Yaklaşık 28 bin nüfuslu Hamtramck şehrinin Müslüman belediye başkanı seçimlerde Donald Trump’ı destekleyeceğini açıkladı. Müslümanlar ABD nüfusunun yaklaşık yüzde 1’ini oluşturuyor, Fransa’da olduğu gibi kritik bir seçmen grubu değil. Belediye başkanının Trump’a desteği de bu açıdan simgesel görünebilir, ama çok küçük bir şehrin çok küçük bir azınlığını temsil etmesine rağmen aslında aritmetik olarak da etkili. Donald Trump da bunu bildiği kendisine için teşekkür etti.
Müslümanların en yoğun olarak yaşadığı Michigan’da bir şehir Hamtramck. Eyalette 241 bin Müslüman var ve önemli bir seçmen grubunu oluşturuyorlar. İki aday, Trump ve Kamala Harris, kazanmak için bu eyaleti mutlaka almak zorunda. 2020’de Joe Biden rakibi Trump’a 150 bin oy fark atarak kazanmıştı Michigan’ı; 2016’da Trump ise Hillary Clinton’ı burada sadece 10 bin oyla geçti. Dolayısıyla tek bir oy bile belki de başka hiçbir yerde olmadığı kadar Michigan’da önemli.Bir rakam daha vereyim: 27 Şubat’ta Michigan’da Demokrat Parti’nin ön seçimini—o zamanki aday—Joe Biden rahatlıkla kazandı. Ama sandıktan 100 küsur bin de “uncommitted” yani hiçbir adayı desteklemeyen çekimser oy çıktı. Demokrat Parti ve uzantısı basın o gün Biden’ın zaferinin gölgesinde bu oyları görmezden geldi. Ama rakamlar ortadaydı.
SAVAŞIN SUÇ ORTAĞI
O 100 bin oy organize bir kampanya sonucu Müslüman aktivistler tarafından atıldı. Amaçları seslerini duyurmak, özellikle de Gazze konusunda Biden’a tepkilerini göstermekti. Eğer İsrail’e yönelik tavırlarını değiştirmezse Michigan’ı almalarının zor olacağını kanıtlamak istediler Demokrat Parti’ye. Bugün de geldikleri nokta Şubat ayından farklı değil. Gazze yüzünden Müslümanlar seçimi kaybettirebilirler Harris’e.
New Yorker’den Andrew Marantz eyaletteki Harris’e oy vereceğini söyleyen birini bulana kadar Trump ya da üçüncü parti adaylarını destekleyeceğini söyleyen çok fazla seçmenle karşılaştığını yazıyor. Müslüman seçmen Gazze politikası yüzünden hem Demokrat Parti’ye kızgın. Hem de Başkan Yardımcısı olan Harris’in üç buçuk yıldır hiçbir müdahalede bulunmadığını, sessiz kalarak savaşın suç ortağı olduğunu düşünüyorlar.
Amerika’daki bütün politikacılar Ortadoğu’daki bir numaralı ittifakları İsrail’in varlık ve kendini savunma hakkını sonuna kadar savunur. Nitekim parti kurultayında başkan adayı olduktan sonra Harris de desteğini açık açık vurguladı. Ancak Joe Biden’dan Trump’tan farklı olarak ilk kez Filistin halkının haklarından da bahsetti. Hatta kurultayda yaptığı konuşmada en fazla alkış bu cümlede koptu. Sonraki günlerde de İsrail konusu açıldığında aynı mesajı tekrarladı, hatta savaşı uzattıkça uzatan İsrail Başbakanı Netahnyahu’ya mümkün olduğu kadar mesafe koymaya bile çalıştı.
Ama bütün bunlar Michigan’daki Müslüman seçmeni tatmin etmedi. Sadece Müslümanları değil, son yıllarda sayıları artmaya başlayan üniversiteli genç solcular da memnun değil savaşın uzamasından. Ve Amerika’nın koşulsuz İsrail’i desteklemesinden.
