Sinema tarihinin en kârlı 20 korku filmi
Düşük bütçeli korku filmlerinin peş peşe gösterime girdiği şu yaz günlerinde sinema tarihinin bütçe ve hasılat arasındaki oran üzerinden en yüksek kâr elde eden korku filmlerini hatırladık. Yapım şirketleri tarafından açıklanan bütçelerin içinde, başroldeki yıldız oyuncuların kârdan elde edeceği pay oranının yanı sıra tanıtım ve pazarlama masraflarının olmadığını belirtelim. Habertürk film eleştirmeni Mehmet Açar'ın yazısı.
SAPIK (1960)
(Psycho)
Genç sekreter, yeni bir hayat kurmak için patronundan çaldığı 40 bin dolarla kaçarken geceyi geçirmek üzere bir motele gider. Moteli işleten Norman Bates, annesini saplantı haline getirmiş tuhaf ve gergin biridir... Sinemada cesur ve yeni bir şey yapmak, sansürle savaşmak, Hollywood’un katı kurallarını yıkmak isteyen Hitchcock, artistik kontrolü kimseye vermemek için özellikle düşük bütçeyle çalışır. Önce duş sahnesiyle şok eder seyirciyi. Sürpriz final de akılda kalıcıdır. Robert Bloch’un romanından uyarlanan filmde karşımıza çıkan Norman Bates’in unutulmaz hale gelmesinde yönetmen Alfred Hitchcock kadar oyuncu Anthony Perkins’in de kuşkusuz büyük payı var. Bates, huzursuz edici varlığı ve sapkın zihniyle bütün filmi gerilimle doldurur.
Gişe hasılatı: $32,041,845
Bütçe: $806,947
ŞEYTAN (1973)
(The Exorcist)
12 yaşındaki kızı Regan’ı (Linda Blair) yalnız büyüten, inançları zayıf, Washington’lu entelektüel anne (Ellen Burstyn), şeytana karşı ne yapabilir ki? “Başında” bir erkek de yok! “Ergenlik çağıdır” deyip doktora götürür önce. Bilim çaresiz kalınca, Katolik rahiplere başvurur. İnançsızlığı zayıflık olarak gösteren muhafazakâr yaklaşımı ve Katolik propagandasıyla “şeytan çıkarma filmleri”nin atası sayılabilecek “The Exorcist” gelmiş geçmiş en meşhur korku filmlerinden biri. Bugünün genç kuşağına korkutur mu, güldürür mü kestirmek zor ama o yılların en ürpertici filmlerinden biriydi. Aslında öyle çok düşük bütçeli bir film olmasa da yaptığı hasılatla bu listeye girmeyi hak ettiği kesin.
Gişe hasılatı: $441,306,145
Bütçe: $11 milyon
YABANCI (1978)
(Halloween)
John Carpenter’ın yazıp yönettiği ve müziklerini yaptığı filmde Michael Myers, ablasını mutfak bıçağıyla öldürdüğünde küçük bir çocuktu. 15 yıl sonra doğduğu yere dönmesinin tek nedeni cinayetlerine kaldığı yerden devam etmek, daha çok genç kız öldürmekti... Peşine takıldığı çocuk bakıcısı Laurie Strode’yi Jamie Lee Curtis oynuyordu. John Carpenter’ın özellikle geniş perde (2.39:1) formatını ve hareketli kamerayı kullanma biçimi ilham vericiydi. Elinde bıçağıyla püriten Amerika'nın içindeki erkek şiddetini temsil eden ve özgür ruhlu genç kızları cezalandıran Myers, yüzüne taktığı maskesi, sessizliği, “dokuz canlı” olması ve robot gibi yürümesiyle hafızalara kazındı. Yegâne amacı öldürmek olan Michael Myers, yıllar içinde defalarca karşımıza çıktı.
Gişe hasılatı: $47,160,000
Bütçe:: $325,000
KUŞKU (1979)
(The Amityville Horror)
Şeytan bazen bir insanı değil, bir evi ele geçirebilir ve bu durum, seriye dönüşecek kadar etkileyici bir korku filmine vesile olabilir. Genç çift, huzur verici yeni evlerine yerleşmekte sakınca görmezler ama “kötücül varlık” yavaş yavaş kendini hissettirir. Evi takdis etmeye gelen rahibin işi hiç de kolay değildir. “Rakip” güçlüdür. Üstelik evde, şeytan çıkarma filmlerinin çoğunda olduğu gibi inançları zayıf olan biri de vardır. 1973 yapımı ‘The Exorcist’in gişelerde gösterdiği başarının ardından çekilen benzer filmlerin en korkutucu olanlarından biriydi. Stuart Rosenberg’in yönettiği filmde başrolleri Margot Kidder ve James Brolin paylaşmıştı.
Gişe hasılatı: $86,432,000
Bütçe: $4.7 milyon
13. CUMA (1980)
(Friday the 13th)
Yapımcı ve yönetmen Sean S. Cunningham’ın kafasında ‘Halloween’ tarzında düşük bütçeli bir korku filmi vardı. Cunningham, Wes Craven ile de çalışmış, korku türünde tecrübeli bir sinemacıydı. Ama herkesten daha ileri gitmek, seyircileri şok etmek ve koltuklarından sıçratmak istiyordu. Hedefine ulaştı, Hollywood koşullarında ultra düşük bütçe olarak kabul edilebilecek bir paraya mal ettiği filmden para kazanmayı başardı. Ama bu arada, tanıtıma özel bir önem verdiğini ve filmin ismine çok güvendiğini belirtelim. ’13. Cuma’, gençlerin gittiği bir yaz kampında işlenen cinayetleri anlatıyordu. Senaryoyu yazan Victor Miller, ‘13. Cuma’nın daha sonra çekilecek filmlerinden hiç memnun kalmadı. Çünkü onun yazdığı Jason Voorhees karakteri bir cani değil, kurbandı…
Gişe hasılatı: $39,754,601
Bütçe: $550,000
BLAIR CADISI (1999)
(The Blair Witch Project)
Her şey seyirciye ‘bulunmuş bir film’ seyrettiğine dair söylenen kurgusal bir yalanla başlar. Gençler Blair Cadısı efsanesini araştırma yapmak üzere kameralarıyla birlikte ormana gitmiş ve geri dönememişlerdir. Biz de onlardan geriye kalan ses ve görüntü kayıtlarını seyrederiz… Filmden hafızalarda birkaç resim kalsa da konsept akılda kalıcıdır. Özellikle sonlara doğru, ‘sözde bulunmuş film’ görüntüleri son derece basit ama bir o kadar da etkili bir gerilim malzemesine dönüşür. Daniel Myrick ve Eduardo Sánchez’in yazıp yönettiği film, daha çok bir pazarlama başarısı olarak geçti sinema tarihine. ‘Bulunmuş film’ numarası ise çağdaş korku sinemasının tekrar etmekten hâlâ vazgeçemediği bir formata dönüştü.
Gişe hasılatı: $248,639,099
Bütçe: $60,000
GAREZ (2004)
(The Grudge)
2002 yılında Japon yönetmen Takashi Shimizu’nun kendi ülkesinde çektiği ‘Ju-On’ (Garez) adlı film çok başarılı olunca Hollywood yeniden çevrim anlaşması yapmakta gecikmedi. Yapımcılar Sarah Michelle Gellar, Bill Pullman gibi Amerikalı oyunculardan oluşan kadroyu orijinal filmin yönetmeni Takashi Shimizu’ya teslim etmeyi tercih ettiler. Film, Tokyo'da yaşayan ve evlerinin içindeki kötü gücü fark eden bir grup Amerikalının öyküsünü anlatıyordu. Alt yazılı film izlemedikleri için Japon yapımı orijinalini bilmeyen Amerikalı seyirciler ‘Garez’e büyük ilgi gösterdiler ve film yapımcılarının bile pek beklemediği bir gişe hasılatına ulaştı.
Gişe hasılatı: $187,281,115
Bütçe: $10 milyon
TESTERE (2004)
(Saw)
Senaryosunu Leigh Whannell’in yazdığı, James Wan’ın yönettiği ‘Testere’, bir seri katil tarafından bir araya getirilen ve kendilerini bir dehşet oyununun içinde bulan iki adamın hikâyesini anlatır. İşkence sahneleri fazlasıyla sert ve kanlıdır. Sürpriz sonu ise çarpıcı ve akılda kalıcıdır. İnsanları direkt olarak öldürmektense onları birbirine kırdırmayı tercih eden ve kendine göre bir adalet anlayışı olan Jigsaw karakteri öylesine sevilir ki ‘Testere’ sonu hâlâ gelmeyen bir seriye dönüşür. Jigsaw zekice düzenlenmiş bilmece gibi oyunlarla suçlu kurbanlarını zor seçimlerle karşı karşıya getirir. Amacı insanların iradesini ve hayatta kalma arzusunu ortaya çıkarmak, onları kendileriyle yüzleştirmektir.
