Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Eğitim Nedir?

        "Eğitim" kelimesi, ilk defa "terbiye" karşılığı olarak 1935'te yayımlanan Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu adlı yeni sözlükte yer almıştır. Aynı sözlükte "maarif"in karşılığı olarak da "bilimler" ve "kültür" karşılığı verilmiştir. Divanu Lügati't-Türk'ten ses ve anlam değişikliklerine uğratılarak kullanıma sokulan "eğitim" kavramının etimolojisi, eski Türkçede "igi", "igid", "igid-mek" gibi kelime köklerine dayanmakta ve "hayvan veya köle beslemek, yetiştirmek" anlamlarına gelmektedir.

        Avrupa dillerinin çoğunda "eğitim" kavramı Latince "educatus" köküne dayanır. "Kolaylaştırıcı, yol gösterici" anlamıyla öğretici anlamında "instructor"dan ayrılır. (İngilizcede "education", Fransızcada "eduquer", İtalyancada "educare", İspanyolca "educar"). 15. yüzyıl sözlüklerine göre "educere" fiili, bir çocuğu fiziksel olarak, vücut bakımından terbiye etmek, desteklemek anlamında kullanılırken; "educare" daha çok zihinsel, entelektüel olarak desteklemek ve eğitmek anlamlarına gelmiştir. Kelime daha sonra her iki anlamı da kapsamak üzere "çocuk beslemek, yetiştirmek, büyütmek" gibi yaygın anlamına kavuşmuş ve aynı zamanda "ortaya çıkarmak, yayımlamak, sonuç çıkarmak, sonuca varmak, anlamak, liderlik yapmak" gibi alt anlamlarda da kullanılmıştır.

        On dokuzuncu yüzyıl öncesinde öğrenme, beceri, hüner vb. olgular için farklı kelimeler kullanılırken, Tanzimat döneminde "maarif" bir çatı kavram haline gelmiş ve "öğrenme, öğretim, bilgi, sanat, edep, hüner, beceri…" gibi pek çok kavramı kendinde toplamıştır. Dolayısıyla maarifin içinde "birine bilgi öğretmek, ders okutmak" anlamına gelen ve bugün "öğretim"in karşılığı olan "talim" ile "yetiştirme, büyütme, davranış değiştirme, iyileştirme" anlamında "terbiye" alt temel kavramlar olarak yer almıştır. "Talim ve terbiye" kavramları, çok eski zamanlardan beri ve halen de Türkçenin konuşulduğu kültür coğrafyasında kullanılmaktadır ve geleneksel bir anlam dünyasına sahiptir. Bu kavramlar, Osmanlı son döneminde birbirinden ayrılmıştır. Ziya Gökalp (ö. 1924), "talim ve terbiye" kavramlarını şöyle açıklamıştır: "Bir kavmin vicdanında yaşayan kıymet hükümlerinin toplamına, o kavmin kültürü denir. "Terbiye", bu kültürü o kavmin fertlerinde ruhi melekeler haline getirmektir. Bir kavmin zihninde yaşayan gerçeklik hükümleri toplamına o kavmin fenniyatı/teknoloji denilir. "Talim" bu bilgileri o kavmin fertlerinde alışkanlıklar haline getirmektir". Daha sonra 1930'ların ortasına gelindiğinde "terbiye" kelimesinin yerine "eğitim" tercih edilmiştir. Kısa bir süre sonra eğitim, "tahsil" ve "talim"i de kapsayan ve Osmanlı dönemindeki "maarif"in de yerini alan yeni bir çatı kavram haline dönüşmüştür. Bugün "eğitim" denildiğinde dar manada "terbiye", geniş manada ise hem "talim" hem de "terbiye" kast edilir.

