Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör KKTC, Suriye ve ABD seçimleri
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bu köşenin adı “Ankara’dan Bakış.” Bugün birden fazla konuya Ankara’dan bakarak bazı notlar düşelim.

        KKTC’den Suriye’deki gelişmelere, AK Parti MKYK toplantısından Çarşamba günü yapılacak olan parti grubuna, ABD seçimlerindeki kritik gelişmelerin Ankara’daki yankılarından, Suriye’deki hassas gelişmelere kadar pek çok not var elimde. Kamuoyunda hararetle tartışılan sokak hayvanlarına dair yasanın görüşmesi de gündemin bir başka öne çıkan başlığı.

        Bugün dış politika ağırlıklı üç başlığı ele almak istiyorum. Diğerleri yarınki yazıya.

        KKTC’DEKİ TABLONUN ANLAMI

        1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın üzerinden tam 50 yıl geçti. Hem yıldönümü, hem de 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı KKTC’de Türkiye'den çok geniş bir katılımla kutlandı.

        Törene beklendiği gibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la birlikte CHP Genel Başkanı Özgür Özel de katıldı. Protokolde otururken ikisinin yaptığı samimi sohbet, normalleşme tartışmasına damga vuran bir başka kare oldu. İçeriğinden bağımsız olarak bu fotoğraflar ilgiyle takip edildi. Kutlamalarda MHP, İYİ Parti, YRP, DSP ve BBP genel başkanları da yer aldı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kıbrıs’ta sözde barış isteyip, güneyde askeri üsler yapmaya kalkışanlara verdiği cevap da, KKTC’ye sahip çıkma konusundaki kararlı mesajları da çok önemliydi.

        Ancak en az bunun kadar değerli olan, CHP başta olmak üzere muhalefetin büyük bir katılımla törende olmasıydı. Kuşkusuz farklı yaklaşımlar olsa da Kıbrıs hassasiyetinin 50 yıl sonra yeniden birleştirici bir rol oynaması, Türkiye’nin verdiği mesajların değerini bir kat daha artırdı.

        SURİYE’DE HASSAS DENGELER

        Ankara’da Suriye konusunda zaten sürekli bir trafik var. Şu sıralar Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Beşar Esad arasındaki görüşme öne çıksa da, aslında birden fazla denge ve hassas başlık bir arada yürütülüyor.

        Buna neden dikkat çektiğimi de ifade edeyim. Özellikle Suriye konusundaki her başlığı sürekli Türkiye’yi suçlayarak ele alanlara burada sıkça değiniyorum. Bu başlı başına bir haksızlık. Elbette geçmişte yapılan hatalar var. Ancak sürecin tamamını bunlar üzerinden okumaya çalışmak, Ankara’nın gayretlerini yok saymakla eşanlamlı.

        Suriye’nin kuzeyinde ülkemize yönelik ciddi bir terör tehdidi var. Oradaki askeri varlığımız “işgal” için değil, kendi güvenliğimiz için. Birincisi bu. Her vesileyle önce asker çekin diyenlerin bu tehdidin farkında olduğunu sanmıyorum.

        İkincisi, kendi iç dengelerimizi etkileyecek düzeyde bir göç hareketini yönetmeye çalışıyoruz. Bu hariçten gazel okuyarak ve gönderelim bitsin kolaycılığıyla ele alınacak bir sorun değil. Ülkesinden milyonlarca insanı göçe mahkum eden rejimin günahları nedense görülmek istenmiyor.

        Üçüncüsü yine Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin destek verdiği rejim muhalifi gruplar konusu. Bu da düşüncesiz yaklaşımlarla “terör gruplarına destek” ezberiyle okunuyor. Bu rahatsızlıkların asıl kaynağı şu: Ankara’nın kendi güvenliğini ve geleceğini yeri geldiğinde siyasi sınırlarının ötesinde oyun kurarak sağlama kararlılığı. Türkiye dışında her ülkeye hak görülen bu strateji, bize gelince yanlış sayılıyor.

        Açıkçası, bu hassas dengelerin yürütülmesi noktasında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ekibinin başarılı olduğunu düşünüyorum. Adeta iğneyle kuyu kazıyorlar. Bölgede ve dünyada her şey her an değişebilirken bu gayreti ve başarıyı görmezden gelemeyiz. Bu dengeleri yönetmenin zorluklarını anlama konusunda daha fazla çaba göstermek zorundayız. Sorunlara Türkiye'den bakarak işe başlayabiliriz.

        BİDEN’IN ÇEKİLMESİ

        Dün gece boyunca ABD seçimlerinde Demokratların adayı Joe Biden’ın çekilmesi tartışıldı. Bu gelişme seçimleri takip edenler için sürpriz değildi. Görebildiğim kadarıyla Ankara açısından hiç sürpriz değil. Bunu kuvvetli bir ihtimal olarak gördüklerini biliyorum. Özellikle de son bir ayda.

        Bu tartışmalara dair küçük sohbetlerden edindiğim izlenimleri aktarayım.

        Dediğim gibi bu çekilme ihtimali ve ortaya çıkaracağı sonuçlar yakından takip ediliyordu. Özellikle NATO zirvesi esnasında ABD’deki nabzı ölçmeye dair önemli temaslar gerçekleşti. Dolayısıyla Biden’ın kendisi yerine Kamala Haris’i işaret etmesi de beklenen bir gelişme. Demokratların güçlü ve alternatif bir aktör üretemediklerinin de altını çizmek gerekiyor.

        Türkiye açısından Biden’lı yıllar, pozitif katkıların çok sınırlı olduğu, ama açık bir çatışma ya da meydan okumanın da yaşanmadığı bir dönem oldu. Söylemden değil, pratikten söz ediyorum.

        Biden çekilse de kazanmaya çok yakın görünen Trump ise siyaset tarzı üzerinden öngörülmesi zor bir isim. İstediğini elde edemediği takdirde aşırı güç ve farklı araçlar (mesela ekonomik operasyonlar) kullanmaktan çekinmeyen bir siyasetçiden söz ediyoruz. Kazanmasına güçlü ihtimal olarak bakılsa da, Trump’ın peşinen olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirilmediğini, Ankara’nın hayli dikkatli bir takibi ve temasları sürdürdüğünü aktarmış olayım.