Ozanların ozanı ‘Ezgili Yürek’ Ruhi Su’yu anıyoruz
Ruhi Su'nun ölüm yıl dönümü bugün. Türk Halk Müziği'nin gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından Ruhi Su'yu, ölümünün 32. yıl dönümünde türküleriyle hatırlıyoruz
Ruhi Su, 1912’de Van’da doğdu. Kendi deyimiyle Birinci Dünya Savaşı’nın ortasına doğan Ruhi Su, annesiz babasız bir dünyaya da gözlerini açmıştı. Amca ve yenge dediği yoksul bir aileye evlatlık verilen Ruhi Su, daha çok ufak yaştan başlar burada sorumluluk almaya. Eziyetli geçen evlatlık günleri, Öksüzler Yurdu’na bırakılmasıyla son bulur. İlk kez oyun oynayan bir çocuk şaşırır mı? Ruhi Su burada nihayet oyunla tanışmıştır. O günleri anlatırken “Oyun denen bir şeyin var olduğunu o zaman öğrendim. İçim içime sığmıyordu, şaşkındım” der.
Eziyetli geçen çocukluk yılları belki de Ruhi Su’nun müzik hayatına adım atmasına vesile olmuştur… Çünkü 10 yaşında verildiği bu Öksüzler Yurdu’nda okuma yazmayla birlikte müziği de keşfeder. Öğretmeninin vesilesiyle bir keman aldırılır Ruhi Su’ya, böylece klasik müzikle de tanışır.
Aradan yıllar geçer, öksüzler yurtlarındaki çocukların askeri okullara gitme zorunluluğu çıkar. İstanbul’a gelir Halıcıoğlu Askeri Lisesi’ne girer Ruhi Su. Orada da Ruhi Su’nun müziğe olan yeteneği kısa sürede fark edilir. O günleri Ruhi Su şu kelimelerle anlatır: “İstanbul Öksüzler Yurdu öğrencileri bize yol gösterdiler. Beni yurtlarındaki Ahmet Muhtar Bey ile tanıştırdılar. Akşam olunca kantinde toplanırdık. Ağabeyler “Hadi çal Ruhi” derlerdi. Bir akşam kantinde keman çalarken, okul komutanı içeri girdi ‘Bu ne rezalet’ dedi, kemanı kırdı.” Daha sonra komutan kemanın parasını vermek istese de Ruhi Su kabul etmez. Artık aklındaki tek şey Müzik Öğretmen Okulu’na girebilmektir.
Ahmet Muhtar Ağabeyi, “Ankara’ya gelir misin?” deyince okuldan kaçar, Ankara’ya gider Ruhi Su. Kaçaktır, yakalanır. İki gün hapiste kalır. Gülhane Askeri Hastanesi’nde sağlık kontrolü yapıldığı sırada gözü bozuk, kulağı tam işitmez taklidi yapar, çürük çıkmak için yalvarır, sonunda çürük raporu alır. Ruhi Su rapora göre ‘artık askeri mektebe devam edemez’.
Hemen Müzik Öğretmen Okulu’na başvurur, ama yer yok diye kabul edilmez. Bunun üzerine Adana’daki Öksüzler Yurdu’na gönderilir. Burada sürekli keman çalışır. Adana Öğretmen Okulu’na girer. Oradan Ankara Müzik Öğretmen Okulu’nun sınavını kazanır ve nihayet istediği okula girmeyi başarır… Burada Klasik Batı Müziği eğitimi almaktadır. Sonra bir tercih yapması gerekir, opera ile keman arasında kalır; operayı seçer… Bu arada bir tutukluluk süreci geçirmesinin ardından operayı bırakır, gönlündeki türkülere verir hayatını. Sonrasında albümleri dinleyicilerle buluşur…
Ruhi Su, 1985 yılında prostat kanseri sebebiyle hayata gözlerini yumdu. Ardında sayısız türkü, 20’den fazla albüm ve milyonlarca sevenini bıraktı.
Bunca zorlu bir hayata gözlerini açan Ruhi Su'yu, kendisini belki de en güzel anlattığı türküsü Ezgili Yürek ile anmadan olmaz...
EZGİLİ YÜREK
Hangi taşı kaldırsam
Anamla babam
Hangi dala uzansam
Hısım akrabam
Ne güzel bir dünya bu
İyi ki geldim
Süt dolu bir torbayla
Şöylece çıkageldim
Kime elimi verdimse
Döndürüp yüzümü baktımsa
Kısmet kapıyı çaldı
Kör pınara su geldi
Ben şakıyıp durdukça öyle
Gülün kokusu geldi
Bebesi olmayana
Bunalıp da kalmışa
Acılarla yüklü
Dargın yüreklere
Yetiştim geldim
İyi ki geldim
RUHİ SU
Ruhi Su Albümleri
(1971) Seferberlik Türküleri ve Kuvayi Milliye Destanı
(1972) Yunus Emre
(1972) Karacaoğlan
(1972) Pir Sultan Abdal
(1974) Şiirler - Türküler
(1974) Köroğlu
(1977) El Kapıları (Sümeyra Çakır ile birlikte)
(1977) Sabahın Sahibi Var (Sümeyra Çakır ile birlikte)
(1986) Pir Sultan'dan Levni'ye
(1987) Kadıköy Tiyatrosu Konseri
(1988) Beydağı'nın Başı
(1988) Dadaloğlu ve Çevresi
(1989) Huma Kuşu ve Taşlamalar
(1990) Sultan Suyu "Pir Sultan Abdal'dan Deyişler"
(1991) Dostlar Tiyatrosu Konseri (Sümeyra Çakır ile birlikte)
(1992) Ankara'nın Taşına Bak
(1993) Uyur İken Uyardılar
(1993) Ezgili Yürek
(1993) Ekin İdim Oldum Harman
(1993) Semahlar
(1993) Çocuklar, Göçler, Balıklar
(1993) Zeybekler
(1994) Barabar
(1995) Aman Of