İnsanların günlük yaşamlarında ve toplumsal ilişkilerindeki duygularını, düşüncelerini, kararlarını, tutumlarını ve davranışlarını şekillendiren sembolleri ve mitler, ritüeller gibi sembolik süreçleri inceleyen antropoloji dalıdır. Buna göre, insanlar tüm gördüklerine, duyduklarına ve yaşadıklarına, içinde bulundukları toplumsal ve kültürel yapılara ve sistemlere bağlı olarak çeşitli anlamlar atfeder ve bu anlamlar doğrultusunda hareket ederler. Sembolik Antropoloji, hem insanların davranışlarına hem de toplumun politik, ekonomik ve kültürel yapısına ve dinamiklerine yön veren anlamları ve sembolleri ortaya çıkarmayı amaçlar. Örneğin birçok toplumda mavi renk, gökyüzü ve denizle özdeşleştirilmesi nedeniyle özgürlük, bağımsızlık ve ferahlık duygularını simgeler ve günümüzde bu simgesellik mavi rengin dünyadaki birçok markanın logosunda veya politik partinin ambleminde kullanılmasına yol açar.
Sembolik antropoloji alanında çalışan antropologlar daha çok dinler ve inanışlar, mitoloji, ritüeller ve metaforlara odaklanırken akrabalık sistemleri ve politik kurumlara, yapılara ve dinamiklere şekil veren anlam ve semboller üzerine de çalışırlar. Niteliksel araştırma yöntemlerini kullanarak araştırmalarında kişiler hangi davranışlarına ne gibi anlamlar atfediyor ve bu anlamları kimlere, nasıl ifade ediyorlar sorularının yanıtlarını bulmaya çalışan Sembolik Antropoloji yaklaşımını benimseyen antropologlar bir hareketin altında birden çok anlam yattığını vurgularlar. Buna göre, kişilerin davranışlarına atfettikleri anlamları aktarmalarında içinde bulundukları zaman ve mekan, bu mekandaki ortam, onları dinleyen kişilerin kim olduğu ve onlarla ilişkileri de önemli rol oynamaktadır. Bu konuya iyi bir örnek olarak, insan davranışlarının altında çeşitli anlamlar yattığını ve bu anlamların ölçülerek ya da formüllere uyarlanarak değil, yorumlanarak anlaşılacağını ilk olarak savunan sosyal bilimlerin kurucularından Max Weber'den (ö. 1920) etkilenen Amerikalı antropolog Clifford Geertz'ın (ö. 2006) göz kırpma örneğini verebiliriz. Bu örnekte, Geertz bir kişinin diğerine herhangi bir zaman ve mekanda göz kırpmasının yüzeysel betimlemesinin bir kişinin tek gözünü açıp kapaması olarak ifade edilebileceğini ama antropologların bu basit yorumun çok ötesine geçerek, görüşme ve katılarak gözlem yöntemleri ve yoğun betimleme (thick description) tekniğiyle göz kırpmanın arkasında yatan farklı anlamları ortaya çıkarmaları gerektiğini savunur. Buna göre bir kişinin diğerine göz kırpma eylemi sözsüz bir mesaj verme, kalabalıkta yalnızca bu iki kişinin bildiği bir sırra gönderme yapma ve daha önce yapılmış bir espriyi hatırlatma amacı taşıyabilir. Göz kırpan kişi eyleminin altında yatan farklı anlamları farklı kişilere istediği şekilde aktaracaktır. Örneğin bir ilkokulda, ders sırasında arkadaşına göz kırparken öğretmenine yakalanan öğrenci, bu davranışın nedenini soran öğretmenine, sizin ne kadar espritüel olduğunuzu vurgulamak istedim, diye açıklarken tenefüste arkadaşına ise öğretmeninin derste yaptığı bir dil sürçmesine dikkatini çekmek için ona göz kırptığını söyler. Sembolik antropoloji bu anlam haritasını kültürel bir bağlama oturtma amacı taşır. Clifford Geertz, davranışların farklı anlamlarına ve bu anlamların farklı aktarımlarına yaptığı vurguyla aynı zamanda yorumsamacı antropoloji dalının da öncülerinden sayılır.
Toplumsal süreçleri ön plana çıkaran sosyal bilimlerin kurucularından Emile Durkheim'dan (ö. 1917) etkilenen diğer bir sembolik antropolog Victor Turner ise sembollerin toplumsal düzeydeki işlevlerine odaklanır. Sembollerin toplumsal ve kültürel özelliklerini inceleyen sembolik antropologlar; politik, ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler ile bu eşitsizliklerden doğan sömürüye, çatışmalara ve tarihi değişim/dönüşüme odaklanan Marksist antropolojiyi benimseyen antropologlar tarafından, toplumların kendi içindeki ve aralarındaki eşitsizlikleri ve çatışmaları, toplumsal dönüşümü ve bu süreçler içinde sembollerin oynadığı rolleri yeterince açıklayamamaları açısından eleştirildiler.
Bu görüşün de etkisiyle, 1960'lardan itibaren, daha eleştirel bir bakış açısı benimsemeye başlayan sembolik antropologlar arasında; tehlike ve risk algısı, refah devleti ekonomisi ve tüketim alışkanlıkları gibi birçok konuda çalışmalarıyla ünlü İngiliz Antropolog Mary Douglas (ö. 2007) ile Amerikan kültüründeki ve Hollywood filmlerindeki sınıf ve toplumsal cinsiyet algısı üzerine çalışmaları ile dikkat çeken Amerikalı antropolog Sherry Ortner sayılabilir. Türkiye bağlamındaysa Amerikalı antropolog Carol Delaney'nin doğurganlık, beden ve toplumsal cinsiyet konularındaki sembolik anlatımları incelediği "Tohum ve Toprak" isimli kitabı önemli Sembolik Antropoloji çalışmalarındandır.
YAZAR
Ayşecan Terzioğlu