Hem pahalı konut hem göçük altında kalmak ne iştir?
Depremin dördüncü gününde can kaybı 16 bini, yaralı sayısı 66 bini geçti. Yıkılan binalar için konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 ili kapsayan deprem bölgesi konutlarını TOKİ eliyle bir yıl içinde ve zemin artı 3-4 kat olmak üzere inşa edeceklerini söyledi.
Bir yıl sıkıştırılmış bir süre gibi. İnşallah diyelim. Kat sınırlamasına gidilmesi çok yerinde bir karar. Keşke bundan 10 yıl, 20 yıl önce böyle kararlar verilebilseydi.
➔Çünkü depremde yıkılanlar arasında eski binalar olduğu gibi son yıllarda inşa edilen yeni çok katlı binalar ve konutlar da var. Yıkımların daha çoğu çok katlılar arasında.
➔Bu açıdan karar yetmez, bir de kanun çıkartarak faylar üzerindeki bölgelerde bundan sonra inşa edilecek binalarda kat sınırlandırmasına gidilmesi isabetli olabilir. Anadolu da arsa kıtlığının çekilmemesi lazım.
➔Fay hatları haritasına bakınca ülkemizin neredeyse yarısı deprem bölgesinde. Sık sık depreme maruz kalıyoruz.
➔Bu depremlerde de yüksek can ve mal kayıplarına uğruyoruz.
➔Yerin altına müdahale edemediğimize ve bu ülkede yaşayacağımıza göre yer üstü yapısını deprem gerçeğine uygun yapmalıyız. Başka çaremiz yok.
TÜRKİYE ŞANTİYE GİBİ
➔1999 depreminde bir şeyler öğrendik, en azından yapılacak binaları kağıt üstünde de olsa depreme dayanıklı hale getirdik. Eksik kalan tarafı bunun denetimini doğru dürüst yapamadık.
➔Siyaset ile inşaat ve gayrimenkul rantının iç içe girmişliğini birbirinden ayıramadık. Arsa rantı, imar rantı, inşaat rantı yerel ve genel siyasetçilerin desteğiyle büyüdükçe büyüdü.
➔Valilik, belediye, adliye, hastane, stat, spor salonu, yollar, köprüler, tüneller, havalimanları gibi kamusal binaların ve altyapı yatırımları son yıllarda hızlandı. Türkiye sanki bir büyük şantiyeye döndü.
➔Kamusal binalara ve altyapı yatırımlarına özel sektör binaları ve konutlar da katılınca ülkenin her tarafından inşaatlar yükseldi. Bu sırada binalar yükseldikçe yükseldi, kat sayısı arttıkça artıkça arttı.
➔Sonuçta başını sokacak bir konut almak isteyenler ABD’deki kadar para öder hale geldiler. Kiralar bu nedenle can yakıyor ve büyük kentlerde barınma sorunu had safhaya çıktı.
KONUTLARIN YAŞI ORTALAMA 50 YIL
➔TÜİK 2021 yılı Konut ve Bina İstatistikleri verisini yeni yayımladı. Son depremle birlikte bu veri bize daha çok şeyi anlatır hale geldi. Çünkü veride binaların il bazında yaşı da mevcut.
➔Türkiye’de konutlarda oturan 25.3 milyon hane bulunuyor. Konutların 3.2 milyonu ya da yüzde 31’i 1980 öncesinde inşa edilmiş. Yani 41 ve daha fazla yaşında.
➔Bu rakam önemli çünkü Türkiye’de konutların yaşının oldukça genç olduğunu gösteriyor.
➔Tabii aynı zamanda konutların ortalama ömrünün kısalığını ve büyük çoğunluğunun 50 yıl sınırlı olduğu gösteriyor.
➔Konutların 40-50 yılda bir yenilenmesi, ülkenin sürekli inşaat halinde olması demektir ki, şehirlerimiz aşağı yukarı böyledir. Bu aynı zamanda bir israftır. Daha uzun ömürlü konutlar yapabilmeliydik.
➔Taş ve taş artı ahşap karışımı geleneksel binalardan betonarme binalara geçiş, karı maksimum yapmak ve arsaların pahalı hale gelmesi böyle bir sonucu getirmiş olabilir.