        Eğitim, sözlü kültürden yazılı kültüre geçişin ilk aşamasında yer almış olan Antik Yunan ve Grek filozoflarından itibaren tanımlanmıştır. İnsanlığın ortak sorunlarına kafa yoran hemen her alim ve filozof eğitimi tanımladığı için yüzlerce farklı tanım yapılmıştır. Bu tanımların çoğu modern dönemde ortaya çıkan eğitim olgusunu kuşatacak genişliğe sahip değildir. Geleneksel ve modern eğitimi kuşatıcı bir tanım şöyle yapılabilir: Eğitim, insanın maddi ve manevi hayatında mutluluğu için enformel ya da formel yollarla bir dizi bilgi, his ve davranışı edinme sürecidir. Eğitim, birey odaklı tanımlandığında sonuç, çıktı, ürün, devlet ve toplum merkezli düşünüldüğünde ise bir süreci ifade eder, başlangıcı ve sonu yoktur. Eğitim, bir olgu ve süreç olarak beşeriyetin var oluşundan itibaren mevcuttur. İnsan için eğitim anne karnında başlar ve ölünceye kadar devam eder. Durum böyle olmakla birlikte modern dönemde eğitim denildiğinde genellikle insan hayatının belli bir dönemini formel biçimde içine alan resmi eğitim akla gelmektedir. Modern formel eğitimde ilk, orta ve yükseköğretim kademeleri vardır ve bunlar için belirlenmiş program, disiplin, öğreti dizgeleri ve mekanlar söz konusudur.

        Eğitim üzerine yapılan açıklamalar ve getirilen eleştiriler, beşeriyetin genel eğitim olgusundan ziyade modern eğitim zihniyet ve sistemlerine yöneliktir. Zira modernite, eğitimi başka sistemlerin (en başta devlet ve şirketler) sürdürülmesi adına araçsallaştırmıştır ve bu eğitimde birey ve toplum talepleri, söylemin aksine büyük oranda ihmal edilmiştir. Nitekim Neil Postman'ın (ö. 2003) Eğitimin Sonu başlıklı eserinde sonunun geldiğini haber verdiği eğitim, modern eğitimdir.

        Modern dönemde eğitimin yanında sıklıkla kullanılan kavramlardan biri pedagoji ve bununla ilgili olarak pedagogdur. Antik Yunan'da erkek çocukların okula götürülüp getirilmeleri için tahsis edilen görevli köleye "pedagog" (paido-gogos) denilmiştir. "Pais", erkek çocuk, "agoge" ise yönetmek ve yetiştirmek anlamlarına gelir. Osmanlı eğitim geleneğinde bu hizmeti yapan kişiye "bevvab" adı verilmiştir ki modern zamanda bunun karşılığı okul servisidir. Osmanlı döneminde 19. yüzyılda kamusal eğitimin yaygınlaşmasıyla, önceden din adamlarının yaptığı öğretmenlik mesleği de değişime uğramıştır. Yine de dini kökenli olmakla birlikte "teacher, instructor, trainer" benzeri eğitici rollerinin yanında daha çok küçük çocukları eğiten ve onların davranışlarını terbiye eden (mürebbi/mürebbiye) kimseler anlamında, Antik Yunan'dan devşirilen pedagog kelimesi de kullanılmaya başlanmıştır.

        Eğitim kavramı, birçok kurum, olgu ve eylemle birlikte kullanıldığında daha sınırlı bir disiplini ve konuyu ifade eder. Bir bilginin, konunun ya da eylemin öğretilmesi söz konusu edildiğinde sayısız eğitim alanının ortaya çıktığı görülebilir. Spor eğitimi, sanat eğitimi, hukuk eğitimi, tıp eğitimi, din eğitimi, felsefe eğitimi, hayvan eğitimi, askerlik eğitimi vb. Bu tür kullanımlarda öncelik eğitimde değil, söz konusu disiplin ya da konuda olup o alanın öğretilmesi kast edilir. Eğitimin ön plana alınıp belli hedef kitlelerin vurgulandığı eğitim türleri vardır: çocuk eğitimi, halk eğitimi, kadın eğitimi, öğretmen eğitimi, lider eğitimi vb. Bu eğitim türünde eğitim eylemi ile hedef kitle eşdeğer öneme sahiptir ve ikisi birbiri içindir. Eğitimde kullanılan araç gereç, ortam ve yöntemleri ifade ederken de radyo-TV eğitimi, bilgisayarla eğitim, uzaktan eğitim, yüz yüze eğitim vb. tasnifler de vardır. Modern dönemde eğitim, insan hayatının farklı düzeylerine yönelik kategorize edilmiş ve buna göre içerikler belirlenmiştir. Modern eğitimin hiyerarşik kısımları, okul öncesi eğitim, temel eğitim, ilköğretim, orta öğretim, yüksek eğitim vb. gibi sınıflara ayrılmıştır.