Gişe hasılatı: $103,911,669
Bütçe: $1.2 milyon
PARANORMAL ACTIVITY (2007)
Çekimler sırasında henüz ABD vatandaşı bile olmamış İsrailli genç sinemacı Oren Peli'nin kendi evinde, arkadaşlarıyla çektiği bir film… Borsacı Micah, satın aldığı ses kayıt cihazları ve kamerayla sevgilisi Katie’yi çocukluğundan beri rahatsız eden kötücül varlığa meydan okur. Olup bitenleri, evin içine yerleştirilmiş kamera kayıtlarından seyrederiz. Çift uyuduktan sonra gece kamerasının geniş açısından olup bitenler ve gecenin sessizliğindeki tıkırtılarla gölgeler korkutucudur. Karabasanlar ve uyurgezerlik, ürperticilik katsayısını artırır. 2007’de çekilen 2009’da gösterime giren ve tek mekânda geçen filmde sadece güvenlik kamerası görüntülerini izliyoruz.
Gişe hasılatı: $193,355,800
Bütçe: $15,000
RUHLAR BÖLGESİ (2010)
(Insidious)
Çocukluğumuzdaki perili ev öykülerini yeniden hatırlatan klasik anlayışta çekilmiş bir korku filmi… Eve musallat olan ruhlardan, öte dünyadan, astral yolculuklardan söz eden hikâye ilk bakışta özgün görünmüyor ama küçük Dalton’un komaya girmesi ve ruhların “sinsi” amaçları filme değişik bir hava veriyor. Sahte korku efektleri, kan, şiddet ve kurgu oyunlarından uzak duran yönetmen James Wan, gerilimi kamera açıları ve hareketleriyle inşa ediyor. Ruhların bakış açısını yansıttığını daha sonra anlayacağımız siyah - beyaz renklerle çekilen jenerikte James Wan, evde dolaşan ruhların ayak izlerini, karaltı ve gölgelerini genel planların içinde detaylar olarak hissettiriyor bize. Özellikle geniş açılı lenslerle yaptığı kaydırmalar dikkat çekici. Sesleri, tıkırtıları, fısıltıları da gerilim yaratmakta başarıyla kullanıyor…
Gişe hasılatı: $99,557,032
Bütçe:: $1.5 milyon
PARANORMAL ACTIVITY 3 (2011)
İlk iki filmin ardından gelen ‘Paranormal Activity 3’ün çok yüksek bir bütçesi yoktu. İlk filmin yazar ve yönetmeni Oren Peli, künyede sadece yapımcı olarak yer alıyordu. Christopher Landon’ın yazdığı, Henry Joost ve Ariel Schulman’ın birlikte yönettiği ‘Paranormal Activity 3’, bizi ilk iki filmde tanıdığımız Katie ve Kristi’nin çocukluklarına götürüyordu.
Katie ve Kristi, anneleri ve onun erkek arkadaşı Dennis’le birlikte yaşarlar. Herkesin Kristi’nin hayali arkadaşı olarak düşündüğü Toby’nin hayaletinin video kamera kayıtlarında görünmesiyle birlikte ürkütücü olaylar başlar. ‘Paranormal Activity 3’, ABD’de gösterime girdiği ilk gün yaptığı 26.2 milyon dolar hasılatla korku filmleri arasında rekor kırmış, sadece ilk gece yarısı seanslarında 8 milyon dolar kazanmıştı.
Gişe hasılatı: $207,039,844
Bütçe: $5 milyon
LANET (2012)
(Sinister)
“Lanet”in çok orijinal bir öyküsü olduğu söylenemez. Tekinsiz ev; huzursuz hayaletler; sorunlu çocuklar ve 8 mm filmlerle keşfedilen cinayetler kuşkusuz türün pek yabancısı değil... Ama Scott Derrickson, korku-gerilim konusunda büyük bütçeye ihtiyaç duymayan işinin ehli bir yönetmen. Öncelikle, karanlığı öylesine rahatsız edici ve cüretkâr kullanıyor ki, insanın içinden yer yer “Biri artık şu ışıkları açsın” demek geçiyor. Derrickson'ın başarısının sırrı, kurgu oyunları ve hızlı kamera hareketleri yerine, seyirciyi geniş ekranda yarı karanlık yarı loş kadrajlarla baş başa bırakması. Böylelikle, bazı planlarda ekranın kuytu ve karanlık bölgelerinin her bir yanına, köşesine nereden ne çıkacak diye dikkatle bakmak, giderek daha rahatsız edici ve ürpertici olmaya başlıyor. Üstelik bir süre sonra Derrickson, korku filmlerinde yönetmenlerin pek kullanmadığı bir numara yapıyor: Seyirciye filmin ana karakteri Oswalt'ın görmediği, fark etmediği ayrıntıları göstermeye başlıyor ki bu da seyirciyi daha dikkatli ve gergin bir hale getiriyor.
