Çevre psikoloğu Dr. Mathew White: Parklar antidepresan kullanımını azaltıyor
İngiliz hükümetine danışmanlık yapan çevre psikoloğu Dr. Mathew White, Habertürk'ten Nalan Koçak'a yeşil alanların insan sağlığına etkisini anlattı. "Haftada bir doğada vakit geçirmek, huzurlu bir evlilikten alacağınız faydaya eşdeğer."
Betonlaşma ve yeşil alanların azalması uzun süredir Türkiye'nin gündeminde. Sadece sokağın değil, siyasetin de... Özellikle konu İstanbul'dan açıldığında herkesin söyleyecek bir şeyi var. Peki yeşil alanların azalması bizleri fiziksel ve ruhsal anlamda nasıl etkiliyor? Astım, depresyon gibi hastalıkların nedeni gerçekten şehir hayatı mı? Bir fabrika mı, yoksa park mı daha değerli? Bu soruya “kesinlikle park” yanıtını veren bir isimle konuştuk. Dr. Mathew White, İngiltere'deki Exeter Üniversitesi'nden bir çevre psikoloğu. Çevre ve insan sağlığı arasındaki ilişkiyi yıllardır araştırıyor. İngiliz hükümetine bu konuda danışmanlık yapıyor. Kendi hükümetine sunduğu önerileri bizlere anlattı, özellikle “kentsel akupunktur” projesi hayli dikkat çekici.
Doğa insan sağlığını olumlu anlamda nasıl etkiliyor?
Tabii ki şehir hayatıyla beraber, sadece insanlık değil tüm canlılar milyonlarca yıldır süren gelişiminin temel ortamı olan doğadan koptu. Düşünsenize doğada evrimleşen türümüzü alıyorsunuz ve hiç de doğal olmayan bir ortama, şehre koyuyorsunuz. Büyük şehirlerin çoğunun tarihi yüz yıllık bile değil! Psikolojik olarak beyinlerimiz yeşil alanlara, suya tepki vermek üzere programlanmış. Birdenbire artık araçlara, uçaklara, binalara tepki vermek zorunda kalıyor. Pek çok kişi aslında bunun stresini yaşıyor. Çok gürültülü, sesli, olması gerekenden çok daha fazla insan var... Yani aslında psikolojik, duygusal ve bilişsel olarak sürekli baskı altındayız.
“MAVİ VE YEŞİLDE ZAMAN GEÇİRENLER DAHA SAĞLIKLI”
Peki nasıl mücadele ediyoruz?
Pek çok kişi için farklı yollar var. Kimi alkol alıyor. Kimi kaçış için çok televizyon izliyor. Pek çok insan da artık şehir ortamından doğaya kaçmaya çalışıyor. Bakın ben bir tıp fakültesinde görevliyim, pek çok araştırma yapıyoruz. Şehir hayatının insan üzerine ciddi yan etkileri var. Tabii ki alkol ya da sigaranınkiler kadar net göremiyor olabiliriz, “apartmanda yaşadığınız için akciğer kanseri oluyorsunuz” diyemeyiz. Fakat pek çok ülkelede yan etkileri araştırıyoruz. Mesela Bulgaristan ve Yunanistan'da... İnsanların yeşil ve mavi alanlarda (yani suyun olduğu alanlarda) geçirdikleri zaman ve sağlık durumlarını karşılaştırıyoruz. Vardığımız sonuç şu: Yeşil ve mavi alanlara yakın yerlerde yaşayan veya buralarda vakit geçirenlerin psikolojisi ve fiziksel sağlığı çok daha iyi. Kanser vakaları daha az görülüyor, sonuç olarak da yaşam süreleri daha uzun. İngiltere'de mesela eğer insanlar parklardan, yeşillikten uzak yaşıyorlarsa ortalama 65 yaşında ölüyorlar. Tabii ki nedeni stres ve fiziksel aktivitenin az olması. Bakın her gün bir parkta koşmaktan bahsetmiyorum, bir parkın içinden geçerek yürümek bile çok şey değiştiriyor. Özellikle kardiyovasküler hastalıklarda.
“SU, İNSAN SAĞLIĞINA YEŞİL ALANDAN BİLE DAHA İYİ GELİYOR”
Sadece yeşil alanları değil mavi alanları yani suyu da sık sık vurguluyorsunuz...
Evet. Bakın şehirlerin deniz kıyısında olmasından süs havuzlarına kadar... Mavinin yani suyun her hali insan sağlığına çok iyi geliyor. Hatta araştırmalarımıza göre yeşilden bile daha iyi geliyor.
