İlk ve en çok bilinen örnekleri MÖ 5. ve 4. yüzyıllarda Eski Yunan dünyasında ortaya çıkmış olan ve ağırlıklı olarak bir ahlak ve yaşama tarzı temelinde gelişmiş bir felsefe akımı. Kinikler, doktriner bir felsefe geliştirmemiş, erdemin sözlerle değil ancak eylemle gerçekleşeceğini kendi yaşantılarıyla göstermeye çalışmışlardır. Bu yönüyle Kinizm pratik bir felsefedir.
Bu akımın adından başlamak temsilcilerinin düşünme ve yaşama tarzlarını kısmen de olsa açık ve anlaşılır kılacaktır. Kynik/Kinik adı yaygın yaklaşıma göre kyÅn: köpek, kynikos: köpeksi sözcüklerinden türetilmiştir. Mevcut ahlak ve yaşama ilkelerine yönelik olarak geliştirmiş oldukları yeni tutumları onların köpeklerin yaşamlarıyla benzeştirildikleri için bu adı aldıkları söylense de Diogenes Laertios'un (ö. 240) verdiği bilgiye göre ise Kinik adı, okulun kurucusu Antisthenes'in (ö. MÖ 365) ders verdiği Kynosarges: beyaz köpek Gymnasion'undan gelmektedir.
Belli başlı Kinikler şunlardır: Antisthenes, Diogenes (Diyojen), Monimos, Onesikritos (ö. MÖ 290), Krates (ö. MÖ 285), Metrokles (ö. MÖ 280), Hipparkhia (ö. MÖ 280), Menippos (ö. MÖ 260) ve Menedemos (ö. MÖ 261).
Kinik felsefe, etik şüphecilik ve hiçbir şeye gereksinim duymama temelinde şekillenen bir anlayışa sahiptir. Ruhu özgürleştirmek, mümkün olan en az şeye sahip olarak yaşamak bu anlayışın bir sonucudur. Zenginlik ve şeref dahil olmak üzere arzunun doyumunu sağlayan herhangi bir şeyin iyi olduğunu reddederler. Erdem, arzu yokluğundan ibarettir ve mutluluk için kendi başına yeterdir. Bu nedenle Kinikler insan eliyle oluşmuş, doğal olmayan bütün kurumları, gelenekleri ve değerleri reddetmişler; uygarlık değerlerine, yasaya, devlete ve yerleşik ahlak kurallarına karşı çıkarak doğaya uygun yaşamayı savunmuşlardır. Onlar için reddedilen değerlerin doğanın kural ve istekleriyle ilgisi yoktur. Akıl en yüksek erdemdir ve ancak erdemli/akıllı insan özgürdür; o bir devletin (sitenin) değil, tüm dünya insanlarını kapsayacak evrensel bir dünya devletinin (kosmopolis) yurttaşıdır.
Kinik öğretisi, dünya yurttaşlığı fikri, bireysel mutluluğun sağlanması, tam bağımsızlık ve kendi kendine yeterlik konusunda kendileri gibi Sokrates'in ö. MÖ 399)diğer aşırı uçtaki takipçileri olan Kyrenelilerin (Aristippus ve Theodoros) görüşleri ile benzerlik gösterir. Lakin tam da onlara karşıt olarak hazcı (hedonist) değil, yoksul ve çileci bir yaşamı savunurlar. Erdem, En Yüce İyi'dir, yaşamın tek amacı ve ulaşılması gereken hedeftir. Mutlu olmak için erdemin kendisi yeterlidir. Erdemler ancak eylemle ortaya çıkar ve sürekli alıştırma yapıp çalışarak, "mahrumiyet ve tahammül pratiklerine yönelik alıştırma" yani çileci (aksetik) bir deneyim ile kazanılır. Foucault'un (ö. 1984) belirttiği şekliyle, bütün bu pratikler aracılığıyla Kinikler hakikati açıkça söyleme anlamına gelen parhassia ile bu hakikatin doğaya uygun olduğunu da göstermiş olurlar.
Görüşlerindeki olanca ciddiyete rağmen yaşam tarzları toplumun geleneksel düzenine aykırıdır ve hatta gülünçtür. Felsefe tarihindeki popülerlikleri birazcık da bu aykırı halleri nedeniyledir. Üstelik tüm bu aykırılıklarını, Atina'nın rafine kültürüne karşı yapmışlardır. Atina'nın doğal ortamı kendi başına bir "eğitim" alanıydı. Bir köşede etrafındakilere hitap eden bir hatibi, filozofu ve sanatçıyı, bir köşede spor yapan bir sporcuyu canlı görmek mümkündü. Kinikler, egzersiz/alıştırma sayesinde sanatçı ve sporcu olunabileceği gibi iyi bir insan da olunabileceğini savunuyorlardı. Üstelik bu, sadece Atina'da değil her yerde olabilecek bir şeydir. Atina'nın gündelik yaşamına aykırı tiplere komedyalarda rastlanmaktaydı ancak Kinikler bu aykırılıkları toplum içinde yapıyorlar ve tüm aykırılıkları, gülünç kıyafet ve tavırlarına rağmen ciddiye alınmayı bekliyorlardı. Bu durum çelişik görünse de asıl amaçları, sefahat içinde yaşayan Atinalılara iyi bir insan olmayı kendi yaşam biçimleriyle göstermek istemeleridir.
Okulun kurucusu Sokrates'in öğrencisi Anthistenes (ö. MÖ 365) için geleneksel politika, geleneksel din yalnızca yanılsama kaynağıdır. Antisthenes, kendisini hiçbir devlete ait hissetmemiş, erdem yoksunu bir devletin yasalarını kabul edilemez bulmuştur. Daha da ileri giderek Yunan dinini ve pantheonunu reddetmiştir. Ona göre sunulan kurbanlar, adaklar, yapılan dualar tanrılara değil de insan eliyle meydana getirilmiş pantheona yapılmaktadır. Tek bir tanrı olduğuna inanan Antisthenes, tanrıya ancak erdem yoluyla ibadet edilebileceğini savunur. Erdemli insanın meskeni devlet değil evrendir. Asıl olan, devletin yerel tanrıları değil erdemli bir insanın tanrısıdır.
Antisthenes'i takip eden ve Kinik denildiğinde akla ilk gelen isim olan Diogenes (fıçı içinde yaşaması, Büyük İskender'e "Gölge etme başka ihsan istemem" demesi), yaşamda her şeyin çalışmayla elde edileceğini, doğaya uygun yaşayanların ancak mutlu olabileceğini, insanların akılsızlıklarından dolayı mutsuz olduğunu söyler. Toplum düzenine aykırı sözleri ve davranışları olmasına rağmen Diogenes'in, Antisthenes gibi evrenin yönetiminin ideal yönetim olduğunu ve bunu devlete/halka öğütlediğini söyleyebiliriz.
Eski Yunan dünyasında etkisi fazla sürmeyen Kinik düşünce ve yaşama akımının Sinoplu Diogenes'in öğrencileri olan Stilpon ve Krates aracılığıyla Stoacılığı etkilediği ve onların düşüncelerine kısmen de olsa eklemlendiğini söylemek mümkündür.
YAZAR
Abrim Gürgen