Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar İstanbul'da dijital sanat

        Deniz ÇAĞLAR/ HABERTÜRK PAZAR

        Avrupa’nın ilk dijital sanat müzesi Museum of Digital Art (MuDA) geçen haftalarda Zürih’te açıldı. Bu müze dijital sanatın artan önemini ortaya koyuyor ama pek çok insan için dijital sanat hâlâ, bilim ve teknolojinin ulaştığı noktayı gösterme şekli. Nasıl ki CY Twombly’nin eserleri “karalama” olarak nitelendirilebiliyor ya da pek çok çağdaş sanat eserine küçümseyerek “Ben de yapardım” denilebiliyorsa, dijital sanatı ‘sanat’ olarak kabul etmekte de zorlanılıyor.

        Özellikle de son yıllarda hayatımıza giren “yeni medya” bu durumu kabullenmemizi daha da güçleştiriyor. Sonuç olarak ışık enstalasyonları pek çok kişi için henüz birer lamba olmanın ötesine geçemiyor. Bu noktada sanatı nasıl tanımladığımız ve değerlendirme kriterlerimiz büyük önem taşıyor.

        Yapmamız gereken tek şey, sanat tanımımızı yeniden gözden geçirmek ve algımızda birkaç küçük değişiklik. O da şöyle oluyor: Öncelikle sanatın çıkış noktasının yalnızca estetik unsur olmanın çok ötesinde olduğunu kabul etmeliyiz. Sanatı en basit haliyle bir “araç” olarak görmeyi denemeliyiz.

        Çoğunlukla da bir iletişim aracı. Tarih öncesi çağlarda mağara duvarlarına çizilmiş hayvan resimlerinin aslında totem amaçlı olduğunu, kilise duvarlarındaki rengârenk büyüleyici freskoların ya da Mısırlıların hayran kaldığımız piramitlerinin, hiyerogliflerin esasında ahiret inançlarını yansıtmak üzere yapıldığını hatırlamalıyız. Saray duvarlarını süsleyen varaklı portrelerin ya da Michelangelo’nun David’inin, politik üstünlük mesajları vermek üzerine kurulduğunu unutmamalıyız.

        Yüzyıllardır sanat bir amaca hizmet ediyor: Elle tutamadığımız, duyularımızla hissedemediğimiz soyut kavramları; ideolojileri, dinleri ya da sevgiyi, gücü somutlaştırıp fizikselleştiriyor, görsel olarak bize aktarıyor. Tıpkı müziğin belli bir duyguyu, düşünceyi kulağa aktarması gibi.

        Sanatı, üreten ve izleyici arasındaki bir köprü olarak görmeyi denemeliyiz, Duygu ve düşüncelerin, inançların somutlaşmış hali, bir bireyden diğerine aktarım şekli. Tıpkı konuşmak gibi, yazılan bir kitabı, şiiri okumak gibi. Dijital sanatı değerlendirmek de bu anlamda geleneksel sanat eserlerinden farksızdır. Dijital sanatın geleneksel sanattan tek farkı üretim şeklidir.

        Bilimin ilerlemesiyle gelişen tekniklerin sağladığı imkânların çeşitliliği, sanatçılara bunları araç, ortam veya konu olarak kullanabilme seçimi yaratmıştır. Nasıl ki bugün “boya” dediğimiz kimyasal, geçmiş dönemlerde pigment ve çiğ yumurta beyazından elde edilip tabloları bunlar meydana getiriyorsa 1990’lar itibarıyla da boyanın yerini kısmen dijital olarak üretilen kodlamalar, renkler almıştır. Temel biçim, teknik ortamlar yoluyla insan tarafından görülür, duyulur, hissedilir hale getirilmiştir.

        Çok yakında ise teknoloji ve yaratıcılığın birleşimi algılarımızı daha da zorlayacak formlarda karşımıza çıkacak: Yazılım sanatı (Software art), internet-ağ sanatı ve sanal gerçeklik uygulamaları gibi yepyeni kavramlar, hayal gücümüzü bambaşka boyutlara taşıyacak.

        İSTANBUL'DA DİJİTAL SANAT BEREKETİ

        Hâlihazırda şehirde ardı ardına açılan dijital sergiler varken, bunlara bir de yeni pencereler ışığında bakıp değerlendirmenizi tavsiye ederim. Bunlardan ilki Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde açılan Digital Revolution: Sergi, tasarım, sinema müzik ve teknoloji birlikteliklerinin hangi boyutlara ulaşabileceğini anlatırken, sanatın 70’li yıllardan günümüze teknolojiyle birlikte yaşadığı dönüşümü de mercek altına alıyor.

        12 Haziran’a kadar ziyaret edilebilir. Dijital sergilerin en yenisi ise geçtiğimiz hafta Deniz Müzesi’nde açılan Pitoresk İstanbul. Sergide 19. yüzyılın seyyah ressamlarından Melling, Schranz, Allom, Bartlett, Lewis ve ressam Ayvazovski’nin İstanbul’u resmettiği granüllerin yanı sıra tabloların canlandırıldığı animasyonlar yer alıyor.

        Dijital restoratör ve animatörlerin 1 yıldır hazırlıklarını yaptığı sergide 200 yıl önceki ve bugünkü İstanbul’u görebilirsiniz. 22 Mayıs’a kadar devam ediyor.

        DİJİTAL SANAT NEDİR?

        Dijital sanat üretim şekline göre ikiye ayrılır; teknolojinin ortam olarak ya da araç olarak kullanıldığı eserler.

        Dijital teknolojilerin ortam olarak kullanılmasına örnekler: Yerleştirme (enstalasyon), film, video ve animasyon

        Dijital teknolojilerin araç olarak kullanılmasına örnek; fotoğraf manipülasyonu, Photoshop ile rötuşlamak, video montaj, postprodüksiyon, video efekt yapmak, ses manipülasyonu, dijital baskıyla yapılan üretimler gösterilebilir. Buna yeni medya sanatı da deniyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