        Bir bilgi kümesinin bilim dalı olabilmesi için kendine has problem alanı, araştırma yöntemleri, teknikleri ve kurumsal yapısının olması gerekir. Eğitimin bu gereklilikleri 20. yüzyılın başlarında karşılayıp felsefe ve psikolojiden ayrılarak müstakil bir çalışma alanı ya da bilim dalı haline gelmesiyle "eğitim bilim/leri" ortaya çıkmıştır. Ancak üniversitelerde eğitimle ilgili akademik çalışmaların yapıldığı birimlerde ortak bir ifade kullanılmayıp bazı ülkelerde eğitim araştırmaları (educational studies) bazılarında (department of pedagogy), çok azında da eğitim bilimleri (educational sciences) ifadeleri kullanılmaktadır. Eğitim, diğer pek çok modern bilim alanı gibi bazı alt disiplinlere ayrılmıştır. Eğitimin alt disiplinleri (alt bilim dalları) ana başlıklarıyla şöyledir: Eğitim Psikolojisi, Eğitim Felsefesi, Eğitim Tarihi, Eğitim Sosyolojisi, Eğitim Yönetimi, Eğitim Planlaması, Eğitim Ekonomisi, Eğitim Teknolojisi, Özel Eğitim, Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme vd.

        Eğitimin temel amacı, insanın hayatta kalabilmesi için gerekli bilgi ve becerileri edinerek kendini ve etrafındaki varlık dünyasını tanıması, içinde yaşadığı topluma uyum sağlayarak mutlu olabilmesidir. Eğitimin amacı birey, toplum ve ülkelerin idealizmine, felsefesine, dünyaya bakış açısına göre değişiklik gösterdiği gibi yakından uzağa, açık seçiklikten muğlaklığa doğru yönelimler gösterebilir. Örneğin Aristo'ya göre eğitimin amacı, "başarılı, mutlu ve erdemli insanlar yetiştirmek" olup devletin amaçları da bunlardan ibarettir. Modern dönemde eğitim, devlet kontrolünde, planlı ve programlı eylemler dizgesine dönüştüğü için eğitimin amacı hayli genişlemiş, çeşitlenmiş ve değişmiştir. Bu dönemde eğitimin amacı, birey, toplum ve devlete göre farklılıklar göstermiştir. Modern eğitimin öncelikli amacı, birey ve devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek adına bireyde gerekli bilgi, beceri ve davranışları oluşturarak "iyi bir vatandaş" yetiştirmektir.

        Eğitimin işlevi okulda üretilen eylemlerdir. Okulun var olma gerekçesi, içinde bulunduğu toplumun tarihsel ve kültürel realitesi doğrultusunda ihtiyaç duyulan bireylerin yetiştirilmesi, devlet, toplum ve birey arası ilişkinin düzenlenmesidir. Eğitim ve okulun işlevleri zaman, mekan ve topluma göre değişiklik gösterir. Küreselleşme sürecine bağlı olarak okulların uluslararası rekabet, ekonomik ve kültürel iş birliği, teknoloji ve bilgi değişimi, çevreyi koruma gibi niteliklere sahip vatandaşlar yetiştirme işlevi de ön plana çıkmıştır. Eğitim ve okulun işlevlerine dair bazı sınıflamalar yapılmıştır. Buna göre eğitimin açık/yasal ve kapalı/enformel olmak üzere iki temel amaç ve işlevinden bahsedilebilir. Eğitim ve okulun açık işlevleri arasında toplumsal işlev, ekonomik işlev, politik işlev, felsefi işlev ve bireysel işlevler yer almaktadır. Bunların her biri diğerine amaç ve kapsam bakımından bağlı olmakla birlikte temelde sağlıklı toplumsallaşma, kültürel süreklilik, ekonomik refah, bir arada meşru siyasal birliktelik inşası, otoriteye ve topluma uyum gibi amaçlarda birleşirler.

        Eğitim, temel kurumu olan okullar sayesinde yeni nesillere toplumsal normları, geleneksel kültürel kodları ve ahlak kurallarını aktarır. Böylece toplumsal kişilikler ve kimlikler büyük ölçüde burada inşa edilir. Modern dönemlerde Max Weber (ö. 1920), okulu bireylere birtakım becerilerin kazandırıldığı ve onların toplumsal hayattaki rollere hazırlandıkları bir yer olarak düşünmüştür. O da okulu çeşitli rollere sahip bireylerin yer aldığı, belirli kurallara göre oluşturulup işleyen bürokratik bir yapı ya da örgüt olarak görmüştür. Bunun yanında okulun sembolik, kültürel ve manevi yönlerine dikkati çeken, okulu birtakım manevi ritüellerin gerçekleştirildiği bazı değerler üzerine kurulu bir yer ve ahlaki (moral) bir topluluk olarak görenler de vardır.

        Bugünün eğitim sistemleri ve okulları, 18. yüzyılın sonlarında modern devlet ve ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda teşekkül ettiği için okuryazarlık, vatandaşlık bilinci ve meslek edindirme, okulun en önemli amaç ve işlevi olarak sayılmıştır. Bu yapının 21. yüzyılın devlet, toplum ve bireyleri için yeterli olmadığı ve ihtiyaçlara cevap veremediği sıklıkla söylenmekte, okulun varlığı ve işlevleri eleştirilmektedir. İnsanlık tarihinin bilinen en eski örneklerinde enformel eğitim tabii olarak varken, formel eğitim yapılarının da olduğu görülmektedir. Modern dönemlere gelinceye kadar görülen eğitimin en önemli iki özelliği "dini" mahiyette olması ve "yaygın" olmamasıdır. Okul benzeri yapılar ilk kavimlerden beri vardır ancak bu kurumlar din adamları, saray çevresi, asiller ve bazen de zenginler içindir.

        Avrupa'da modern eğitimin hazırlayıcı unsurları 13. yüzyıldan itibaren başlayan bir dizi gelişmeye dayanır. Merkezi devletlerin kurulması, matbaanın yaygınlaşması, ulus-devletlerin ve ulusal dillerin önem kazanmasıyla birlikte ulus-aşırı ticaret, yeni ticaret yolları ve sömürgecilik, yeni bir dünyanın kurulmasına zemin hazırlamıştır. Yeni devlet anlayışı, meşruiyetini tanrısal güçlerden değil, halk egemenliğinden ve toplumdan aldığını ihsas etmiştir. Modern devlet ve ekonominin ihtiyaç duyacağı insanı yetiştirmek, geleneksel kilise ve manastırların karşılayacağı bir hizmet olmadığı için devlet kontrolü kendi elinde olan yeni bilgi ve eğitim merkezlerini kurmaya başlamıştır. Yeni eğitim sisteminin düşünsel temelleri, 16. yüzyıldan itibaren Desiderius Erasmus (ö. 1536), François Rabelais (ö. 1553), Michel Eyquem de Montaign'in (ö. 1592) eserlerinde görülmektedir.

