Üzerinden 8 yıl geçtikten sonra bir 15 Temmuz yazısı yazmak insana birçok başlığı aynı anda düşündürüyor.
Öncelikle olay gecesinin dehşetini…
Unutmam mümkün değil.
Masamın başında oturup yazı yazarken bir arkadaşım aramış ve "Boğaz Köprüsü tutuldu, neden, biliyor musun?" diye sormuştu.
Olan bitenden o telefonla haberim oldu. Televizyonu açtığımda inanılmaz bir manzara vardı. Önce terör tehdidi zannettim, sonra çalmaya başlayan telefonlarım ve gelen görüntüler ile olay netlik kazanmaya başladı.
O gece evden Çengelköy’e giden tüm yollar tutulmuştu, yüzlerce kişi sokaklarda direniyor, tam tepemizden F-16’lar uçuyor, yer gök ses ve titreşimden inliyordu.
Böyle bir dehşete filmlerde dahi tanık olduğumu bilmem.
O karanlık gece Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine halkın inanılmaz bir cesaretle şahlanışı ve büyük bir direnişle atlatıldı.
252 can gitti, yerine hiçbir şey konamaz. Aileleri ve yakınlarının acısını hiçbir şey hafifletemez ama bize giderlerken bu ülkeyi bıraktılar.
Bundan daha kıymetli hiçbir kazanım olamaz.
Onları minnetle anıyor, bu kazanımın değerini kendimize hatırlatıyoruz ancak hiçbir şekilde yüzleşmediğimiz bir gerçek var bu ülkede…
15 Temmuz gecesi darbe girişimi başladığında bunu bayram gibi karşılayanlar, kutlama yapanlar, "Oh Erdoğan gidiyor" diye sevinç çığlıkları atanlar ve onların temsil ettiği "Darbeye değil kendilerinden olmayan darbeciye karşı olanlar" gerçeği.
Bir lideri sevmeyebilir hatta o liderden nefret edebilirsiniz ancak onu seçimle değil silahla devirmeyi arzu etmek, mübah görmek üzerinize ister laiklik, ister komünizmle savaş, ister yolsuzluk, ne derseniz deyin, hangi kılıfı sererseniz serin, darbeleri meşrulaştırmak ve demokrasiyi içselleştirmemektir.
Bu gerçeği FETÖ bir battaniye gibi örttü. 15 Temmuz'un bir FETÖ darbe girişimi olması tüm toplumu bu girişime karşı birleştirdi.
Ancak acaba özsel olarak darbelere karşı da birleşildi mi?
Diyeceksiniz ki Nagehan ortada kenetlenmiş ve hiç olmadığı kadar güçlü bir devlet yapısı var, ordu ve iktidar müthiş uyum içinde çalışıyor, sen hala neden bahsediyorsun?
Doğru yakın gelecekte bir darbe tehdidi ya da seçilmiş iktidara karşı bir vesayet girişimi olasılığı görünmüyor ama biz prensip olarak darbeler ve seçilmiş iktidarların devrilmesi üzerine bir yüzleşme yapmazsak yakın gelecekte böyle bir risk olmasa da er geç bir gün olur…
İktidarın 15 Temmuz sonrası ilan edilen olağanüstü hali kendine alan açmak için kullanması, yer yer hukuk dışına çıkması, KHK’lar ile muhalif görüştekileri tasfiyeye girişmesi eleştirilerine katılıyorum.
Ancak bu eleştirileri yapanlar dediğim yüzleşmeyi de yapmazlarsa hep bir şey eksik kalıyor…