Gişe hasılatı: $82,515,113
Bütçe: $3 milyon
ANNABELLE (2014)
İlk olarak 2013 yapımı ‘Korku Seansı’ (The Conjuring) filminde karşımıza çıkmıştı Annabelle… Ed ve Lorraine Warren’ın kimseye zarar vermemeleri için evlerinde kilitli bir odada muhafaza altına aldıkları korkunç ve uğursuz nesnelerden biriydi. Aslında sadece bir oyuncak bebekti ama görür görmez verdiği olumsuz enerjiyle ürpertici bir hali vardı. Yapımcılar, bebek Annabelle’in bu ilk ‘solo filmi’nde bütçeyi çok yüksek tutmadılar. Oyuncak bir bebeğin seyirciyi salonlara çekip çekmeyeceğini kestiremiyorlardı. Ama sonuç umduklarının çok ötesinde oldu.
Annabelle’in ‘orijin öyküsü’nü anlatan film hamile eşi için hediye arayan John Form’u getirir karşımıza. John, seri üretim olmayan el yapımı, beyaz gelinlik giymiş oyuncak bir bebek bulunca, bunun hamile eşi Mia için mükemmel bir hediye olacağını düşünür. Ancak Annabelle’in eve gelişi her şeyi değiştirir.
Gişe hasılatı: $257,579,282
Bütçe: $6.5 milyon
PARÇALANMIŞ (2016)
(Split)
Yirmi üç farklı kişiliğe sahip Kevin, üç genç kızı kaçırır. Kızlar kurtulmaya çalışırken Kevin’in içinde de farklı bir mücadele yaşanır. M. Night Shyamalan’ın yazıp yönettiği “Parçalanmış”ın başrollerini James McAvoy ile Anya Taylor-Joy paylaşıyor. Öykü ağırlıklı olarak, Kevin’in kaçırdığı üç genç kızdan biri olan Casey’nin (Anya Taylor-Joy) cephesinden anlatılıyor. Hatta asıl sürpriz unsurunun Casey’nin geçmişinde yaşananlar olduğu söylenebilir. Kevin’in onları kaçırmasından sonra Casey’nin, sezgileri ve zekâsıyla öne çıkan soğukkanlı, güçlü bir kişiliği olduğu anlaşılıyor. Üstelik diğer iki kıza oranla Casey, Kevin’i çok daha iyi anlıyor ve çözüme yönelik olarak iletişim kuruyor. ‘Parçalanmış”, dipten dibe Kevin ile Casey’yi karşı karşıya getirmek için yazılmış bir öykü. Shyamalan her ikisine aynı gerçeğin iki yüzü gibi bakıyor... Belli ki çocukluk travmaları her ikisini de farklı şekillerde etkilemiş. Acılar birisini çılgınlığa sürüklerken diğerini erken olgunlaştırıp güçlendirmiş. Shyamalan’ın son dönemde gişelerde en başarılı olan filmlerinden biri.
