Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Siyasi Davranış Nedir?

        Siyasi aktörlerin; diğer aktörleri, grupları ya da kurumları etkileme amaçlı eylem(ler)idir. Siyasi davranış, alışılagelmiş ve alışılagelmemiş davranış biçimlerini kapsamaktadır. Uzun yıllardır birey seviyesinde incelenen ve temsili demokrasiler için oynadıkları roller itibarıyla belki de en önemli alışılagelmiş siyasi davranış türleri, seçmen davranışı ve bunun alt alanları olan oy verme ve seçime katılım davranışlarıdır. Alışılagelmemiş siyasi davranışlarsa bireylerin siyasete seçimler gibi kurumsal(laşmış) olanlar haricindeki mecra ve araçları kullanarak etki etme amacıyla yaptıkları ve son yıllarda giderek daha sıklıkla başvurdukları gözlemlenen protesto (protest) ve sosyal hareketlere katılım gibi davranışları içerir.

        Siyasi davranışlar ne ölçüde maliyetli, kanuni ve barışçıl olduklarına göre de sınıflandırılabilir. Örneğin ayaklanma, grev, gösteri ve boykot gibi alışılagelmemiş siyasi davranışlar arasında en maliyetli ve kanundışı olup en çok şiddet içereni terörizmken, çevre konusunda internette yürütülen bir imza kampanyasına katılmak hem zaman ve mali açılardan az maliyetli hem de kanuni ve şiddet içermeyen bir siyasi (protesto) davranış biçimidir.

        Siyasi davranış çalışmaları disiplinler arası bir alandır. Davranışsal (behavioral) yaklaşımın temsilcileri, siyasi davranışın öznesi olan bireyin görüş, tutum ve davranışlarını açıklamaya çalışmış, özellikle de bu amaçla kullandıkları ve gelişiminde pay sahibi oldukları araştırma yöntemleri aracılığıyla siyaset biliminin diğer alanlarının ve davranışsal bilimlerin gelişimine katkıda bulunmuşlardır. Sosyal bilimleri etkileyen "Davranışsal Devrim", yalnız siyasi davranış alanının ve siyaset biliminin değil, diğer davranışsal bilimlerin de bugün modern disiplinler olarak nitelendirilmesine olanak sağlamıştır. Siyasi davranış alanında genellikle araştırma birimi olarak birey alınmakta ve çeşitli siyasi davranış biçimlerine ek olarak bireylerin siyasi aidiyetleri, tutumları, tercihleri ve talepleri incelenmekteyse de (sosyal) gruplar, elitler ve kamuoyu araştırmaları da çalışma konuları arasındadır. 

        Bununla birlikte siyasi davranış alanı; antropoloji, biyoloji, sosyoloji ve özellikle (sosyal ve politik) psikoloji ve iktisat disiplinlerinden etkilenmiştir. Siyasi davranış çalışmalarının yararlandığı teorik çerçeveler arasındaysa sistem teorisi, oyun teorisi, grup teorisi, karar alma teorisi ve iletişim teorisi sayılabilir. 

        Alanın klasikleşmiş çalışmaları siyasi tutumlar, seçmen davranışı ve siyasi katılım üzerine yoğunlaşmışken bürokratik, yasama, yargı ve uluslararası aktörlerin (örn. liderler) davranışları da karşılaştırmalı siyasi davranış literatürünün güncel örneklerinde önem kazanan konular olarak göze çarpmaktadır. Örneğin ABD'deki yasama ve yargı faaliyetlerine etki eden seçilmişler ve yargıçların (oy verme) davranışlarını açıklama maksadıyla geliştirilen teorik çerçeve ve araştırma yöntemleri, Türkiye de dahil birçok ülkedeki yasama ve yargı davranışlarına uygulanarak karşılaştırmalı siyasi davranış literatürüne önemli katkılarda bulunmuştur.

        20. yüzyılın ilk yarısından itibaren süratle gelişen anket metodolojisi, kuşkusuz siyasi davranış alanının gelişimine en çok etkiyi yapan araştırma yöntemidir. Geçmişte tarihsel ve betimleyici vaka analizleri ve seçim sonuçları gibi toplu veriler kullanılarak incelenen siyasi davranışlar, günümüzde nedensel çıkarıma büyük önem atfedilmesinin de etkisiyle deneysel (ve yarı-deneysel) ve nicel yöntemler ile panel ve kesitsel anket çalışmalarından faydalanılarak, sıklıkla karşılaştırmalı siyaset perspektifinden incelenmektedir.

