Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Değişime evet, normalleşmeye hayır mı?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Seçimlerden sonra ortaya çıkan normalleşme sürecinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in işinin ne kadar zor olduğunu birkaç kez ele almaya çalıştım. Benimle hemfikir olanların sayısı da bir hayli fazla.

        Fakat hiçbir anlatım pratiğin yerini tutamaz. Bu defa da öyle oldu. Özgür Özel, EKOL TV’de Armağan Çağlayan’ın sorularını cevaplandırırken şunları söyledi:

        "Kutuplaşma ortamından beslenenler var. Normal siyaset ortamında kendisine yer olmadığını düşünenler var. Mesela bir adam Youtube videosu çekiyor, ağır hakaretler ediyor. Bana hırsı ne? Geçmişte ‘Bidon Kafa’ diye köşe yazısı yazmış arkadaş, seçimin ertesi günü.’ Devamında şu cümlesini de aktaralım: '47 yıldır ilk kez birinci parti olmamızın sebebi, bu zihniyetten yaşadığımız kopuş."

        Sonrasında Özel’in bahsettiği ismin ona verdiği cevaplar, kendisinin ne kadar zor bir yolda yürüdüğünün adeta resmi gibi. O sözler söyleyip yazanda kalsın.

        Özgür Özel neden muhalif kamuoyundan bu denli ağır sözlere muhatap oluyor? Çünkü dozu farklı olsa da bu eleştiriler giderek yoğunlaşıyor.

        O eleştirilerin özeti şöyle. Seçimleri kazandığı halde erken seçim istemiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oyununa geliyor. Ona zaman kazandırıyor. İktidar olmak istemiyor.

        DEĞİŞİM VE 31 MART

        Dikkat çekici bir nokta da şu. Özgür Özel’in muhalif diye tanımlanan medyadaki desteği de hayli cılız ve sıradan. Sorunu kendisi açısından daha da zorlu halle getiren bir etken bu.

        Normalleşme sürecindeki tabloyu anlamak için, 14-28 Mayıs seçimleri sonrasında CHP’de başlayan değişim tartışmalarını kısaca hatırlamakta yarar var. Muhalif seçmenin önemli ölçüde siyasetten uzaklaşma eğilimleri gösterdiği bir dönemde başlayan tartışmalar; CHP’de genel başkan değişimiyle birlikte farklı boyutlar kazandı.

        31 Mart’ta sandığa başarı olarak yansıyan bu hikayenin özellikle Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlarının oluşturduğu enerjiyle kuvvetli bir bağı var elbette. Ancak Özgür Özel’in sürecin yönetiminde gösterdiği başarının rolü de unutulmamalı.

        Nitekim 1 Nisan itibarıyla bambaşka bir Özgür Özel gördük siyaset sahnesinde. Sandık sonuçlarını, abartıdan uzak, sakin ve soğukkanlı biçimde okuyan, aldığı oyların önemli bir bölümünü emanet olarak tanımlayan ve asıl hedefin CHP merkezli olarak muhalefette bir zihinsel değişim olduğunu gören bir bakış açısı.

        TABAN VE DEĞİŞİM

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi döneminde böyle bir değişime dair gösterdiği çabayı her zaman önemli buldum. Ne denli karşılık görüp görmediğinden bağımsız olarak samimi olduğunu düşünüyorum. Ancak o dönemde parti tabanında bu durumun geniş bir kabul görmediği de çok açıktı. Daha çok "İktidara giden yolda sabredilmesi gereken bir geçiş" olarak algılandı. Kılıçdaroğlu’nun, bu anlamdaki çabalarının, geniş kitleleri ikna etmekten çok; toplumsal karşılığı neredeyse hiç olmayan bazı muhafazakar partilere listelerde cömertçe yer dağıtmaya odaklanması da bu tabloda etkili oldu.

        Bugün CHP ve Özel açısından durumun farklı olduğunu söylemek gerçekçi değil. Önceki yazıda kısaca değinmiştim. Dillerden düşmeyen ‘değişim’in ne olduğu konusundaki belirsizlik, muhalefet tarafında giderek daha fazla soru üretmeye başladı. Özellikle de parti tabanında mevcut normalleşme sürecinin nasıl anlaşıldığına dair belirgin bir eğilim bulabilmek çok zor. Tabanda seçimin kazanılmasıyla ortaya çıkan özgüvenin, "Biz neden değişelim, seçimi kazandık, değişmesi gereken iktidar" yorumuna uzak olmadığını da söyleyebiliriz.

        ÖZEL NEYİ DİKKATE ALDI?

        Özgür Özel, yerel seçim sonuçlarını okurken şu iki gerçeği fazlasıyla dikkate almış olmalı. Birincisi daha 10 ay önce seçmenin, partisinin merkezinde yer aldığı muhalefet bloğuna ‘devlet’i emanet etmemesi. İkincisi, muhalif tabandan partisine gelen oyların, CHP’nin geleneksel dokusundan çok farklı özellikler taşıması. Dolayısıyla onları kalıcı hale getirebilmek için çok daha geniş ve kuşatıcı bir söyleme ihtiyaç duyulduğu.

        Meseleye buradan baktığınızda Özel’in niçin erken seçim, yönetim sistemi gibi tartışmalardan uzak durduğu; diğer yandan neden ısrarla Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir müzakere zemini oluşturduğu ve bunu çok ağır eleştirileri göğüsleme pahasına sürdürmeye çalıştığı daha iyi anlaşılabilir.

        CHP, 31 Mart’ta sosyal demokratlardan şehirli-seküler milliyetçilere, DEM çizgisine yakın Kürtlerden sayısı az bile olsa muhafazakar kesimlere kadar geniş bir yelpazede oy aldı. Her gelen oyun, bir diğerinden farklı gerekçesi bulunsa da seçilen adres CHP oldu.

        Özel’in önünde iki seçenek yok. Yani buradan dönüp yeniden yüzde 25 bandında siyaset yapamaz. Zor bir yolda, üstelik seçimde aldığı oylarla kıyaslanmayacak düzeyde zayıf bir destekle ilerlemeye çalışıyor.

        Türkiye için ciddi bir tecrübe ve alacağı sonuçlar hayli önemli.