ÜÇÜNCÜ PARTİ OYLARI BÖLECEK
Clinton’ın 10 bin oyla kaybettiği eyaletteki o seçimde Liberter aday Gary Johnson 172 bin, Yeşil Parti’den Jill Stein ise 51 bin oy almıştı. Stein bu seçimde, kendi oğullarının itirazlarına rağmen, hala aday ve tepki oylarını çekme potansiyeline sahip. Genç seçmen çoğu zaman verdiği tepki oylarının fark edileceğini, iktidara mesaj vereceğini düşünerek “idealist” oy kullanabiliyor, “stratejik” değil. Bu yüzden de Stein gibi başkan seçilmesi imkansız bir adaya oy vermenin kendilerince mantıklı bir açıklaması var.
Biden-Harris iktidarına Gazze politikasından dolayı tepkili olan seçmenin tek seçeneği sadece üçüncü parti adayına oy vermek değil. Evde oturmayı, oy kullanmamayı da tercih edebilirler. Yapılan araştırmalara göre bu seçimde mutlaka oy vermeyi düşünen, oy verme konusunda heyecanlı seçmenin oranı 2020’ye kıyasla daha düşük.
Hamtramck şehrinin belediye başkanı gibi birkaç Müslüman sahiden de Trump’ın Ortadoğu’daki savaşı çözeceğini düşünüyor olabilir. Ama bunu Netanyahu ne isterse vererek başaracaktır, tıpkı 2016’dan sonra yaptığı gibi. İsrail’e tepkili Müslümanlar savaşın yarattığı sis yüzünden Trump’ın Kudüs’ü başkent yaptığını, kendi kızı ve damadının Hasidik Yahudi olduğunu, arkasında da rahmetli Sheldon Adelson (ve şimdi eşi) gibi İsrail destekçisi milyarderlerin olduğunu hatırlamıyor. Michigan’da sık sık Harris’in eşinin Yahudi olduğunu vurgulayan reklamlar ve sosyal medya kampanyaları yapılıyor.
İŞÇİ SINIFININ DÜŞÜNCESİ
Trump’ın bir başka avantajı da Amerikan halkının onun ilk dönemini olduğundan daha iyi hatırlaması. En azından pandemiye kadar seçmenler ekonomik olarak daha iyi durumda olduklarını düşünüyordu.
Aslında mavi yakalılar—üniversite mezunu olmayan demografik olarak anılıyor—için en fazla çaba gösteren başkanlardan biri Joe Biden oldu. Çoğu insansa yaptıklarının farkında değil, hatta New Yorker’daki yazıya göre öğrendiklerinde de fark etmiyor.
Biden’ın Harris’e karşı işçi sınıfının gözünde şahsi bir avantajı vardı üstelik. Orta sınıf köklerden geliyordu, Delaware’de doğmuş ve Scranton gibi bir işçi şehrinde yaşamıştı. İnsanlar onun kendilerine, yaşadıkları sıkıntılara empati duyabildiğini düşünüyorlardı. Bir dönem otomobil endüstrisi sayesinde ayakta kalan, sonra fabrikaların kapanmasıyla zorlanan Michigan zaten tam bir işçi sınıfı eyaleti. “Elit” buldukları California kökenli Kamala Harris’in bu kitle üzerinde bir empati problemi var. Üzerine bir de Gazze krizini ekleyin.
PENNSYLVANIA’DAKİ YAHUDİLER
Politikacı sonuçta, yalandan da olsa sadece oy almak için İsrail’i kınayabilir, Gazze’ye laf olsun diye bile destek verebilir aslında Kamala Harris. Ama bunu da yapamıyor, çünkü Michigan’daki 100 bin Müslüman oyunu kazanacak diye bu sefer de İsrail’i destekleyen Yahudilerin, fanatik Hıristiyanların oyunu kaybetme endişesi var. Özellikle de Pennsylvania’da. Çünkü Michigan kadar, belki de daha çok Pennsylvania’yı alması gerekiyor. Zaten sadece üç-beş eyalet önemli artık.
Aslında hep böyle değildi, başkan adayları her eyaleti kazanmak için çaba gösterirdi. Ronald Reagan tam 49 eyaleti almıştı. Barack Obama artık Cumhuriyetçilerin kalesi olarak bilinen Florida’yı ve Ohio’yu iki kere kazandı. Ama zamanla, üstelik çok da yakın geçmişte, eyaletlerin rengi belli oldu.
New York ve California’da seçim heyecanı yok, çünkü sandıktan çıkacak sonuç belli. Buna karşılık Michigan, Wisconsin ve Pennsylvania her an renk değiştirebilirler. Bu yüzden bu kararsız eyaletlere yoğunlaşıyor.
Harris’in Michigan’da kazanacağı her Müslüman oya karşılık Pennsylvania’da kaybedeceği dört Yahudi var. Eyaletteki Yahudi nüfusu 2023 rakamlarıyla 433 bin. Burası da mavi yakalı bir eyalet, ama etnik köken açısından farklı. Eyaleti rekor oyla vali seçilen Josh Shapiro yönetiyor; adı bir ara Harris’in Başkan yardımcısı adaylığı için geçti.
Shapiro’nun partinin geleceği olduğunu düşünenler çok. Hatta bazıları “Baruch Obama” diye isim bile taktı ona; Yahudi bir Obama adeta, hatta Obama’yı fazla çalışmış bile denebilir. Karizmatik, ağzı laf yapıyor, enerjik ve ikna edici. Harris onu seçseydi bugün Pennsylvania cepteydi.
Biraz daha matematik işlemi yapalım: Seçimin sonucunu belirleyecek 538 sandalyeli “electoral college”da Pennsylvania’nın 19, Michigan’ınsa 15 oyu var. En fazla oya sahip kararsız eyalet. Aşağı yukarı bütün anketler de üç sandalye farkla seçimin kazanılacağını düşünüyor.
Ancak Pennsylvania valisi Demokrat Parti’nin aşırı sol kesiminde dini kimliğinden dolayı veto yedi. Harris’in seçim ekibi Yahudi bir başkan yardımcısı adayıyla sandığa gidilse Pennsylvania’nın kazanılmasına rağmen başta Michigan’daki Müslüman oyların, ardından da üniversitelerde aylarca gösteri yapan gençler gibi “progressive” denilen kitlenin kaybedileceğini hesap etti.
TAHMİN ÇOK ZOR
Pennsylvania’da demografik değişiyor. Trump’ın kuvvetli olduğu mavi yakalı seçmenlerin sayısı azalıyor, nüfustaki dönüşümle birlikte bir sonraki seçimden itibaren bu eyaletin de Demokratlar’ın kalesi olacağı öngörülüyor. Harris ekibi de belli ki bu hesaba göre Pennsylvania’yı yine de kazanabileceklerini varsaydı.
2020’de özellikle kadın seçmenin etkisiyle Joe Biden almıştı. Michigan’ı kaybetseler bile, eğer seçim gerçekten birkaç oyla kazanılacaksa, Pennsylvania’nın fazladan dört oyu daha önemli. Harris’in en büyük cephanesi de Trump’ın getirdiği yargıçların kadınların elinden aldığı kürtaj hakkı kozu. En çok buradan oy kazanıyor.
Michigan’ı da büyük ihtimalle kaybedebilirler. Çünkü anketler iki aday arasındaki farkı 0.7 gibi çok yakın farklarla gösteriyor. Hem Michigan’ı hem de Pennsylvania’yı kaybetmeyeyse hiçbir adayın lüksü yok. Bu yüzden de Donald Trump da—suikast girişime uğradığı—Pennsylvania’ya çok yükleniyor.
Tam bu yüzden seçimin sonucunu tahmin etmek gerçekten zor. Çünkü bir yeri kazandıracak strateji bir başka yeri kaybettiriyor. Seçimleri doğru tahmin etmesiyle bilinen istatistikçi Nate Silver geçenlerde “İçimden bir ses Trump kazanacak,” diyor. “Ama ben de dahil hiç kimsenin içindeki ses güvenmeyin,” diye ekliyor.