SOSYOLOG, düşünür Jean Baudrillard’ın bu dönemler için de kullanılabilecek önemli bir cümlesi vardır.
Ona göre, “bütün sistem uzun süredir devası bir ekranda kendi yorgunluğunu ve çaresizliğini seyretmekte…”
Buradan yola çıkarak televizyonun, yani ekranın gücüne atıf yapar ve “yenidünya düzeninde bir mesele ekranda varsa vardır, yoksa yoktur” diye tanımlanacak düşünceyi dile getirir…
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bize göre Asya’nın uzak noktasına yaptığı dört günlük gezisi de tam da bu duruma uygun.
Çünkü zaten var olan bir sorunu Putin’in gezisi dikkatlerin oraya yoğunlaşmasına yol açtı ve zaten var olan sorunlar sadece ekrana yansıdı.
Yoksa hafta başında Çin ve Filipin ordularının Güney Çin Denizi’ndeki çatışması Putin gitti diye olmadı…
ÇİN- FİLİPİN GERİLİMİ
Zaten yıllardır iki ülke arasında kimin hakimiyetinde olduğu tartışması süren takım adaların bulunduğu “İkinci Thomas Sığı” bölgesi, savaşın fitili olarak görülüyor.
Filipin Ordusu da Pazartesi günü yayınladığı fotoğrafta kendilerine ait olduğunu ileri sürdüğü bu bölgeye giren ikmal gemilerinin Çin Sahil Güvenliği tarafından engellendiğine ilişkin görüntüleri paylaştı.
İki ülkenin donanma teknelerinin birbirleri ile kıyasıya çatışmasının hava araçlarından çekilmiş videoları ekranlarda boy gösterdi.
Bu gerilim önemli çünkü Filipinler, bir savaş durumu halinde aralarındaki anlaşmalar gereği ABD'nin yardım etmekle yükümlü olduğu müttefiki…
VAR OLANIN GÖRÜLMESİNİ SAĞLADI
Bütün bunlardan dolayı, “Putin’in gezisinin Asya’daki gerilime hiç mi etkisi olmadı?” sorusuna vereceğim yanıt açık…
Evet, etkisi oldu…
Dünya gündeminde olmayan bölgedeki gerilimin ortaya çıkmasına yol açtı.
O nedenle köşe yazımın başlığına “Putin’in Budhası” dedim.
Çünkü Budha, ortaya çıktığı Hindistan’da konuşulan Sanskirtçe’de “Uyanmış Kişi” anlamına gelir…
Bahailikte ise peygamber sayılır ve bu bölgede yaşam süren bazı Müslüman topluluklar buna inanır…
Alman şair, yazar, ressam Hermann Hesse’nin Nobel ödüllü kitabına da konu olan Budha Siddhartha ise ailesinin ona verdiği isimdir, “Amacına ulaşmış” anlamına gelir…
YENİ TEHDİT UNSURU EKLEDİ
Dolayısıyla Putin, hem amacına ulaştı, hem de zaten var olanı dünyanın görmesini, uyanmasını sağladı…
Bir anlamda Asya’nın kamera gerisinde kalmış görüntüsünü, cam ekrana yansımasına aracılık etti.
Putin¸ zaten uzun süredir Kuzey Kore’yi benimsiyordu ve Vietnam ile de anlaşma içindeydi.
Gezisi ile bunların da görünür olmasını sağladı.
Güney Çin Denizi’nde uzun süredir Çin, Tayvan ve Filipin sorunu yaşıyordu.
Var olan potansiyel çatışmaya daha fazla tehdit unsuru ekledi; o kadar…
Bununla sadece bölgede var olanları açığa çıkarmadı, batıyı da istediği oranda kızdırdı…
Kendisinin de içinde olduğu çatışma bölgelerine diğerlerinin de eklenebileceği gerçeğini dünyanın ekranına getirdi…
Bunu yaparken müttefiklerinin kimler olduğunu da gösterdi.
VİETNAM VE KUZEY KORE’YE SİLAH SATIŞI
Aslında eski Sovyet yapılanmasına tekrar dönmekle kalmadığını, etkinlik ağının Güney Çin Denizi’ne kadar uzandığının da ilanıydı.
Vietnam ile imzaladığı anlaşmalar da önemliydi; “güvenilir güvenlik mimarisinin öyle kapalı askeri politik ilişkiler ile inşa edilemeyeceğine” dönük yaklaşımı da önemliydi.
Vietnam’ın yakın gelecekte Rusya’dan başta tank olmak üzere ciddi oranda askeri alım yapacağının da ilanıydı.
Rusya açısından bunun önemi çok yüksek, çünkü Moskova’nın Güneydoğu Asya’ya 2014’teki silah satışı 1,2 milyar dolar seviyesinde iken, 2021’de 89 milyon dolara düştü.
Dolayısıyla sadece Vietnam’ın değil, Kuzey Kore’nin askeri alımını da katmak gerekir.
Hanoi’nin aldığı silahların parasını Moskova’ya denizde bulunan petrol sahalarındaki haklarını devrederek karşılayacağına dönük iddialar da Rusya’nın bölgedeki etkinliğine bir başka boyut katacağa benziyor.
Çünkü bu gelişme uzun süredir sakin olan bölgedeki silahlanmayı da hızlandıracak, Güney Kore, Japonya ve bölgedeki diğer ülkelerin de silahlanma çabalarına katkı verecek.
Bu bölgede ABD ile Çin arasındaki gerilime üçüncü bir oyuncu olarak katılması, Hint-Pasifik jeopolitik itişmelerini de coşturacak.
İlk tepkisi de zaten Japonya’daki ABD Büyükelçisi Rahm Emanuel’den geldi, Putin’in özellikle de Kuzey Kore gezisine vurgu yaptı.
Bu gezi ile Putin’in nükleer silah anlaşmalarını ihlal eden ülkenin gerisindeki ana organizatör olacağını gösterdiğini söyledi.
Benzer açıklamalar Avustralya’dan da gelmekte gecikmedi…
RUSYA VE ÇİN’İN 3. ÜLKELER ORTAKLIĞI....
Çin ise gezi ile ilgili herhangi bir açıklamada bulunmadı…
Bazı analistlere göre Çin bu geziyi batılı medyaya yansıdığı gibi önemsemedi…
Tam tersine, kendisinin bölgede ulaşmakta zorlandığı geri kalmış veya orta gelişmişlikte olan ülkelere ortağı Rusya aracılığıyla ulaşmanın getirdiği fırsat olarak baktı.
Çünkü Çin ve Rusya uzun süredir küçük ve orta ölçekli ülkeler üzerinde bir araya gelerek ortaklık geliştirme politikaları üretiyor.
Bunun en önemli etkin uygulamasını da Afrika’da gerçekleştiriyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski de Singapur’da katıldığı bir konferansta Rusya ve Çin’in İsviçre’de Ukrayna liderliğinde düzenlenen barış zirvesini baltalamak için işbirliği anlaşması yapmakla suçlamıştı.
Bu zirveye çok az sayıda Asya ülkesi katılmıştı…
Hemen hatırlayım ki dünyanın en büyük iki nüfusundan bir diğeri olan Hindistan da Çin ile zaman zaman ticari gerilim yaşıyor olsa da Rus ordusundan silah ve eğitim hizmeti alıyor.
Putin, Doğu Akdeniz, Afrika’nın ardından Uzak Asya’da da batıya karşı rest çekip, güç gösteriyor…