        Modernite, insanlığa hemen her alanda yeni bir bakış açısı ve sistem sunduğu gibi kendinden önceki dönemlerin bilgi, öğretme, öğrenme gibi olgularında da köklü değişimler getirmiştir. Buna göre modernite öncesinin bilgi kozmolojisi ve ontolojisine köklü bir karşı çıkış söz konusu olmuş ve akıl ürünü olmayan her bilginin meşruiyeti sorgulanmıştır. Bu sistem yaşayabilmek için meşru halk iktidarına, devlet aygıtlarını kullanabilmeye, ekonominin her bakımdan işleyebilmesi için ucuz ve belli düzeyde bilgi ve beceri sahibi insanlara ihtiyaç duymuştur. Bütün bu gereksinimleri karşılamak amacıyla geliştirilen yeni sistemin adı, "kamusal eğitim", diğer bir ifade ile "modern eğitim" olmuştur.

        Modern eğitim, modern devlet ve modern ekonominin ihtiyaç duyduğu vatandaşı yetiştirmeyi hedefleyen yapının adıdır. Bu sistemin en önemli özellikleri, mutlak devlet kontrolünde, merkezi, belli bir plan, program, denetim ve hiyerarşik düzen içinde yapılması, bir ülke içindeki bütün insanlara kadın-erkek ayırt etmeksizin zorunlu olması, belli bir seviyeye kadar ücretsiz ve laik olmasıdır. Modern eğitimin bu niteliklerinin hiçbiri, modernite öncesi toplumlarda tecrübe edilmemiştir. Bu sebeple modern öncesi eğitim, zımnen pejoratif bir anlamla "geleneksel eğitim" olarak nitelendirilmiştir.

        Modern eğitimin teorik ve felsefi temellerine çok sayıda filozof ve psikolog yanı sıra farklı alanlardaki bilim insanlarının katkısı olmuştur. William James William James (ö. 1910), John Dewey John Dewey (ö. 1952), Edward Thorndike Edward Thorndike (ö. 1949), Burrhus Frederic Skinner (ö. 1990) ve Mager gibi filozoflar pozitivist ve "davranışsal" paradigmaya dayanan öğrenme, öğretme ve gelişme teorileri üretmişlerdir. Abraham Harold Maslow (ö. 1970), Carl Rogers (ö. 1987) ve William Glasser (ö. 2013) "hümanist eğitim" felsefesini ön plana alan çalışmalarla adlarını duyurmuşlardır. Piaget, Kohlberg ve Bruner zihinsel gelişmeyi temele alan "bilişselci" teorilerle başı çekerken Ernst von Glasersfeld (ö. 2010) "inşacılık" teorisini ileri sürmüştür. 20. yüzyılın başlarında birey karşısında toplumu önceleyen pozitivist yapısalcı paradigmanın önde gelen temsilcilerinden sosyolog Emile Durkheim (ö. 1917), modern topluma işlerlik kazandıracak "iş birliği ve iş bölümü" imkan ve becerilerinin ancak eğitimle sağlanabileceğini belirterek devletlerin eğitime büyük önem vermesini sağlamıştır. Eğitim bilimleri, 1990'lı yıllara kadar Burrhus Frederic Skinner (ö. 1990), Jerome Bruner (ö. 2016) ve David Ausubel (ö. 2008)gibi öğrenme teorisyenlerinin ilkelerine sınırlı kalmışken öğrenme, öğretme ve eğitim teknolojileri, psikolojiye dayandırılmıştır.

