Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Normatif Teori Nedir?

        Düşünsel köklerini Antik dönemlere kadar uzatabileceğimiz bir siyasal düşünce geleneğinin uzantısı olan "Normatif Teori" uluslararası ilişkiler alanında ortaya çıkan meselelerin ahlak ve etik boyutlarına odaklanarak teorilerin sadece açıklayıcı olmakla kalmayıp, değerlendirici ve değiştirici yönde rol oynaması gerekliliğini ön plana çıkarır. Bu çerçevede özgürlük, adalet, egemenlik, şiddet, savaş, insan hakları gibi devlet-merkezli olmakla birlikte küresel uzanımları olan pratiklerin etik boyutlarını araştırma konusu edinmektedir. 

        Teorinin yanıt vermeye çalıştığı bazı sorulara örnek olarak şunları verebiliriz: "İnsan haklarının ve adaletin tesisinde bizim sorumluluğumuz nedir?", "Hangi savaşlar ve müdahaleler haklıdır?", "Devlet egemenliği ve insan hakları arasındaki denge sağlanırken, hangisine ne ölçüde daha fazla önem verilmelidir?", "Çevre sorunları ne derecede küresel bir sorumluluk yükler?" vs. Uluslararası ilişkiler disiplininde uzun yıllar egemen olan realizm ve pozitivizm akımlarının baskılayıcı karakteri ve ardından Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu dünya koşullarının öne çıkması nedeniyle geri plana düşen normatif teori, post-pozitivist akımların etkinlik kazanmasıyla tekrar gündeme gelmiştir. Küresel düzlemde giderek daha da yıkıcı hale gelen iç çatışmalar ve bundan kaynaklanan insani müdahale ihtiyacı, terörizm ve karşı mücadele yöntemleri küresel çapta iş birliği gerektiren çevre ve iklim sorunları gibi meseleler temel paradigmaların gözden geçirme gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. 

        Küresel sistemde güç kullanma ahlakı, eşitlik ve uluslararası adalet, sürdürülebilir barış, küresel yoksulluk, çevre sorunları gibi problemlere odaklanan normatif yaklaşım, uluslararası ilişkilerin de tıpkı devlet içi düzen gibi belirli kurallara tabi olmasını savunmaktadır. Bu açıdan uluslararası etiği bir fantezi olarak görmek ve ulaşılacak idealize edilmiş bir hedef olarak koymak yerine, sürekli takip edilmesi gereken bir yol olarak görmek daha anlamlıdır. Normatif teori uluslararası ilişkiler aktörlerinin gerçek anlamda seçim yapma imkanları olduğunu ve uluslararası gidişatı çeşitli yollarla değiştirme güçlerinin olduğunu varsayar. Özellikle demokratik barış teorisinin önermeleri doğrultusunda, geniş halk kitlelerinin dış politika kararlarına dahil olmasına imkan veren demokratik rejimlerin bir norm olarak benimsenmesini önemserler. Normatif teorinin önemli savunucularından Mervyn Frost'a göre insanların içinde bulundukları ve yaşadıkları uluslararası düzeni normatif fikirler, yani etik norm ve prensipler yoluyla değiştirme ve düzenleme imkanları bulunur. Normatif teorinin temel ilgi alanı, bireylerin içinde yaşadıkları aile, sivil toplum, dinsel kurumlar, devlet ve egemen devletler sistemi gibi sosyal kurumlar ile verili değer yargıları arasındaki bağlantının nasıl kurulacağıdır. Vatandaşların oluşturduğu devlet ve devletlerin oluşturduğu günümüz egemen devletler düzeni de tıpkı bireyler gibi birtakım normlar ve değerler sistemi üzerine bina edilmiştir ve yapılan tüm siyasi tercihler de hangi değerlerin diğerlerinden daha üstün tutulduğu ile ilişkilidir. Bu nedenle tıpkı bireyler tarafından oluşturulan devletler gibi, devletlerin tarafından oluşturulan dünya düzeni de normatif tercih ve değer yargılarının bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. 

        Normatif teori genel olarak iki temel başlıkta incelenebilir: Kozmopolitan yaklaşım ve toplumcu/komüniteryen yaklaşım. Kozmopolitan yaklaşım bireyleri ve tüm insanlığı hakların ve yükümlülüklerin taşıyıcısı ve öznesi olarak kabul ederek insan hak, özgürlük ve ödevlerinin tabi oldukları devletten bağımsız olarak belirli normlar çerçevesinde oluşması gerektiği savunmaktadırlar. Bu anlayışa göre büyük devletler topluğunun üyesi olan her devlet, tıpkı insan topluluğunun üyesi olan bireyler gibi, birlikte oluşturdukları kurallara riayet etmekle yükümlüdürler. Toplumcu/komünteryen yaklaşımın temsilcileri ise devleti ve toplumu yükümlülüklerin taşıyıcısı ve öznesi olarak görmekte ve devletlerin bağımsızlığını bir topluluğun üyesi olmaktan kaynaklanan birey olma hakkına benzetmektedir. Onlara göre norm ve değer algılamaları etik kriterler çerçevesinde değil, ulus ya da öteki devletler üzerinden, görece değerlendirildiğinden uluslararası sistemde tek bir toplumdan da doğruluk, eşitlik, adalet gibi evrensel normatif değerlerden de söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle kozmopolitan yaklaşım evrenselci bir bakış açısı taşırken, komünteryen yaklaşım, normatif teorideki kültürel izafiyetçi geleneği temsil etmektedir.

        YAZAR

        Deniz Ülke Arıboğan