KONUT İNŞASINI VE İMARI YÖNETMEK
➔Ama aynı zamanda devletin konut sorununu ve ülke imarını iyi yönetemediğini de gösteriyor. Kamu arazileri üzerindeki gecekondular bunun en iyi örneği.
➔Bir yanda arsa çok pahalı ve bunun için konutlar çok katlı yapılıyor, diğer yanda kamu arazileri işgal edilmiş ve üzerinde tek veya iki kat binalarla yetinilmiş.
➔Bu işgal edilen kamu arazileri de çeşitli barış ve aflara rağmen üzerinde oturanlara şimdiye kadar tapulanamadı ki, gecekondular hala dönüşemedi.
➔Bitişikte yer alan TÜİK’in verilerine göre 1980-2000 arası yaşa sahip konut sayısı 7 milyon 835 bin, 2001 ve sonrası inşa edilenler ise 12 milyon, kısaca son 41 yılda inşa edilen konutlar 19 milyon 842 bin adet. Toplam konutların 5’te dördü 40 yaş ve altında demektir.
➔Zaten Türkiye’de bir yılda ortalama 600 bin yeni konut satışı yapıyor. 10 yılda 6 milyon, 20 yılda 12 milyon, 40 yılda 24 milyon adet konut yapar ki, toplam konut stokunu yenilemiş olursunuz.
KONUT STOKU 40 YILDA DEVRİ DAİM EDİYOR
➔2000 yılı ve sonrası yapılan konutların normalde 1999 Deprem Yönetmeliğine göre yapıldı.
Mevzuata uyuldu ve doğru yapıldıysa depreme dayanıklı olması gerekir. Dolayısıyla konutların yüzde 47’si veya yarısına yakını 2000 yılı sonrası inşa edildiğinden bu sınıfa giriyor.
➔Sadece denetimi iyi yapsak ve mevzuata uygun konutlar inşa edebilsek normal koşullarda 40 yılda toplam konut stokunu devri daim yapacağız.
➔Tabii konutların içinde tarihi nitelikte ve koruma altında olanlar var, onlar hariç.
-Hem 40 yılda bir binaları yeniliyoruz ve bu binalara iyi para ödüyoruz hem de sık sık göçük altında kalıyoruz. Bu nasıl bir iştir? Mali kaynakları bu kadar israf edecek zenginlikte miyiz?
➔Bu açıdan konut inşa etmekte acele etmeyelim, iyi planlayalım, sağlam yapalım, bir kere yapalım. Hem canımızdan hem malımızdan olmayalım.
➔Depremlerin yıkımlarından ve sürekli yıkıp yapmaktan elde edeceğimiz tasarrufları da başka alanlarda gelişmek için kullanalım.
DEPREME HAZIRLIK MİLLİ GÜVENLİK MESELESİ Mİ?
➔40 yılı gözde büyütmemek gerek. 1999 depreminin üzerinden 24 yıl geçmiş. İstanbul depreme hazır mı, değil. Hala yüksek riskli 50 bin bina var ki, acil güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor.
➔Yine deprem bilimcilerine göre Türkiye’de yaklaşık 10 milyon bina var ki, bunun yaklaşık 400 bini yüksek risk grubunda. Bu riskin bir kısmı son depremle gerçekleşti. Sayı artık daha az denilebilir.
➔Geriye kalan binaların acil olarak yenilenmesi veya güçlendirilmesi gerekiyor. Yani güçlendirmede ya da yenilemede doğal süreci bekleme yerine selektif de olunabilir ve depreme daha kısa sürede hazırlanılabilir.
➔Bakalım yaklaşan seçimlerde bu vaadi programına koyan siyasi partiler çıkacak mı?
➔İstanbul’u da içine alan Marmara depremi 7.5 şiddetinde bekleniyor. Zaman da çok kısaldı. Maraş depreminden şiddet olarak daha az ama bölgede nüfusu daha yoğun. Ekonominin de tam kalbi.
➔Tahribatı da buna paralel çok yüksek olabilir.
➔Bu açıdan depreme hazırlık bir milli güvenlik meselesi gibi ele alınmalı düşüncesindeyim.