        İlerlemeci ve pragmatik felsefenin öncülerinden John Dewey (ö. 1952) 20. yüzyılın önde gelen eğitimcilerindendir. Okul öncesi eğitimin önde gelen isimlerinden Ellen Key'le (ö. 1926) birlikte Çocuktan Hareket Akımı'nın temsilcilerinden Maria Montessori (ö. 1952), hakim/egemen kamusal eğitime alternatif modeller tasarlamıştır. Davranışçı pozitivist paradigmanın temsilcilerinden Emile Durkheim ve John Dewey'in eğitim teorilerine farklı açıdan bakan Lev Semyonovich Vygotsky (ö. 1934), gelişim, öğrenme ve eğitimde sosyo-kültürel çevrenin önemini ve kültürel unsurları vurgulamıştır. Çocukların öğrenme hızı ve biçimi üzerindeki çalışmalarıyla Jean Piaget dikkatleri çekmiştir. Jean Piaget'e (ö. 1980) göre bilişsel gelişimi biyolojik olgunluk, çocuğun fiziksel çevresi, sosyal çevre ve dengeleme mekanizması etkilemektedir. Piaget'nin çalışmalarını Howard Gardner daha ileriye götürmüş, Piaget'yi "acemice" bulup eleştirmiştir. Gardner, Zihin Çerçeveleri adlı kitabında "çoklu zeka kuramı"ndan bahsetmiştir. Lawrence Kohlberg (ö. 1987) çocukta ahlak gelişimiyle ilgili teorileriyle ön plana çıkmıştır. Erik Erikson (ö. 1994), eğitimin "kimlik inşasındaki önemini ve etkisini" psikolojik ve psikanalitik temeller bağlamında inceleyerek alana teorik katkılar getirmiştir. Eğitim sosyoloğu Pierre Bourdieu (ö. 2002), salt teoriye indirgenemeyecek saha çalışmalarıyla "habitus, eylem, alan, kültür, iktidar ve kültürel sermaye türleri" gibi kavramlarla eğitim dünyasını etkilemiştir. Michael Apple da neo-Marksist ve aktivist bir eğitimci olarak eğitim programlarına teorik ve pratik katkılar sunan eğitimcilerdendir.

        Modern eğitim paradigmalarına getirilen eleştiriler, 20. yüzyılda alternatif eğitim modellerini ve teorilerini gündeme getirmiştir. Bu dönemde "iş okulu/politeknik okul", "üretim okulu", "kolektif eğitim", "sanat eğitimi", "kır eğitimi" gibi akımlar tartışılmıştır. Bunların yanında Lancaster sistemi, monitör, homeschooling, tutoring, Waldorf gibi eğitim akımları gelişmiştir. Son yüzyılda en önemli eğitim eleştirmenleri ve teorisyenleri arasında Bertrand Russell (ö. 1970), Jiddu Krishnamurti (ö. 1986), Paulo Freire (ö. 1997), Ivan Illich (ö. 2002), John Taylor Gatto (ö. 2018), Catherine Baker, Joel Spring gibi isimler sayılabilir.

        YAZAR

        Mustafa Gündüz

        KAYNAK

        • Aytaç, Kemal. Çağdaş Eğitim Akımları (Yabancı Ülkelerde). Ankara: Mevsimsiz Yayınları, 2009.
        • Bumin, Kürşat. Batıda Devlet ve Çocuk. Konya: Çizgi Yayınevi, 2013.
        • Durkheim, Emile. Eğitim ve Sosyoloji. Çev. Pelin Ergenekon. İstanbul: Pinhan Yayınları, 2016.
        • "Education." The Encyclopedia of Education 3 içinde. New York: The Macmillan Company & The Free Press, 1971.
        • Giorgetti, Filiz Meşeci. Eğitim Ritüelleri. İstanbul: Yeni İnsan Yayınları, 2016.
        • Gündüz, Mustafa. Maariften Eğitime, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Eğitim Düşüncesinde Dönüşüm. Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2016.
        • Şişman, Mehmet. Eğitime Giriş. 20. Baskı. Ankara: Pegem A. Yayınları, 2019.
        • Tate, Nicholas. Ne İçin Eğitim? Büyük Düşünürlerin Görüşleri ve Günümüze Uygunlukları. Çev. Mukadder Erkan. Konya: Çizgi Kitabevi, 2018.
        • Ziya Gökalp. "Milli Terbiye." Muallim 1 (1916).