        Siyasi davranış aynı zamanda siyaset biliminin en genç ve en hızlı gelişen alanlarından biridir. Alanın en yoğun çalışılan konularından seçmen davranışı literatürünün tarihsel gelişiminin incelenmesiyle gerek siyasi davranış alanının gerekse de bu alanın disiplinler arası niteliğinin evrimi daha iyi anlaşılabilir.

        Paul Lazarsfeld'in (ö. 1976) önderliğinde 1940'lı yıllarda yapılan seçim sonrası anketleri ve panel çalışmalarının da etkisiyle hızla gelişen sosyo-strüktürel Columbia ekolü bireyin sosyal özelliklerinin ve çevresinin siyasi davranışlarını belirlediğini öne sürer. Bugün gerek uzun gerekse de kısa dönemli faktörlerce etkilendiğini bildiğimiz siyasi tutum ve tercihlerin önemini büyük ölçüde göz ardı eden bu geleneksel akım, bireyin eğitim ve gelir seviyesi, sosyal sınıfı, dini kimliği ve yaşadığı çevre gibi sosyo-demografik ve sosyo-kültürel etkenlere büyük önem atfetmektedir.

        Sonraki yıllarda Michigan Üniversitesi'nden bir grup araştırmacı tarafından geliştirilen ve günümüzde Michigan modeli olarak adlandırılan akım da Columbia ekolü gibi seçimler sonrası yapılan anket çalışmalarından faydalansa da başta partizan aidiyet olmak üzere psikososyal etkenlerin kişilerin davranışlarına etki ettiklerini öne sürer. Bugün de bireyin erken yaşta oluşan siyasi tutumlarının siyasi davranışlarını büyük ölçüde biçimlendirdiği literatürde kabul edilmekteyken; Michigan ekolünün bir diğer önemli önermesiyse seçimlerde yarışan adaylar ve bunların siyasa önerileri gibi kısa vadeli etkenlerin de siyasi davranışa (oy verme) etki edebildikleridir.

        Siyasi davranış literatürünün bir diğer geleneksel akımı, rasyonel tercih prensibine dayalı Rochester ekolüdür. Bu ekolün temsilcileri siyaset bilimi ve iktisat dışında birçok disiplinde de kullanılan faydacı yaklaşımı, başta oy verme davranışı olmak üzere siyasi davranış ve karar alma mekanizmalarını açıklamakta kullanmışlardır. Bu anlayışa göre bir eylemin kar ve zararını dikkate alan birey, daha yüksek fayda getirecek siyasi davranış ve/veya tercihe yönelmektedir.

        Başta Rochester ekolü olmak üzere geleneksel akımların yaptığı birçok güçlü varsayıma getirilen şiddetli eleştiriler ve bu ekollere mensup araştırmacıların daha güncel çalışmaları, siyasa temelli oy verme davranışı (issue voting) alanında olduğu gibi melez modellerin ve daha güçlü teorik açıklamaların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Örneğin seçime katılım davranışından elde edilecek (bireyin tercih ettiği siyasaların hayata geçirilmesi gibi) karın zararına (örn. bilgi edinme ve sandığa gitmenin maliyetleri) nazaran düşük olması, Rochester ekolünün klasikleşmiş çalışmalarının bu davranışı açıklamakta yetersiz kalmasına sebep olmuştur. Bu paradoks, ancak Rochester ekolünün önemli temsilcilerinden Riker ve Ordeshook'un sonraki yıllarda seçime katılımın bir yurttaşlık ödevi olduğu argümanıyla oy verme hesabına (calculus of voting) ilave ettikleri yeni bir bileşen ile çözülebilmiştir.

        Geleneksel akımlara getirilen ciddi eleştirilerden bir diğeri de gerek sosyo-strüktürel ve psikososyal etkenlerin uzun dönemli etkilerini öne çıkaran iki geleneksel ekolün pek değişmediğini varsaydıkları siyasi tutum ve davranışların gerekse toplumun sosyal ve siyasal yapısının değişmesi sonucu, geleneksel akımların giderek çeşitlenen ve nitelik değiştiren siyasi davranışları açıklamada yetersiz kalmış olmasıdır.

