Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Mehmet Açar Pop müzik yıldızının kâbusları

        İki yıl önce seyrettiğimiz “Gülümse” (Smile) korku türünün nitelikli örneklerinden biriydi. Filmi yazan ve yöneten Parker Finn, “İnsana musallat olan kötücül varlık” gibi tanıdık bir motiften yola çıksa da getirdiği yeni fikirlerle dikkat çekiyordu. Özellikle de filmdeki insanların yüzüne oturan o tekinsiz ve rahatsız edici gülümsemeyle… Bir gülümsemenin bazen her şeyden daha korkutucu olabildiği anlarıyla akılda kalıyordu film.

        Yine Parker Finn’in yazıp yönettiği “Gülümse 2” (Smile 2), açılış sekansı itibarıyla bir devam filmi… Bütün olarak baktığımızda, iki filmin en önemli ortak noktasının zihni kontrol eden doğaüstü varlık olduğunu görüyoruz.

        İlk filmde ana karakterimiz çocukluk travmasının etkilerinden hâlâ kurtulamayan bir terapistti. Film boyunca çevresindekiler, gördüğü düşleri gerçek sanan, tedaviye muhtaç bir akıl hastası gözüyle bakıyorlardı ona. Yeni filmde kötücül varlık, önce bir torbacı (Lukas Gage), sonra da Grammy ödüllü pop yıldızı Skye Riley’nin (Naomi Scott) zihnine yerleşiyor. Torbacı Lewis, filmde kısa süre alan bir karakter. Asıl hikâye, doğaüstü varlığın Lewis’den Skye Riley’ye geçmesiyle başlıyor.

        Uyuşturucu madde alışkanlığından yeni kurtulan Skye Riley sevgilisinin öldüğü trafik kazasının psikolojik etkilerini henüz üstünden atamamış durumda. Kazanın fiziksel etkileri de tümüyle kaybolmuş değil. Torbacı Lewis’in evine gitmesinin nedeni, reçeteyle alamadığı ağrı kesicilere ulaşmak aslında… Çünkü dans provaları sırasında bedenini çok zorluyor.

        Yazar ve yönetmen Parker Finn, ilk filmde olduğu gibi yine özenli bir karakter portresi çiziyor. Pop starlığı fiziksel ve ruhsal anlamda zor, yıpratıcı bir iş olarak tasvir ediyor. Uyuşturucu bağımlılığıyla kariyerini zora sokan Skye Riley’nin, yeni bir çıkış peşinde olduğunu görüyoruz., Menajerliğini de yapan annesi Elizabeth (Rosemarie DeWitt) ve plak şirketinin adım adım planladığı bir dönüş hikâyesi yazmaya çalışıyor. Televizyon programı, videolar, şov provaları, imza günleri ve sosyal etkinliklerin ardından kapsamlı bir konser turnesi bekliyor onu.

        Kötücül varlık böylesine yoğun, yorucu bir dönemde giriyor hayatına. Öte yandan, ele geçirilmeden önce de ruhsal anlamda iyi durumda olmadığı belli. Tam olarak neler yaşadığını finale kadar öğrenemediğimiz kaza gecesinin üstünde hayli ağır bir etkisi olduğunu hissediyoruz.