Gişe hasılatı: $278,454,417
Bütçe: $9 milyon
ANNABELLE: KÖTÜLÜĞÜN DOĞUŞU (2017)
(Annabelle: Creation)
İlk olarak “Korku Seansı”nda (The Conjuring - 2013) karşımıza çıkmıştı Annabelle. Kötülük taşıyan nesnelerin saklandığı Warren Müzesi’nin en ürpertici parçasıydı. 2014’te kendi adını taşıyan ilk “solo filmi”nde kötü bir güç tarafından nasıl ele geçirildiğini öğrenmek üzere 1960’lı yıllara kadar gitmiştik. Bu kez daha eskilere, oyuncağın yapıldığı günlere kadar uzanıyor ve daha ilk sahnede Annabelle’in tamamlanıp kutusuna konmasına tanık oluyoruz. Annabelle, henüz masum bir oyuncak bebek. Şehir dışında büyük bir evde yaşayan oyuncakçı Samuel Mullins (Anthony Lapaglia) ve Esther Mullins (Miranda Otto), küçük kızları Bee ile mutlu bir hayat sürdürüyorlar. Ta ki, Bee bir kaza sonucunda hayatını kaybedene kadar... Olaydan 12 yıl sonra aynı eve, 6 yetim kız ve bir rahibeyle birlikte giriyoruz. Samuel Mullins, evi yetimlerin kalacağı şekilde düzenlemiş durumda. Kızların gözünden baktığımızda Samuel sessiz, garip bir adam. Eşi ise odasından çıkmayan gizemli ve yatalak bir kadın. Bir de kaybettikleri küçük kızın kilitli odası var... Peki ya Annabelle? Önceleri ortalıkta görünmese de bir süre sonra varlığını hissettirmeye başlıyor.
Gişe hasılatı: $306,515,884
Bütçe: $15 milyon
KAPAN (2017)
(Get Out)
Genç fotoğrafçı Chris (Daniel Kaluuya), sevgilisi Rose'un (Allison Williams) ailesini ziyarete gider. Ailenin konukseverliği, sadece Chris'i değil, bizi de rahatlatmaz. Ormanın içinde, dış dünyadan izole edilmiş o büyük evde Chris, Armitage Ailesi'nin gücü karşısında kendini yalnız ve savunmasız hisseder. Ailenin liberal söylemi, derinlerdeki ırkçılığı örtbas edemez. Ayrıca Afrika kökenli bahçıvan ve hizmetçiyle birlikte bütün evde kölecilik dönemini hatırlatan bir ortam vardır. Annenin ipnotizmacı bir psikoterapist olması Chris'i daha da rahatsız eder. Kendini güvende hissetmez. Üstelik ailesiz büyümüş, çocukken travma geçirmiş biridir. Hikâye günümüz ABD'sindeki ırk ayrımcılığından ve beyazların Afrikalı Amerikalılar üzerindeki bedensel sömürülerinden kaynaklanan sorunlar üzerinden şekilleniyor. Jordan Peele, ilk yönetmenliğinde derinlerdeki korkuları açığa çıkarabilme ve filmin görsel malzemesi yapma konusunda gerçekten iyi iş çıkarıyor. “Kapan”ın ince bir mizahla gerilimi iç içe geçirmeyi başardığını belirtelim.
Gişe hasılatı: $255,589,157
Bütçe: $4.5 milyon
O (2017)
(It)
Okulda zorbalıkla yüz yüze gelen dışlanmış çocuklar ve onların bilinçdışındaki en derin korkularını açığa çıkaran Palyaço Pennywise'in hikâyesi... Stephen King’in romanından uyarlanan film, zorbalığa zemin hazırlayan korku ve kendine güvensizlik duygularına odaklanıyor. Zorba çocukların lideri Henry ile palyaço arasında gözden kaçırılmaması gereken bir paralellik var. İkisi de korkudan besleniyor. Kötülüğün asıl kaynağı olarak ise ırkçılığı, ayrımcılığı ve azınlıklara yönelik şiddetiyle ABD'nin geçmiş günahları işaret ediliyor. Çocuklarına karşı duyarsız yetişkinleri ve zalim babaları unutmayalım... Palyaçonun kasabanın tüm o kanlı geçmişinde kendine hep bir yer bulması ve yetişkinlerin film boyunca genellikle karanlık kadrajlar içinde görüntülenmesi tesadüf değil. Sonuçta film, zorbalığa daha geniş bir açıdan bakıyor; çocukların bilinçdışı korkularıyla ABD taşrasının karanlığını bir araya getiriyor. Gerilim sahnelerinin çoğunun gündüz girilen karanlık mekânlarda geçmesi, filme özel bir hava veriyor. İyi çekilmiş korku sahneleri bir yana, yönetmen Andy Muschietti çocukların dünyasını, aralarındaki ilişkileri anlatırken de iyi iş çıkarıyor. Orta halli bütçesiyle gişelerde büyük bütçeli aksiyon filmlerini geride bırakmıştı.