        Gelişmiş, Batı demokrasilerinde 1960'lı yıllardan itibaren birçok büyük çaplı sosyal, siyasal ve teknolojik dönüşüm yaşanmıştır. Eğitim ve refah seviyelerinin hızla artmasıyla bireylerin siyasetten talepleri de değişmiş, böylece siyasi davranış kalıplarını geçmişte oldukça istikrarlı kılan sosyal bölünmelerin etkinlikleri azalmıştır. Aynı dönemde yaşanan kadının iş gücüne artan katılımı, kentleşme, geleneksel kurumların önemini yitirmesi gibi gelişmeler de sosyal bağları zamanla zayıflatmıştır. Bu dönüşümün bir başka sonucu da gençlerin ebeveynlerinin sahip olduğu materyalist değerlerdense özgürlük, eşitlik, kendini ifade etme ve hayat kalitesi gibi maddiyat sonrası post-materyalist değerlere daha yüksek önem atfeder hale gelmesidir. Neticede işçi sendikalarının ve siyasi partilerin üye sayıları, seçime katılım oranları ve ana akım siyasi partilerin oy oranları kayda değer ölçüde azalırken, Yeşiller gibi özelleşmiş (niş) partiler ortaya çıkmış ve alışılagelmemiş siyasi davranış türleri giderek önem kazanmıştır.

        Siyasi davranış alanının gelişimine büyük katkıda bulunan bir diğer önemli dönüşüm de 2. Dünya Savaşı sonrası bağımsızlıklarını kazanmaya başlayan eski sömürgeler ve ardından Sovyetler Birliği'nden ayrılan Doğu Avrupa ülkeleri gibi birçok ülkenin tecrübe ettiği demokratikleşme süreçleridir. Demokratikleşen ülkeler, siyasi davranış çalışmaları için bir nevi laboratuvar işlevi görmüş ve bu ülkeler üzerine yapılmış çok sayıda çalışmada bağlamın, kurumların, yeni siyasi aktörler ve maddiyat sonrası değerlerin siyasi davranış türlerine ve bireylerin siyasi tutumlarına etkileri incelenebilmiştir. 

        Almond ve Verba ise klasik çalışmalarında karşılaştırmalı siyasi davranış literatürüne kattıkları -tarihsel, ekonomik ve sosyal koşulların bütünü olarak tanımlanabilecek- siyasi kültür kavramını, inceledikleri ülkelerin sosyal ve siyasi koşulları ile bunlar arasında gözlemledikleri siyasi davranış farklılıklarını açıklamakta kullanmışlardır. Ancak kavramın kavramsallaştırılma ve ölçülmesinin zorlukları, siyasi kültür temelli açıklamaların literatürdeki konumunu zamanla zayıflatmıştır. Öte yandan bağlam (örn. seçim ve parti sistemleri ile bunların kutuplaşma ve bölünme gibi nitelikleri) ve kurumlar (siyasi partiler ve seçim kanunları), özellikle karşılaştırmalı çalışmalarda farklı bölgeler veya ülkeler arasında gözlemlenen ya da zamanla gelişen farklılıkları açıklamakta en sık altı çizilen etkenlerdir. 

        ABD'deki anket metodolojisi ve siyasi davranış alanlarındaki gelişmeleri müteakip diğer ülkelerde yapılan saha çalışmaları, hem bu ülkeler özelindeki (national) hem de çok sayıda ülkeyi kapsayan (cross-national) karşılaştırmalı siyasi davranış literatürünün hızla gelişmesini sağlamıştır. 1970'li yıllardan itibaren, kimisinde altmıştan fazla ülkenin yer aldığı, siyasal sistemler, siyasi tutumlar, siyasi değerler ve Avrupa Parlamentosu ve ulusal seçimlerdeki oy verme davranışı gibi çeşitli konulara yoğunlaşan çok uluslu çalışmalar sayesinde, siyasi davranış alanı hızla gelişen ve zengin veri kaynaklarına sahip bir alan haline gelmiştir. Ayrıca ülkemizde ve diğer birçok ülkede uzun yıllardır bilimsel yöntemlerle yapılan saha çalışmaları, siyasi davranışın zamanla nasıl değiştiğinin incelenmesine imkan tanımaktadır.

        YAZAR

        Mert Moral