyetli müzakereler açısından işaret sayılacaktı. Aynı liderlerin Rio’daki G20 zirvesinde uzlaşma yolu bulabileceğine dair tahminler ileri sürüldü. Ancak iklim finansmanı, Gazze ve Ukrayna’nın yanına yaklaşamazdı.

ABD ve Almanya iktidar değişiminin eşiğinde olduğu için liderler Bakü’ye gitmemiş olabilir. Daha önce yaptığı gibi yeniden Paris Anlaşması’ndan çıkması muhtemel Trump’tan yoksullara iklim yardımı beklemek ise pek gerçekçi değil; 1.3 trilyon doları şaka da zannedebilir. Üstelik ikinci başkanlık döneminde BM İklim Çerçeve Anlaşması’nı tamamen terk etmesi bile ihtimal dahilinde.

YENİ KİRLETENLER DA PARA VERMELİ

ABD’nin mevcut ve muhtemelen gelecekteki pozisyonu iklimin finansmanında yeni bir pencere açıyor: Hızla gelişen ve artık karbon salımında büyük rol oynayan Çin, Hindistan ve Suudi Arabistan’ın da ekonomik imkanları olduğu için tehdit altındaki ülkelere yardımda paydaş olması isteniyor. Ancak büyük bir müzakere grubu olan G77 ve Çin bu görüşe karşı çıkıyor.

Bağışçı ülkelerden Almanya, Japonya ve Kanada da ABD ile aynı görüşü savunuyor. Almanya’nın iklimden de sorumlu Ekonomi Bakanı ve Yeşiller’in başbakan adayı Robert Habeck Bakü’deydi; Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin geçen on yıllar içinde petrol ve gazdan astronomik kazanç sağladığını, mağdurları küresel ısınmaya karşı daha iyi korumak için bu “kâr fazlasını” kullanmak gerektiğini söyledi.

Gıda sistemlerini bozan Kuzey'e protesto: Parasını ödeyin
Gıda sistemlerini bozan Kuzey'e protesto: Parasını ödeyin

Gelişmekte olan ülkelerle sivil toplum örgütleri, zenginlerin iklim finansmanına yeni ortak arayışını pek anlayışla karşılamıyor. Neticede küresel karbondioksit hacminin yüzde 80’inden sorumlu oldukları için bedelini ödemeleri gerekiyor. “Third World Network” gibi aktivist örgütlerin bakış açısına göre sanayileşmiş ülkeler ekonomi ve popülist partilerin yükselişi gibi sorunlara rağmen pekala kaynak bulabilirler. Örneğin milyarlarca dolarlık fosil enerji sübvansiyonlarından tasarruf edip milyarder ve milyonerlere varlık vergisi koyabilir ve IMF’den özel çekme hakkını kullanabilirler. Söylemesi kolay ama sübvansiyonlar kesilip enerji fiyatları ve enflasyon yükselince seçmenin sandıkta hesaplaşacağı da ortada.

PAZARLIK DEDİKODULARI

İklim konferanslarının 30 yıllık tarihinde para işi ilk kez bu kadar ciddiye bindi. Sanayileşmiş ülkeler ortak bildirilere geçen mali vaatlerle az gelişmiş dünyanın suskunluğunu yıllarca satın almayı başardı. 2009’da Kopenhag zirvesinde (COP15) 2020’den itibaren yılda 100 milyar dolarlık finansman taahhüdünde bulundular. Şimdi ise yılda 13 katı talep ediliyor.

Zirve sonuç bildirisinin ilk taslağı ufukta uzlaşma olmadığını gösteriyor. Metinde köşeli parantezlerle 400 ayrı şerh var. Sadece meblağ değil, kimin ne zaman hangi kanaldan ileteceği, hibe ve kredi oranları da tartışmalı. Finansör ülkeler 1.3 trilyon doları müzakereye katiyen yanaşmıyor. Bakü’de dolaşan bir söylentiye göre zenginler son dakika hamlesi olarak yılda 200-300 milyar dolar finansmanı masaya getirebilir. Araştırmacı ve aktivistler ise bu tür gayrı resmi tekliflerin kabul edilemez olduğunu söylüyor: Yoksullar kesinlikle trilyon dolar bandının altına inmemeli, çünkü finansman desteği sadaka değil, Küresel İklim Anlaşması’nın önemli bir ayağı!

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar