İşletme / Ticari İşletme Hukuku nedir?
Ticari faaliyetlerin düzenlendiği hukuk dalı olan ticaret hukukunun alt dallarından biridir. Ancak ticaret hukuku bakımından işletme değil, ticari işletme önem arz etmektedir. 20. yüzyılda sanayileşmeyle birlikte birçok kişinin çalıştığı mal ve hizmet üretimi yapan işletmelerin ortaya çıkması, hukuki düzenlemelere de etki etmiş ve ticari işletmenin esas alındığı kanunların yapılmasına yol açmıştır. Örneğin 1957 tarihli 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu, 2007 tarihli Avusturya Ticari İşletmeler Kanunu ve 2011 tarihli 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ticari işletme esasına göre hazırlanmıştır.
TTK'da ticari işletme kavramı merkez olarak kabul edilmiş ve altı kitaptan oluşan söz konusu kanunun ilk kitabı ticari işletmeye ayrılmıştır (bkz. TTK m. 11-123). Ayrıca kanunda ticari iş, ticari dava, ticari hükümler, tacir, acente gibi birçok konu ticari işletme kavramıyla bağlantılı olarak tanımlanıp düzenlenmiştir. Bu sebeple hukuki sahada "işletme hukuku" yerine, "ticari işletme hukuku" terimi seçilip kullanılmaktadır.
TTK m. 11'de ticari işletme, "esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme" şeklinde tanımlamıştır. Buna göre ticari işletmeden bahsedebilmek için dört temel unsurun varlığı şarttır. Bunlar a) Gelir sağlamayı hedef tutmak, b) Devamlılık, c) Bağımsızlık, d) Esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşmaktır. İlk üç unsur hem ticari işletme hem de esnaf işletmesi için ortak olup bir işletmenin ticari işletme mi esnaf işletmesi mi olduğu Cumhurbaşkanlığınca çıkarılacak kararnamede belirtilen parasal sınırlara göre belirlenmektedir. Söz konusu kararnamede belirtilen parasal sınırların altında kalan işletmeler ticari işletme değil, esnaf işletmesi olarak kabul edilmektedir. Bu ayrımın en önemli sonucu ise ticari işletme ve işletme sahibi tacir hakkında TTK ve diğer özel kanunlardaki ticari hükümlerin öncelikle uygulanacak olmasıdır. Buna karşılık esnaf işletmeleri ve esnaflar hakkında, istisnai kurallar hariç, TTK ve özel kanunlardaki ticari hükümler uygulanmaz.
Bir işletmenin ana amacı gelir sağlamak olduğundan bu gelirin sağlanması hiç şüphesiz ticari iş ve işlemlerin yapılmasıyla olacaktır. TTK m. 3'te "Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir." ve TTK m. 18'de " (1) Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. / (2) Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır." denilerek nelerin ticari iş sayılacağı belirtilmiştir.
İşletme faaliyetleri kapsamında tacirler, belirli haklara ve borçlara sahiptir. Temel beklenti, ticaret yapan kişilerin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken hukuka uygun davranmalarıdır. Ancak tacir kişiler çeşitli nedenlerden dolayı bazen yasal hudutların dışına çıkarak hukuka aykırı davranabilmektedir. Bu noktada ticari uyuşmazlıklar meydana gelmektedir. İşte bu ticari uyuşmazlıkların doğması halinde bu uyuşmazlıkların özel uzmanlık gerektirmesi ve hızlı bir şekilde çözülmesi amacıyla özel mahkemeler kurulmuş ve yargılamayla ilgili özel kurallar getirilmiş durumdadır.
TTK m. 12'ye göre "Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir." Tanımdan anlaşılacağı üzere, gerçek veya tüzel kişilerin (dernek, vakıf gibi) tacir olması için ticari işletme açması ve kendi adlarına işletmeleri şarttır. Buna karşılık ticaret şirketleri (kolektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketi), ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik ve tacir sıfatını kazanırlar. Kollektif ve adi komandit şirket haricindeki ticaret şirketleri bakımından 'ticari işletme işletme' şartı da bulunmamaktadır. Ayrıca kendi kuruluş kanunları gereği özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da ticari işletme açma ve işletme şartı olmaksızın tacir sayılırlar.
Ticaret sicili ise TTK m. 40 vd'de düzenlenen, ticari işletme ve ticaret şirketleriyle ilgili önemli bilgileri açıklamaya veya oluşturmaya yarayan ve böylelikle hukuki güvenliği temin eden resmi nitelikli hukuki bir müessesedir. Gerçek ve tüzel kişi tacirler bir ticari işletme açtıklarında işletmelerini ve ticaret unvanlarını işletmenin açıldığı günden itibaren on beş gün içinde ticaret siciline tescil ve ilan ettirmek zorundadırlar.
Her tacir kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek ve bunu tescil ettirip kullanmak zorundadır. Ticaret unvanı, tacirin ticari işletmesine ilişkin iş ve işlemlerinde kullandığı adıdır; tacirin diğer tacirlerden ayırt edilmesini sağlar. İşletmeyi tanıtan, diğer işletmelerden ayırt edilmesini sağlayan ticari ad ise işletme adıdır. Tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanı ile işletme adı tüm Türkiye'de korunur. Ticaret unvanı ve işletme adı dışında, işletmelerin ürettiği ürün ve hizmetleri tanıtmaya yarayan markalar da işletme hukukunun konusunu oluşturmaktadır.
Ticari defter tutmak ticari işletmenin mali durumunun tespiti ve tacirin ticari işlerinin sıhhatinin öğrenilmesi ile ticari davalarda sahibi lehine ve aleyhine delil olarak kullanılabilmesi bakımından, hayati öneme haiz olduğundan ticari işletme hukukunun inceleme alanına girmiştir.
Yukarıda sayılan konular dışında haksız rekabet, cari hesap gibi pek çok konu da ticari işletme hukukunun inceleme alanına girmektedir. Son olarak belirtmek gerekir ki mal ve hizmet üretimi yapan işletmeler var oldukça, ticari işletmelerin konu veya taraf olduğu birçok hukuki tartışma ve uyuşmazlık oluşmaya devam edecektir. İşte bu nedenle ticari işletme hukuku, yaşayan ticaret hukukunun en önemli bölümlerden biridir.
YAZAR
Ramazan Durgut