Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Konserler, ünlüler, paralar

        Bugüne kadar her adımı çok kontrollü olan Mansur Yavaş için kariyerinin şimdilik en büyük yol kazası Ebru Gündeş konseri olmalı. Gündeş’in bu ülkede neler çağrıştırdığını teker teker hatırlatmaya gerek yok, ama bir başkası olsaydı yine tepki çekerdi konser için harcanan onlarca milyon lira. İnsanların birkaç liranın bile hesabını yaptığı bir dönemde büyük bir belediyenin, üstelik halkın çıkarlarını koruma iddiasındaki bir başkanın yönetiminde, bütçesini israf etmesinin savunulacak bir tarafı yok. İnsanlar eğlenmek istiyor olabilir, ama konserler geçici bir kaçıştır. Şu anda halkın önceliğinin de eğlence olduğunu sanmıyorum. Liderlerden beklediğimiz hayat kalitemizi artıracak kalıcı çözümlerdir sonuçta.

        Siyasi iddiasını zedeleyecek en ufak bir lekenin üzerine yapışmaması için özellikle uğraşan Yavaş nasıl bu hatayı yapabildi? İsrafın, gereksiz gösterişin, lüks makam otomobillerinin, pahalı kıyafetlerin iktidara nasıl zarar verdiğini görmüyor olamaz. Fakirliğin ana sorun olduğunu biliyor; belediye bütçesinden mümkün olduğunca ihtiyacı olana yardım yapıyor. Muhalefetin iktidarın yapıp eleştiriye maruz kaldığı işlerden muaf olduğunu düşünüyor da olamaz. Ama galiba hala ünlülerin siyasetçiye sağlayacağı popülerliğin, konserlerdeki kalabalığın sandıkta oya dönüşeceğini düşünüyor. Bu hatayı Kamala Harris de yaptı.

        HARCAMANIN HADDİ HESABI YOK

        Bir buçuk milyar dolar. 15 haftalık kısa seçim kampanyasında Kamala Harris’in harcadığı toplam para böylesi astronomik bir meblağ. Kampanyada çalışanlardan birinin New York Times’a aktardığına göre “O kadar çok para giriyordu ki kapıdan çıkarmak zor oluyordu.”

        Harris ve ekibi har vurup harman savurdu, hatta bir tahmine göre bütçe açığı bile verdiler. Kampanya yöneticileri bu iddiayı reddediyor, sene sonunda bilançoda hiç borçları olmayacağını söylüyorlar. Ama seçim biter bitmez, üstelik kaybetmelerine rağmen hala destekçilerden bağış dileniyorlardı.

        Kasa tam takır ya da dolu, fark etmez. Hiçbiri Harris’in tarihin en pahalı seçim kampanyasını yürütüp, bir de parasıyla rezil olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bari kazansaydı.

        Bir milyon dolar. Sadece Oprah’yla bir televizyon çekimi için harcanan para bu. Resmi açıklamaya göre bu para kameraman, set, ışık gibi masraflara harcanmış. Harris’le sahnede söyleşi yapan Oprah ise sunuculuk parası almamış. Harcanan paranın aslında iki buçuk milyon dolara ulaştığı söyleniyor.

        Harris’in seçim boyunca Trump’a karşı nakit üstünlüğü vardı. Daha fazla bağış topladı, son aya kadar daha fazla reklam harcaması yaptı. Yine NYT’nin rakamlarına göre 21 Temmuz ve 16 Ekim arasında 494 milyon dolar reklamlara harcandı, ama gerçek rakamın 600 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor.

        İşin kötü tarafı, ön gösterimlerde en çok destek bulan reklam bir türlü doğru düzgün yayına verilmedi. Buna karşılık Trump’ın son anda yayınladığı ve Harris’i trans hakları üzerinden vuran reklamın sonuçlara birkaç puan etkisi olduğu tahmin ediliyor.

        Ana akım medya da ağırlıklı olarak Harris’e çalıştı. Bugün onun ne kadar yanlış bir aday olduğunu yazan gazeteler birkaç hafta öncesine kadar nasıl bir rüzgâr yakaladığını anlatıyordu. Buna karşılık Trump ise profesyonel gazetecilerle değil podcast’lerle yürüttü medya stratejisini.

        Harris’in rakibine karşı bir başka üstünlüğü de arkasındaki şöhretler ordusuydu. Trump kendisine açıktan destek verecek bir tane A-list şöhret bulmakta zorlandı, bir tek Elon Musk’la yetindi. Buna karşılık Harris kampanyasının sırtını hayranlarıyla kurdukları organik ilişkinin gücüne inandıkları Beyoncé ve Taylor Swift gibi dev şöhretlere dayadılar.