Bilimsel açıklaması ne?
Evrim açısından konuşacak olursak, su hayatımızın hep çok önemli bir parçası oldu. Suda hayat var, pek çok toplum hayatını su ile idame ettiriyor, besinini oradan sağlıyor. Ve su her an değişiyor. Bir park ancak yılda birkaç kez değişir ancak suda her an gürültüsüz, kaossuz bir değişim var. Bu belki de huzur veriyor. O nedenle denize, göle bakan evler hep daha pahalıdır çünkü size kendinizi iyi hissettirir.
“İNGİLTERE'DEKİ PARKLAR YILDA 2.2 MİLYAR POUND KÂR GETİRİYOR”
Siz tam olarak bunları belirleyip ne yapıyorsunuz?
Bizim işimiz işte tüm bu faydaları, zararları hesaplamak. Çoğu zaman da ekonomik açıdan... Böylece hükümete bilgi veriyoruz, politikalarını belirlemelerinde yardımcı oluyoruz. Türkiye'deki sorunların benzerleri aslında emin olun İngiltere'de de var. Çılgınca bir endüstriyel kalkınma, yeşil ve mavi alanları sıkıştırma... Kalkınmacılar hükümete gidip “bakın şu yeşil alana şu fabrikayı inşa edersem size çok para kazandıracağım” diyor. Bu sözler siyasilere çok çekici geliyor. Fakat bizim işimiz “eğer yaparsanız uzun vadede maliyeti daha çok olacak” demek. Çünkü biz yeşil alanlara fabrika yapmanın sağlık üzerine etkisini, gelecek nesillerin hastanelerde geçireceği zamanı, ilaca verilecek parayı, yani sağlık sistemine getireceği yükü hesaplıyoruz. Sonuçta da “parklara daha değerli” diyoruz. Dönüp siyasetçilere de “bakın bir karar vermeniz gerek. Kısa vadeli kârı mı, uzun vadeli sağlık sonuçlarını mı seçiyorsunuz?” diyoruz. Mesela İngiltere genelindeki parklar sadece fiziksel aktiviteden yılda 2.2 milyar pound kâr getiriyor. Akıl sağlığına etkisini hesaba katamadık bile. Araştırmamıza göre, bu tür adımlardan en çok yoksul kesim faydalanıyor. Konunun sosyal eşitlik boyutu da var.
“ŞEHİR HAYATI ASTIMI TETİKLİYOR”
Şehir hayatı en çok hangi hastalıkları beraberinde getiriyor? Pek çok makale yayımlamışsınız mesela astım üzerine...
Evet temel nedenlerinden biri hava kirliliği, ayrıca bazı ağaç ve bitkilerin polenleri de tetikleyebiliyor. Biz de hangi bitki türlerinin astımı tetiklediğini araştırıyoruz ve şehirlerdeki yeşil alanlarda ve park dizaynlarında bu türlerin kullanılmaması konusunda hükümete raporlar hazırlıyoruz. Özellikle çocuklar için çok önemli.
“2050'YE KADAR DEPRESYON EN BÜYÜK HASTALIK NEDENİ OLACAK”
Yeşil ve mavi alanların halk sağlığı açısından ne kadar önemli olduğunu bilimsel olarak ortaya koyuyorsunuz. Bu alanlar hangi mekanizmalar yoluyla sağlık sorunlarını bertaraf ediyor?
En önemlisi fiziksel aktivite. İngiltere'de fiziksel aktivite eksikliğine bağlı obezite şu an en büyük sağlık sorunu. İkinci büyük mekanizma, akıl sağlığına iyi gelmesi. Sadece İngiltere değil tüm dünyada, 2050 yılına kadar, depresyon ve kaygının hastalıkların en büyük nedeni olacağı tahmin ediliyor. Bence şehir yaşamı bunun en büyük tetikleyicisi. Üçüncü önemli mekanizma sosyal temas. Eğer apartman dairelerinize, ofislerinize sıkışmışsanız, sosyal alanlardan uzaksanız bu sağlığınız için iyi değil. Mesela güney ülkelerinde hava sıcak olduğu için herkes parklara gider, banklarda sohbet eder. Çok faydalı, özellikle de yaşlılar için. Şehir yaşamının en büyük sorunlarından biri yalnızlık ve izolasyon. İnsanların bir araya geldiği parklar buna karşı bir ilaç. Bakın derin arkadaşlıklara gerek yok, köpeğinizle dolaşırken birine selam vermek bile yeterli. Çocuklar ve yaşlılar parklara bir araya geliyor, nesiller arası temas da sağlanıyor. Çocukların küçük yaştan itibaren doğayla tanıştırılması da çok önemli. Çünkü araştırmalarımıza göre uzun vadede çocukların ruh ve fiziksel sağlığı için çok faydalı. Çevre sevgisini de aşılamış oluyorsunuz.