        Korku filmi olarak baktığımda, özel efektlerden ziyade gerilim unsurunu öne çıkaran ilk bir saatin hiç de fena olmadığını düşünüyorum. Parker Finn, önce Skye Riley’nin pop star olarak portresini çıkarıyor. Sonra çalışma rutinini kesintiye uğratan sorunlar başlıyor. Gördüğü hayaller nedeniyle herkes yeniden uyuşturucuya başlayıp başlamadığını ve akıl sağlığını sorguluyor. Tüm bunlar Riley’yi yalnızlığa sürüklüyor. Özellikle Riley’nin evde yalnız kaldığı, yaşadıklarına anlam vermekte zorlandığı ve aniden başlayan kabuslardan bir türlü kurtulamadığı sahnelerde gerilim çok iyi işliyor. Kan ve şiddet dozu çok daha düşük ilk yarıda. İkinci yarıda ise finale doğru giderek yükselen bir dehşet atmosferinin içine doğru sürükleniyoruz. Efektlerin daha ölçülü kullanıldığı eski usul gerilim sinemasından günümüzün CGI ağırlıklı korku şovuna doğru ilerlediğimiz söylenebilir. Finaldeki konser sahnesi dışında Parker Finn, özel efektler konusunda aşırıya kaçmıyor. Eski usul gerilimi seven biri olarak bana sorarsanız, filmin ilk yarısının daha sağlam bir anlatımı var; ama korku türünde dehşetin finale doğru giderek tırmanması ve zirveye çıkması, günümüz sinemasında artık nerdeyse vazgeçilmez bir uygulama…

        Pop müzik starlığı, toplumdan soyutlanma metaforu gibi kullanılıyor sanki. Herkes onun peşinde ama o yapayalnız. Riley, film ilerledikçe nerdeyse annesi dahil kimseye güvenemeyen paranoyak birine dönüşüyor. Riley’nin psikolojik sorunlarıyla korku gerilim unsurlarının iç içe geçmesi de filmin artı hanesine yazılan bir puan… Kötücül varlık, başta suçluluk duygusu olmak üzere Riley’nin bütün zayıflıklarını kullanıyor. Zaten bir sahnede açık açık “Benliğinden kaçamazsın” diyor. Varlık, ilk filmde de ana karakteri çocukluk travmasına döndürüyordu. Burada da kaza anını benzer şekilde kullanıyor. Öte yandan, tüm bu süreç Skye Riley için kendisiyle yüzleşme fırsatı oluyor. Mesela yakın arkadaşı Gemma’ya (Dylan Gelula) geçmişte çok kötü davrandığını kabul ediyor. Çok başarılı ve ünlü olmasına rağmen arkadaşsız ve yalnız olması, sorunlarından biri. Bu arada, Naomi Scott’un Skye Riley’de iyi bir performans çıkardığını belirtelim.

        Karşımıza ilk olarak genel planda, aynadaki yansımasıyla çıkan Elizabeth, Skye Riley’nin hayatındaki asıl meseleyi yansıtan bir karakter. Kızına gösterdiği anne şefkati ile profesyonel menajer yaklaşımını ayrıştıramıyoruz. Ama bir noktadan sonra kızının ruh ve beden sağlığından ziyade iş programına odaklandığı anlaşılıyor. Ayrıca annelik, bir menajerin sahip olamayacağı yaptırım gücü veriyor ona. Riley can derdindeyken, para ve kariyerine odaklanmasını söylüyor sürekli. Rosemarie DeWitt’in, Elizabeth’e dikkate değer bir yorum getirdiği söylenebilir.

        İlk filmde neyin hayal neyin gerçek olduğunu ayırt etmemiz açıkçası pek zor değildi ve bu durum, filmin lehine işlemiyordu. Burada ise film ilerledikçe gerçeklerle hayali ayırt etmekte giderek zorlanıyoruz. Hatta finalde her şeyi baştan düşünmek zorunda kalıyor ve hiçbir şeyden emin olamıyoruz. Bu arada, Parker Finn öyle bir final yazıp çekmiş ki, devam filmi yapılırsa oraya mutlaka dönmek zorunda kalacakları belli. Öte yandan, elinde öyle bir konsept var ki ikinci filmi bir yana bırakıp geçmişe dönerek hikâyeyi istediği gibi sürdürebilir.

        “Gülümse 2”nin benim için en ilgiye değer yanı, pop müzik estetiği ile korku janrının birbirine karıştığı bir film olması... Dram olarak belki çok sağlam değil ama korku gerilim sevenler için ideal bir seçim olabilir. İlk filmi seyretmeyenlerin hikâyeye girmekte hiçbir zorluk çekmeyeceklerini de belirtelim.

        6.5/10