        Şöhretin bedeli var sonuçta. Harris kampanyası da bu bedeli fazlasıyla ödedi: Destek veren şöhretler bedava değildi, ciddi faturalar kesildi. Philadelphia’da Lady Gaga, Detroit’te Jon Bon Jovi, Nevada’da Christina Aguilera, Kuzey Carolina’da James Taylor ve Pittsburgh’ta James Taylor konserlerinin toplam maliyetinin 10 milyon doları geçtiği tahmin ediliyor. Tahmin edilen bütçenin hayli üstünde bir maliyet.

        Sanatçılar sahne ücreti almamışlar, ama orkestra ya da konser görevlileri gibi harcamalara gitmiş paranın çoğu. Oprah Winfrey de yaptığı açıklamada kameraman ya da ışıkçı gibi “emekçilerin” para almasının son derece normal olduğunu söylüyor. Buna itiraz etmek mümkün değil.

        Yıllarca ünlülerle arkadaşlık ettim, konserlere gittim, organizatörlerle içli dışlı oldum. Bu işlere azıcık bulaşan herkes “prodüksiyon masrafları” altında faturaları şişirmenin çok kolay olduğunu biliyor. Oprah’nın yanındaki ışıkçıların da Gündeş’in orkestrasının da ödenen faturalar ortaya çıktıktan sonra kendi aldıkları ücretin ne kadar cılız kaldığını düşündüklerine eminim.

        Özellikle Türkiye’de “konser organizasyonu” adı altında yapılan harcamalar, ister iktidar ister muhalefet tarafından olsun, büyük bir tabu. Hiç kimse de altından ne çıkacağını görmek istemediği için bu konunun kapağını açmak istemiyor.

        ŞÖHRETLER İŞE YARAMIYOR

        İşin ironik tarafı, paradan da öte, bu formülün artık işe yaramaması. Eskiden şöhretlerin verdikleri mesajların, toplu konserlerin, plaza diliyle söylersem, herkes için ‘olumlu geri dönüşü’ olurdu. Ama yolda bir yerlerde toplumlarla şöhretin arasındaki o samimi ilişki kırıldı. Tıpkı ana akım medyaya güven gibi şöhretlere yönelik sadakatimiz de erozyona uğradı.

        Belki daha öncesine de dayanıyordur ama COVID-19 salgını sırasında bu kırılmayı gözlemlemek mümkündü. Ellen DeGeneres ya da Arnold Schwarzenegger gibi ünlüler sosyal medyadan evde kalmamızı, kesinlikle sokağa çıkmamamızı tembihliyorlardı. Ama arka planda yaşadıkları malikaneler tüm ihtişamıyla duruyordu. Arnold’ın içinde sıpa ve tay koşturacak kadar devasa mülkü, Ellen’ın yatak odasından salona inmesi herhalde bir ay falan sürer. Bizler de küçücük apartman dairelerimizde epey yalan söylenerek uzatılan salgının ne zaman biteceğini merak ediyorduk. Sonuçta 2020’den hepimiz daha fakir çıktık.

        Hepimiz aynı zamanda çok kin biriktirdik. İnsanların fakirleştikçe öfkelenmeleri anlaşılır bir durum. Öfkemizden ünlüler de nasibini fazlaca almış olmalı ki Harris bu kadar şöhretin tavsiyesine rağmen başkanlığı kazanamadığı gibi partisinin kalelerinde bile oy kaybetti.

        Harris’in halk konserlerine harcadığı 10 milyon dolar zarf içinde dağıtılsa insanların hayatına daha fazla katkısı olurdu. Ankara Belediyesi’nin konserlere harcadığı milyonlarca lira da eminim çok daha verimli bir yere aktarılabilirdi. En basitinden, bu bütçenin çok az bir kısmının nitelikli araştırmacılara verilmesiyle Türkiye’nin kurtuluş olabilecek somut çözümler üretilmesi teşvik edilebilirdi. Nitekim, Mansur Yavaş’ın zayıf olduğu alan kendine ait bir dünya vizyonu ve Türkiye’ye dair proje ve çözüm önerilerinin henüz olmaması.

        Konserle olmuyor; bu Mansur Yavaş’a ders oldu. Ama ana akım medyayla da olmuyor, kendi medyasını kuracağı konuşulan Ekrem İmamoğlu’na da ders bu. Önce paradigmayı, kalıplaşmış ezberleri yıkmak gerekiyor. Dünya artık sandığımızdan çok daha hızlı dönüyor ve eskiden doğru bildiklerimiz teker teker miadını dolduruyor.