Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Demografi / Nüfusbilim Nedir?

        İnsan nüfusunun bilimsel olarak çalışılması, nüfusu etkileyen süreçlerin ve nüfus yapısındaki değişimin incelenmesidir. Nüfus doğum ve ölüm sayısındaki doğal değişimler ile nüfusa dahil olan veya nüfusu terk edenler arasındaki farka bağlı olarak değişir. Demografi formel ve sosyal olmak üzere iki alt alandan oluşur. Matematiksel hesaplamaların ve demografik modellemelerin yoğunlaştığı formel demografi, istatistik biliminin ve bilgisayar yazılımlarının da gelişmesiyle birlikte kapsamını her geçen gün genişletmektedir. Sosyal demografi ise başta sosyoloji olmak üzere tarih, coğrafya, ekonomi, halk sağlığı gibi sosyal bilimlerin birçok alanını kapsamaktadır. Demograflar çalışmalarında doğurganlık, ölüm ve göç olmak üzere üç temel demografik süreç üzerine odaklanırlar. Doğurganlık nüfusun üreme performansını gösterir. Bir toplumdaki doğurganlığı anlayabilmek için toplam doğurganlık hızına bakılır. Toplam doğurganlık hızı kadınların doğurgan oldukları süre zarfında yaşa özel doğurganlık hızlarının geçerli olması durumunda yapacakları doğum sayısıdır. Ölümlülük ise farklı yaş grupları için hesaplanmakta olup bunlar içinde öne çıkan ölçümler bebek ölüm hızı ve doğuşta yaşam beklentisidir. Göç üzerine analizler yapmak ise özellikle mülteciler ve düzensiz göçmenlere dair güvenilir veri bulmanın oldukça zor olmasından ötürü diğer demografik süreçlere göre çok daha zordur.

        Demografik süreçler kadar toplumun demografik özellikleri de önemlidir. Nüfusun yaş ve cinsiyet dağılımı ile sosyo-ekonomik statü, eğitim seviyesi, gelir ve medeni durum gibi özellikler birçok sosyal bilimcinin de dikkatini çeken nüfusa dair önemli dinamiklerdir. Ayrıca nüfusun coğrafi dağılımı da yine sıklıkla incelenen konulardan biridir. İnsanların hangi bölgelerde yoğunlaştığı, bunun nedenleri ve sonuçları yaş ve etnik dağılım gibi dinamikler nüfus çalışmalarını meşgul etmektedir.

        Nüfusa dair tartışmalar tarih boyunca önemini korumuştur. Nüfusun toplumsal ve ekonomik etkilerine kutsal metinlerde rastlandığı gibi Eflatun (ö. MÖ 347), Aristo (ö. MÖ 322), Cicero (ö. MÖ 43), İbn Haldûn (ö. 1406) gibi ünlü düşünürlerin eserlerinde nüfus yapısı ve büyüklüğünün etkileri tartışılmıştır. Her ne kadar insanlık tarihi boyunca birçok düşünür nüfus üzerine fikir üretmiş olsa da nüfus üzerine ilk kapsamlı çalışma John Graunt (ö. 1674) tarafından 1662 yılında yayımlanan Ölüm Belgeleri Üzerine Yapılmış Doğal ve Siyasi Gözlemler (Natural and Political Observations Made Upon the Bills of Mortality) adlı çalışmadır. Yine aynı dönemde John Graunt ve William Petty (ö. 1687) nüfus sayımı ve yaşam tabloları üzerine yaptıkları çalışmalarla demografi bilimine önemli katkılar sunmuşlardır. Daha sonra nüfus sayımları, resmi istatistikler, önemli kayıtlar (doğum, ölüm, evlilik vb.) ve anketlerin sistemli bir biçimde demografide kullanılmasıyla daha derinlikli demografik analizler yapılmaya başlanmıştır.

