Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi İmparatorluk Nedir?

         

        Emir, emir verme hakkı, üstün güç ve hakimiyet anlamlarına gelir. Batı dillerindeki küçük yazım değişiklikleri ile birlikte Latince "imperium", "imperator" kelimeleriyle ilişkilendirilir. Ayrıca devletlerin siyasal sistemlerinin sınıflandırılmasında bir kriter olarak kullanılır. Emir verme ve hakimiyet hakkına sahip imparator, kraldan daha büyük ve daha müstakil, hatta diğer hükümranlara hükmü cari olan hükümdar demektir. İmparatorluk kelimesinin daha geniş topraklara hükmetmesinin ardından, Roma için kullanılmaya başlandığı genel kabul görmektedir. Çeşitli araştırma ve sözlüklerde, imparatorluğun "modeli" ve "beşiği" görülen Roma, doğrudan doğruya bu terimin karşılığı olarak kullanılmıştır. Ayrıca Latince kökenli olması ve Roma ile ilişkilendirilmesi, imparatorluk kelimesinin tarihi süreçte önemli ölçüde Rusya ve Almanya gibi Avrupa'nın büyük devletlerine geçmesini sağlamıştır.

        Sözlüklerde devlet manası da verilen imparatorluk kelimesi, terim anlamının yanı sıra ülkelerin siyasi sistemlerini veya yapılarını sınıflandırmanın ve açıklamanın bir aracıdır. Bu meyanda devlet sistemleri iktidarın mahiyetine, menşeine, yani egemenlik anlayışına ve dayandığı hukuk kaynağına göre tasnif edilir. Üniter devlet, federasyon, konfederasyon gibi imparatorluk da iktidarın mahiyetini dikkate alan tanımlamadır.

        İmparatorluk benzeri kelimeleri, belli bir zaman dilimi ve coğrafyayla irtibatlandırarak anlamlandırma yaklaşımları söz konusudur. Bu yüzden kimilerince bu tür kelimeleri anlama ve tanımlama çabası, zamanla, mekanla, hayatı ve evreni kavrama anlayışıyla birlikte ele alınmalıdır. Böylece bu yaklaşım tarzı, bir yandan siyasal yapının niteliğini anlamlandırma ve devleti isimlendirme gayreti, diğer taraftan politik, kültürel ve toplumsal yapıyı izah etme çabası haline gelmektedir. İmparatorluk kelimesinin 19. yüzyılın sonundan itibaren farklı ve yeni bir tanımlamasının yapıldığı görülmektedir. Bu tanımlamanın temel dayanağı, Avrupa'daki ulus devlet inşasının sebebi olan Sanayi Devrimi ve kapitalizmdir. Buna göre önceleri daha çok siyasi,dini mahiyet taşıyan imparatorluk kelimesi, özellikle kapitalizmle birlikte iktisadi sömürü içeriği kazanmıştır. Bu tanımlamanın, imparatorluk sıfatını taşıyan Portekiz, Hollanda, İspanya, İngiltere gibi devletlerin Coğrafi Keşiflerin ardından gelen süreçte yaptıkları uygulamaları esas alması, üzerinde durulması gereken önemli bir noktadır. Yani kapitalizm sonrası imparatorlukla anılan devletler, iktisadi istismar üzerine kurulmuştur ve her alanda müstemlekeci bir tavır takınmıştır. Dolayısıyla insanlık daha önce tecrübe etmediği tarihi bir evreye girmiştir. Böylece ekonomik sömürü içeriği kazanan imparatorluk, kapitalizmle; emperyalist bir egemenlikle "eş anlamlı" kullanılmıştır. Öyle ki sadece Sanayi Devrimi sonrası süreçte değil, tarih boyunca var olan bütün imparatorlukları kapitalist, emperyalist yönden ele alan ve sınıflandıran yaklaşımlar da vardır.

        Her türlü sömürüyü ifade eden emperyalizm anlamı yüklenen imparatorluk kelimesinin, farklı coğrafyalardaki tarihi tecrübeler için kullanılması kimilerince doğru bulunmamıştır. Bu noktada Türkiye'deki Osmanlı Devleti'ne "Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye", "Devlet-i Seniyye", Osmanlı Ülkesine "Memalik-i Aliyye" denilmesi gerektiğine dair tutum, imparatorluk kelimesine tepki gösterenler için dayanak teşkil eder. Aslında bir sömürü idaresi inşa etmeyen Osmanlı Devleti'nin kendisi için yabancı menşeli bu adlandırmayı kullanmaması tabiidir. Bu tartışma üzerinden hareketle devletlerin isimlendirilmesinin, çoğu zaman dışarıdan bakışın bir ürünü olduğu söylenebilir. İsimlendirme çabası, devlete ve siyasi sisteme yüklenmek istenen anlamdan kaynaklanmaktadır. Nitekim devletlerin kendilerince yapılan adlandırma, tarih yazımında çoğu zaman yer almaz.