İstanbul'u ziyaret ettiniz. Şehirle ilgili görüşleriniz ne?
İstanbul'daki yeşil alanlar mesela Stockholm'dekilerden farklı. Daha çok parklar var, İtalya ya da İspanya gibi... İskandinav ülkelerinde parklardan çok küçük boyutlu orman alanları daha çok yaygın. Ama daha çok turistik yerlerini gördüm. Dış mahallelerde manzara daha farklı olabilir.
“SOKAK AĞAÇLANDIRILDI, ANTİDEPRESAN KULLANIMI AZALDI”
Evet betonlaşmadan şikayetçi olanların sayısı hayli fazla...
Pek çok şehir betonlaşmayı geri çevirmek için projeler yürütüyor. Önce küçük yeşillendirme projeleriyle başladılar, yolların kenarına ağaç dikmek, çatıları yeşillendirmek gibi... Açıkçası sağlığa olumlu etkileri ne kadar bilmiyorum. Çünkü projeler yeni, sonuçlarını anlamak için zaman gerekli. Fakat yolların kenarına, sokak aralarına dikilen ağaçlarla ilgili bir araştırma yaptık. Ağaçlandırma yapılan sokaklarda yaşayanlara daha az antidepresan ilaç reçetesi yazıldığını bulduk. Altını çiziyorum park değil, sadece ağaçlar bile depresyonu azaltmada yeterli! Aynı şekilde sahilde yürümek de depresyonu azaltıyor.
Bir araştırmanızda ilginç bir sonuca varmışsınız. Yeşil alanlarla temas kuranlar en az evli olanlar kadar mutlu oluyormuş...
Tabii ki her evlilik mutlu değil (gülüyor). Ayrıca erkeklerin evlilikten daha fazla fayda gördüğünü de araştırmalar ortaya koydu. Fakat bilimsel veriler evli olanların yaşamla mücadele gibi konular nedeniyle daha huzurlu olabileceğini ortaya koyuyor, ortalamadan bahsediyorum. Araştırmamıza göre haftada bir doğada vakit geçirmek evlilikle aynı derecede huzur veriyor. Yani evlilikten elde ettiğiniz ruhsal ve fiziksel faydayla eşdeğer.
KENTSEL AKUPUNKTUR PROJESİ
Özellikle çocuklar, yaşlılar ve hayvanlar için iyi bir şehrimiz, yaşam tarzımız olsun istiyorsak ne yapmalıyız?
Avrupa'da şu an 7 proje yürütüyoruz adı “kentsel akupuntur”. Yani şehrin belli noktalarında yeşil alanlar oluşturarak küçük dokunuşular yapıyoruz.
Bir örnek verebilir misiniz?
Mesela deniz kenarında ama yeşilden mahrum bir yerde yaptık bunu. Bir açıkhava tiyatrosu inşa ettik. Alana eskiden çöpler atılıyordu. Tiyatroyu öğrencilerin ders yapabileceği şekilde tasarladık. Denizi gören kısmına duvar örmedik, öğretmen sahnede denize sırtı dönük şekilde ders anlatıyor, öğrencilerse hem denize hem öğretmene bakıyor. Umarım gözünüzde canlandırabilmişsinizdir. Böylece doğayla buluşmalarını sağladık. Ders olmadığı zamanlarda da yaşlılar vakit geçiriyor. 80 yaşında bir kadın yanıma geldi “bunu sen mi yaptın?” dedi. Ben de biraz korkarak “evet” yanıtı verdim. “Harika bir iş, eskiden burası kötü bir yerdi şimdiyse hepimizin kullandığı bir alan” dedi.
“BRÜKSEL VE MADRİD KÖTÜ BARSELONA İYİ”
Sizce en insan dostu şehir hangisi?
Daha önce hiç düşünmemiştim. Sevmediklerimi söyleyeyim. Brüksel çünkü su yok. Madrid de öyle. Çok iticiler. Barselona iyi bir şehir örneği. Bence en iyi şehirler içinde en çok su olan şehirler. Aslında tam da bu nedenle İstanbul'a bayılmıştım.