Gişe hasılatı: $701,796,444
Bütçe: $35 milyon
CADILAR BAYRAMI (2018)
(Halloween)
John Carpenter'ın ilk Halloween filminden 40 yıl sonra gösterime giren “Cadılar Bayramı”nda (Halloween) Laurie Strode ile Michael Myers bir kez daha karşı karşıya geliyor. 2018 yapımı “Halloween”in yeni kuşak korku-gerilim seyircisini yakalamak üzere çekildiği belli... Her şeyiyle daha kanlı, daha sert ve hızlı bir film. Hikâye, 40 yıl önce başlayan “Laurie Strode ve Michael Myers hesaplaşması”nın yeni raundu üzerine kurulu... Laurie Strode (Jamie Lee Curtis), insanlardan uzaklaşmış yarı meczup bir paranoyak olarak, kale haline dönüştürdüğü evinde Myers'in dönüşünü bekliyor. Myers de onu fazla bekletmiyor. Yolculuk ettiği cezaevi nakil otobüsünden firar ediyor ve doğduğu kasaba Haddonfield'e doğru ilerliyor. İlk filmde akıl hastanesinden kaçan Myers'in peşine düşenler arasında Doktor Loomis de vardı... Dr. Loomis'in yerini bu filmde Haluk Bilginer'in oynadığı Dr. Sartain alıyor. Myers'ı ve onu hastalıklı zihnini takıntı haline getirmiş Sartain, filmin önemli karakterlerinden biri. Eleştirmenlerin beğenmediği film, düşük bütçesine rağmen gişelerde gösterdiği performansla herkesi şaşırtmıştı.
Gişe hasılatı: $255,614,941
Bütçe: $10 milyon
SESSİZ BİR YER (2018)
(A Quiet Place)
John Krasinski’nin yönettiği ve başrolünü Emily Blunt ile paylaştığı ‘Sessiz Bir Yer’ adlı gerilim, insanlar için ses çıkarmanın ölüm anlamına geldiği bir dünyada geçiyor. Film, kıyamet ortamında, rafların altüst edildiği büyük bir mağazada açılıyor. Daha ilk andan, yaşanan felaketin sesle ilgisi olduğu anlaşılıyor. Mağazayı terk eden üç çocuklu ailenin dönüş yolculuğunda, ses çıkarmanın neden ölüm anlamına geldiği netleşiyor: Ses çıkardığınız an, canavarlara yem olduğunuz bir dünya bu… ‘Sessiz Bir Yer’, sese duyarlı canavarların nereden ve nasıl geldiğiyle ilgilenmiyor. Dünyanın geri kalanında olup bitenler de görüş alanımızın dışında kalıyor. Bütün film, bir Amerikan ailesinin sessiz kalarak hayatta kalma mücadelesi üzerine kurulu… Senaryoya da katkıda bulunan yönetmen John Krasinski, sese duyarlı canavarlarla aile arasındaki mücadeleyi baştan sona ilgiyle izlenen bir korku gerilim filmine çevirmeyi başarıyor.
Gişe hasılatı: $350,320,413
Bütçe: $17 milyon
GÖRÜNMEZ ADAM (2020)
(The Invisible Man)
“Insidious: Chapter 3” ve “Upgrade” ile tanıdığımız Leigh Whannell'in yazıp yönettiği filmde fizikçi Adrian Griffin, görünmezliğin sırlarını keşfeden bir deha ama dehasını, bir kadını zorla elinde tutmak için kullanıyor. Görünmez Adam, filmde hastalıklı ve marazi olduğu kadar kadın düşmanı bir erkek… Film boyunca tek bir arzusu var: Cecilia'nın (Elizabeth Moss) zihnini ve bedenini yeniden kontrol etmek... Bu amacına ulaşmak için Cecilia'yı paranoyak bir akıl hastası gibi göstermeye; onu yalnızlaştırarak toplumdan soyutlamaya çalışıyor. Griffin'in bir kadının özgürlüğünü kabul edemeyen tüm erkekleri temsil ettiği; Cecilia'nın da film boyunca “görünmez” erkek egemenliğine ve şiddetine karşı mücadele ettiği söylenebilir. Yönetmen Leigh Whannel, daha ilk sahneden itibaren “görünmezlik fikri” üzerinden gerilim inşa etmeyi gerçekten iyi beceriyor. Özellikle ilk yarısında “The Conjuring” ve “Insidious” tarzı filmleri hatırlatan eski usul bir gerilim yakalamayı başarıyor. Gayet iyi çekilmiş en az 3-4 tane gerilim sahnesi var...
Gişe hasılatı: $143,151,000
Bütçe: $7 milyon
(Sayısal veriler Imdb’den alınmıştır.)