        Son dönemde imparatorluk kelimesi, Michael Hardt ve Antonio Negri'nin 2000 yılında yayımlanan İmparatorluk adlı eseriyle yeni bir anlam kazanmıştır. Aslında bu yeni yaklaşım, emperyalist egemenlikle eşleştirilen imparatorluk terimini bir adım daha öteye taşımıştır. Emperyalist egemenlik, ulus devletin ötesinde, küresel anlamda hakim olan yeni bir tür imparatorluğa evrilmiştir. Bu imparatorluk terimiyle "topraksız, merkezsiz" gibi bazı farklılıklarla birlikte modernizm sonrası yeni emperyalist egemenlikten bahsedilmektedir. Bu yaklaşımda imparatorluk, yine emperyalizmin bir uzantısıdır. İmparatorluk bir devletin "bedeninde cisimleşmemiş" olmasına rağmen, artık tarihte görülmemiş boyutta nüfuz, güç ve istismar kaynağı haline gelmiş, küreselleşerek tek hükümran ve kuvvet özelliği kazanmıştır.

        Bütün bu anlamlandırmaların dışında mekan, zaman, kültür ilişkilerini dışlamamakla birlikte insanlık tarihi boyunca aldığı bazı ortak karakterlerden hareketle, imparatorluk kelimesini tanımlayan ve kullananlar da vardır. Bu tanımla tarzı, aslında önemli ölçüde farklı akademik disiplinlerin çalışmalarından kaynaklanır. İmparatorluk, sadece Roma Devleti veya emperyalizmle, sömürgeyle ilişkilendirilmeden, genel bazı şekli kriterlerle tanımlanmaktadır. Nitekim imparatorlukların önemli karakteristik özellikleri, Roma Devleti öncesi Asurluların, İranlıların, Makedonyalı Büyük İskender'in kurduğu devletlerde de görülmektedir.

        İmparatorlukların bu önemli karakteristik özellikleri, Osmanlı Devleti'ne dair yapılan çalışmalar üzerinden ortaya konulabilir. Devlet, başlangıçta askeri özelliklere sahip egemen kişi veya gruplar tarafından kurulur. Bu egemen güç, büyük askeri faaliyetler ve fetihlerle oldukça geniş topraklara, hatta farklı coğrafyalara sahip olur. Bu özellik, yani geniş ve büyük topraklara sahip olma durumu, imparatorlukların en bariz hususiyetlerindendir. Ayrıca bu fetihler sadece toprakları genişletmez, aynı zamanda güçlü, "eşi görülmedik bir otoriteyi şahsında toplayan mutlak bir hükümdar" ortaya çıkarır. Fetihler yalnızca bir savaşı kazanmak anlamı taşımaz, ayrıca bir merkezi devlet düzeni inşa etme çabasını ortaya koyar. Bu yönüyle merkezi devlet, genişlemenin sürdürülebilirliği ve sağlamlığı açısından vazgeçilmezdir. Merkezileşme için kuvvetli ve sadık bir bürokrasi, askeri üsler, hazine ve vergi sistemi kurulur, güvenli ticari yollar yapılır.

        İmparatorluklar, dünyanın idaresini ve dinlerini temsil etmeyi ve korumayı kendisinde görür. Hatta önceki imparatorlukların ve mutlak hükümdarların devamı gibi davranılır. Örneğin Fatih Sultan Mehmet, "hükümdarlar hükümdarı" anlamına gelen Padişah ve Sultan kelimelerinin yanı sıra Kayser, İmparator, iki kıta ve iki denizin hakimi anlamındaki Sultanü'l-Berreyn ve Hakanü'l-Bahreyn unvanlarını da benimsemiştir. Ayrıca Mekke ve Medine'nin hizmetkarı anlamında Hadimü'l-Harameyni'ş-Şerifeyn ve I. Süleyman'dan sonra bütün Müslümanların halifesi manasında Halife-yi Rûy-i Zemin unvanı kullanılmıştır. Yine imparatorluklar farklı din ve etnik unsuru bir arada yaşatmak ister. Bu yönüyle imparatorluğa siyasi,dini merkez ve çekicilik kazandırılmaya çalışılır. Özellikle başkentin, bütün dinlerin yaşandığı merkez hüviyeti kazanması istenir. Osmanlı Devleti'nde halifelikle Müslümanların ve patrikliklerle Hristiyanlığındini merkezi olma çabası görülmektedir. Bu görünüş, evrensel hakimiyet ve cihanşümullük iddiasıdır. Bu iddianın öncelikli motivasyon dayanağı, mali kaynaklara ulaşmak değil, İslam ve Türk geleneklerindeki gaza, ila-yı kelimetullah, cihanşümullük, cihan hakimiyeti ve cihangirlik anlayışlarıdır.

        YAZAR

        Fatih Mehmet Sancaktar