        Tarih boyunca nüfus artışını refah ve güç kaynağı olarak gören birçok düşünürün aksine ünlü iktisatçı Thomas R. Malthus (ö. 1834) 1798 yılında yayımlanan Nüfus İlkesi Üzerine Bir Makale (An Essay on the Principle of Population) adlı eserinde bu yaklaşımı eleştirmiştir. Malthus'a göre uygun şartlarda besin maddeleri aritmetik olarak artarken nüfus geometrik olarak artar. Besin miktarı ve insan nüfusu arasındaki fark zamanla kıtlığa, savaşlara ve yoksulluğa neden olur. Besin miktarı ve nüfus arasındaki bu fark olumlu ve olumsuz kontrollerle giderilebilir. Olumlu kontroller savaş, salgın hastalıklar, kıtlık gibi dış etkenler iken, evliliği geciktirmek, evli iken ilişkiden kaçınmak gibi cinsel ilişki sayısını en aza indiren kontroller ise olumsuz kontroller olarak adlandırılır. Malthus'a göre savaş ve kıtlık gibi olumlu kontroller tarih boyunca her zaman daha etkili nüfus kontrol yöntemleri olacaktır.

        20. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde melez tohumların geliştirilmesi ve tarımda makineleşme besin ürünlerini hızla artırmış, Malthus'un iddiasının aksine açlığın artan nüfus için doğrudan bir sorun teşkil etmediği görülmüştür. Nüfus artış hızını besin ürünleri için olmasa da toplumsal refah için tehlike olarak gören Neo-Malthusçular, Malthus'un fikirlerini gözden geçirmişlerdir. Malthus'tan farklı olarak Neo-Malthusçular kürtaj gibi modern doğum kontrol yöntemlerini nüfus artışını azaltmak için desteklemektedirler. Ayrıca bu düşünürler kıtlık tehdidinden ziyade artan nüfusu besleyebilmek için doğal kaynakların yoğun bir biçimde kullanılmasına ve bunun çevre üzerindeki olumsuz etkilerine odaklanmaktadırlar. Özellikle II. kinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu yaklaşım demografi disiplinini etkilemiş Birleşmiş Milletler gibi birçok uluslararası örgütlerin kararlarını yönlendirmiştir.

        Tarih boyunca çok uzun bir süre doğuşta yaşam beklentisi otuz yıl civarında gerçekleşmiş olup yüzyıllar boyunca dünya nüfusu oldukça düşük seviyelerde kalmıştır. Tahminlere göre günümüzden yaklaşık on iki bin yıl önce, tarım devrimine kadar, dünya nüfusu sadece 6 milyon civarındayken, M. S. 1. Yüzyılda bu sayı 250 milyona ve Sanayi Devrimi'nin başladığı 18. Yüzyılın ikinci yarısında 770 milyon civarına yükselmiştir. Dünya nüfusu Sanayi Devrimi sonrasında fiziki şartlar ve sağlık sistemindeki olumlu gelişmeler ile birlikte hızla artmış ve 2020 yılına gelindiğinde 7,8 milyara kadar yükselmiştir.

        Günümüzde demografi çalışmalarına yön veren ve demografik değişimi açıklamaya çalışan en önemli yaklaşım demografik geçiş kuramıdır. Sosyolojide modernleşme kuramından etkilenen ve Avrupa toplumlarının yaşamış olduğu demografik tecrübeleri tüm dünyaya genelleştirmeye çalışan bu kuram Notestein (ö. 1983) ve Davis (ö. 1997) tarafından sistematik hale getirilmiştir. Bu kurama göre tüm toplumlar Avrupa toplumlarının tecrübe ettiği üç demografik aşamayı yaşayacaklardır. Yüksek ölüm ve doğum hızının gerçekleştiği ilk aşamada savaşlar, fiziki yetersizlikler, salgın hastalıklar gibi sorunlar Sanayi Devrimi'ne kadar ölümlerin yüksek seyretmesine ve dünya nüfusunun tarih boyunca çok yavaş artmasına neden olmuştur. 18. Yüzyılın ikinci yarısından sonra fiziki şartlar iyileşmiş, sağlık ve yaşam koşulları hızla gelişmiştir. Yine aynı dönemde okuma-yazma bilen ve eğitimli insan sayısı da artmaya başlamıştır. Bu aşamada ölüm oranları hızla düşerken, doğum oranları ise daha yavaş düşmüş, bu ikisi arasındaki fark nüfusun hızla artmasına neden olmuştur. Üçüncü aşamada ise ölüm oranları gibi doğum oranları da oldukça düşük seviyelerde kalmıştır. Toplam doğurganlık hızı, nüfusun kendini ikame ettirebilmesi için gerekli olan 2,1 yenilenme düzeyinin altına düşmüştür. Böylelikle nüfus artış hızı yavaşlar, nüfus yaşlanır ve demografik geçiş tamamlanmış olur.

        Günümüzde yaşanan demografik geçişin dünyanın farklı zamanlarda yaşadığı dönüşümlerden sadece biri olduğu ve tüm dünyaya genellenemeyeceği savunularak demografik geçiş kuramı eleştirilmektedir. Başka bir eleştiri ise demografik geçişin, özellikle de doğurganlıktaki düşüşün Avrupa'nın farklı ülkelerinde hatta belli bir ülkenin değişik bölgelerinde farklılaşması olgusuna dayanır. Bundan ötürü sanılanın aksine Avrupa'nın tümünü kapsayan bir demografik geçiş söz konusu değildir. Aile yapısı, toplumsal cinsiyet rolleri ve kültürel değişimlerin doğurganlık üzerindeki etkilerinden yola çıkarak ikinci bir demografik geçişin yaşandığı da savunulmaktadır. Ayrıca Avrupa ve Amerika'daki büyük göç dalgalarına atıfla üçüncü bir geçişin yaşanmakta olduğu ve uzun dönemde bu göçlerin sosyal ve kültürel etkilerinin görüleceği iddia edilmektedir.

        Türkiye'deki demografik dönüşüm, sosyal değişmeler de göz önünde bulundurularak üç ana başlıkta incelenebilir. Bunlardan ilki Osmanlı İmparatorluğu'ndan 1945'lere kadar yüksek doğum ve yüksek ölüm oranların yaşandığı dönemdir. Uzun süren savaşlar, salgın hastalıklar ve kamu hizmetlerindeki yetersizlikler bu dönemin demografik şartlarını meydana getirmiştir. İkinci aşama 20. yüzyılın ikinci yarısından 2010'lara kadar olan dönemi kapsar. Bu aşamada ölüm oranları hızla düşerken doğum oranları daha yavaş düşmüş ve ülke nüfusu hızla artmıştır. Üçüncü ve son aşamada ise hem ölüm hem de doğum hızı düşerek tarihinin en düşük seviyelerine inmiştir.

        Genel olarak incelendiğinde tüm dünyada doğum ve ölüm hızı düşmekte, dünya nüfusu daha önce olmadığı kadar hızla yaşlanmaktadır. Başta Avrupa ülkeleri, Japonya ve Güney Kore olmak üzere uzun süredir birçok endüstrileşmiş ülkede toplam doğurganlık hızı 1,8'in altında seyretmektedir. Türkiye'de ise 1950 yılında toplam doğurganlık hızı 6,7 iken 1980'de 4,5'e, 2000 yılında 2,5'e, günümüzde ise 2 seviyelerine kadar inmiştir. Ölüm hızı ise veba, sıtma, çiçek hastalığı gibi günümüzde kolayca tedavi edilebilen hastalıkların kontrol altına alınması, tedavi ve bakımdaki önemli gelişmeler ile tüm dünyada düşmüştür. Ancak diğer kıtalardan farklı olarak özellikle Sahra Altı Afrika ülkelerinde sıtma ve AIDS'ten ötürü bu sağlık kazanımları sınırlı kalmıştır. Doğuşta yaşam beklentisi 1950 yılında Asya'da 42, Latin Amerika'da 53 iken 2010 yılında sırasıyla 72 ve 77'ye çıkmıştır. Afrika'da ise aynı dönemde 40'tan 57'ye çıkabilmiştir. Türkiye'de ise 1950 ile 2020 yılları arasında doğuşta yaşam beklentisi 40 yıl civarından 80'lere kadar çıkmıştır.

        Doğurganlığın düşmesi ve insanların daha uzun süre hayatta kalmalarıyla birlikte tüm dünyada nüfus yaşlanmaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre 2020'li yılların başında 65 yaş ve üstü nüfusun toplam nüfusa oranı tüm dünyada %9'a ulaşırken Türkiye'de %10'a, İtalya'da %23'e ve Japonya'da %28'e yükselmiştir. Demografik yaşlanmanın getirdiği sosyal ve ekonomik riskler, sağlık sistemi ve sosyal güvenlik üzerindeki etkileri ve değişen toplumsal yapı demografik çalışmaların doğurganlık, ölüm ve göç ile birlikte en önemli konularından birini oluşturmaktadır. 2019 yılının son aylarında ortaya çıkan Kovid-19 pandemisi ise salgın hastalıkların 21. yüzyılda hem demografik süreçleri hem de sosyal politikaları derinden etkileyebileceğini göstermektedir.

        YAZAR

        Mehmet Fatih Aysan

        KAYNAK

        • Aysan, Mehmet Fatih. "Türkiye'nin Demografik Dönüşümü ve Yeni Meydan Okumalar." Türkiye'de Toplumsal Değişim içinde. Yay. Haz. L. Sunar. İstanbul: Nobel, 2014. 67-87.
        • Aysan, Mehmet Fatih. "Bildiğimiz Refah Devletini Yeniden Düşünmek: COVID-19 Pandemisi ve Sonrasında Sosyal Politikalar." Küresel Salgının Anatomisi: İnsan ve Toplumun Geleceği içinde. Yay. Haz. Muzaffer Şeker, Ali Özer ve Cem Korkut. Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi, 2020. 669-687.
        • Barkan, Ömer Lütfi. "Tarihi demografi araştırmaları ve Osmanlı tarihi." Türkiyat Mecmuası 10 (1953): 1-26.
        • Birleşmiş Milletler. World Population Prospects 2019: Highlights. New York: United Nations Publication, 2019.
        • Caldwell, John Charles. "Toward a Restatement of Demographic Transition Theory." Population and Development Review 2, (1976): 321-366.
        • Coale, Ansley Johnson, ve Susan Cotts Watkins. Yay. Haz. The Decline of Fertility in Europe: The revised proceedings of a Conference on the Princeton European Fertility Project. Princeton: Princeton University Press, 1986.
        • Davis, Kingsley. "The world demographic transition." Annals of the American Academy of Political and Social Science 237 (Ocak 1945): 1-11.
        • Duben, Alan, ve Cem Behar. İstanbul Haneleri: Evlilik, Aile ve Doğurganlık; 1880-1940. İstanbul: İletişim Yayınları, 1996.
        • Harbison, Sarah F. ve Warren. C. Robinson. "Policy Implications of the Next World Demographic Transition." Studies in Family Planning 33 (2002): 37-48.
        • Karpat, Kemal. Osmanlı nüfusu 1830-1914. İstanbul: Timaş Yayınları, 2010.
        • Koç, İsmet, Mehmet Ali Eryurt, Tuğba Adallı ve Pelin Seçkiner. Türkiye'nin Demografik Dönüşümü Doğurganlık, Aile Planlaması, Anne-Çocuk Sağlığı ve Beş Yaş Altı Ölümlerdeki Değişimler: 1968-2008. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, 2010.
        • Lesthaeghe, Ron. "The Second Demographic Transition in Western Countries: An Interpretation." Gender and Family Change in Industrialized Countries içinde. Yay. Haz. KarenMason ve Ann Margaret Jensen. Oxford: Clarendon Press, 1995. 17-62.
        • Livi-Bacci, Massimo. A concise history of world population. 5. Baskı. West Sussex: Wiley-Blackwell, 2012.
        • Malthus, Thomas. An Essay on the Principle of Population. Yay. Haz. J. Johnson. Londra: St. Paul's Church-Yard, 1798.
        • Notestein, Frank. Wallece. "Population the Long View." Food for the World içinde. Yay. Haz. T. Schultz. Chicago: Chicago University Press, 1945. 36-57.
        • Van de Kaa, Dirk Jan. "Europe's Second Demographic Transition." Population Bulletin 42, Sayı: 1 (1987): 1-59.
        • Weeks, John Roberts. Population: An Introduction to Concepts and Issues. Belmont: Cengage Learning, 2012.