Felsefenin ontoloji, epistemoloji ve ahlak gibi temel alanlar başta olmak üzere, temel ilkelerin akıl vasıtasıyla ortaya konulabileceğini ileri süren yaklaşımıdır. Felsefenin başlangıcından itibaren en genel anlamda filozofların hesaplaşması gereken temel yeti akıl olduğundan tek bir akılcılık ile karşılaşmak mümkün değildir. Bununla birlikte özelleştirmiş anlamda 17. yüzyıl felsefesinin varlığı ele alırken gösterdiği yaklaşım, ahlaki alanda eylemin neliğine ilişkin bilginin akıldan türetilmesi ve son olarak da bilim felsefesi içerisinde eleştirel akılcılık üzerinde durmak gerekir.
Başta Descartes, Leibniz, Spinoza gibi bazı 17. yüzyıl filozoflarıyla tarihsel olarak ilişkilendirilen ve aynı zamanda genel bir tavır olarak da düşünülebilecek epistemolojik akılcılık, temelde iki şeye karşı tavır alır. Bunlardan ilki, Orta Çağ düşüncesinin, bilginin kaynağı olarak kilise, din, vahiy ve gelenek merkez alan anlayışına karşı, 17. yüzyılın özne merkezli felsefesi, yalnızca insan zihninin yetilerini kabul eden bir görüşü temsil eder. Bu anlamda birçok filozof, aklın bilgi edinme sürecinde sahip olduğu değeri savunduğu için "akılcı" olarak kabul edilebilir. Descartes'ın "Düşünüyorum, öyleyse varım" ifadesi bu anlamda modern felsefenin başlangıç noktası kabul edilir.
Öte yandan felsefenin bir disiplini olan epistemolojide, akılcılık, ilk kullanımından ayırt edilmesi gereken özel anlamıyla düşünüldüğünde az sayıda düşünürün savunduğu bir öğreti olarak karşımıza çıkar. Epistemolojide deneyimcilik ile karşıtlık içerisinde düşünülebilecek akılcılık, duyuların yanıltıcılığına referans yaparak, doğru bilginin kaynağında aklı ve akıl yürütme işlemlerinin bulunduğunu iddia eder ki bu filozoflara göre epistemolojik olarak duyusal deneyimler olmadan bilgi sahibi olmak mümkündür. Daha spesifik bir şekilde belirtmek gerekirse akılcılık deneyimcilikten en azından şu üç yönden ayrılır:
Birincisi, akılcılar "Üç ikiden büyük bir asal sayıdır", "Her şeyin bir nedeni vardır", "Haz doğası gereği iyidir" gibi matematik, metafizik ve etik gibi alanlardaki bazı önermelerin doğruluğunun deneyimden bağımsız bir şekilde sezgisel olarak bilinebileceğini iddia ederler.
İkincisi, akılcılar, sezgisel olarak doğruluklarını bildiğimiz az sayıdaki ilkel önermeden diğer tüm önermelerin tümdengelim ile türetilebileceklerini düşünürler.
Akılcılık, deneyimciliğin tersine Tanrı, zihin, madde gibi bazı fikir ya da kavramlara doğuştan sahip olduğumuzu iddia eder.
Ahlaki alanda akılcılık ise pratik alanda da aklı merkezi bir yeti olarak konumlandırır. Ahlaki akılcılık, insan eylemlerinin merkezinde duygu, tutku ve haz gibi yetilerin yerine, bu yetileri denetime alma kapasitesinin akılda bulunduğunu iddia etmektedir. Dahası akıl, insanı diğer canlılardan ayıran bir yeti olması bakımından, insana türsel ayrımını vermektedir. Bu bağlamda insan, akıl sahibi bir varlık olması bakımından, ölçüp tartıp muhakeme yeteneğini kullanarak iyiyi kötüden ayırabilme kapasitesine sahiptir. Hatta insan, bu yetisi sayesinde, Kant özelinde otonom bir varlık olarak kendi kendisine yasa koyabilmesini sağlayan bir varlık tasarımına ulaşır. Dolayısıyla aklın pratik alandaki bu işlevleri, insana ahlaken uygun eylemlerde bulunma sorumluluğunu yüklemektedir.
Eleştirel akılcılık, bilimde pozitivizm karşıtı bir geleneğe, özellikle Karl Popper'in geliştirdiği bir düşünceye işaret eder. Popper eleştirel akılcılığa çeşitli eserlerinde değinir. Sözgelimi Açık Toplum ve Düşmanları adlı eserinde eleştirel akılcılığın karşısına koyduğu eleştirel olmayan ya da kapsayıcı akılcılığın "usavurma ya da deneyim yoluyla belgelenemeyen" hiçbir iddianın dikkate alınmaması gerektiği iddiasını ele alır. Popper bu iddianın ne deneyimle ne de usavurma ile belgelenebildiği için tutarsız ve savunulamaz olduğunu vurgular. Ona göre her türlü akıl yürütme, işe varsayımlarla başlamak zorundadır ve tam da bundan dolayı her varsayımın akıl yürütme ile kanıtlanması imkansızdır. Eleştirel akılcılık, her bir bilme çabasının bir yanılgı olabileceğini ama bütün bu yanılgıların bizi doğruluğa biraz daha yaklaştıracağını da kabul eder. Başka bir deyişle eleştirel akılcılık, her türlü bilginin akli eleştiriye tabi tutulabileceğini savunur.
YAZAR
Tufan Çötok