Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Tarikat lideri basası tarafından 6 yaşındaki bir kız çocuğunun aynı tarikatın bir üyesi ile evlendirilmesi, bizleri insanlığımızdan utandırdı. Buna sebep olanlar utanmadılar ama bizim yüreklerimiz adeta yerinden söküldü. Söyleyecek laf bulmakta zorlanıyoruz. İddianamenin tümünü okumaya dayanamadım. Bu konuyla ilgili ne bir haber ne de yorum duymak istiyorum…

Benim ne hissettiğimin hiçbir önemi yok, 6 yaşındaki bir çocuğun şimdi büyümüş olsa da nasıl bir travma yaşadığını, ne tür bir süreçten geçtiğini, nasıl bir ruh hali içinde olduğunu anlamaya çalışıyor ve bir gazeteci olarak içinde yaşadığımız toplumda bir daha böyle sapkınlıklar, sapıklıklar yaşanmasın; yavrularımızı ve ruh sağlıklarını koruyabilelim diye kendimi sorumlu hissediyorum. Elimden yazı yazmaktan başka bir şey de gelmiyor. Olayı kınasanız ne olacak?! Bu insanlık dışı olayı savunanlar da var maalesef…

Bunlara karşı yapılacaklar var... Devletin yapacakları ve yapması gerekenler var... Olay yaşandıktan sonra davaya müdahil olmak, kınamak, konunun üzerine gitmek, çocuğa sahip çıkmak… Bunlar zaten devletin ve kurumların görevi. Asıl mesele bu bataklıkları ve bunların yaşadığı iklimi kurutmak, oralara bir el atmak. Kapalı devre işleyen; sapıklıklara, sapkınlıklara ve suistimallere zemin hazırlayan bu yapıları; adı dernek, vakıf, tarikat ne olursa olsun denetlemek ve yoldan çıkanları cezalandırmak devletin görevidir.

Kimse üzerine alınmasın; ne kimseyi suçluyor, ne de kimseyi zan altında bırakıyorum. Sadece artık bu konunun kökten çözülmesi gerektiğine inanıyorum. Öyle boş laf salatası yapacak filan da değilim. Araştırdım ve konunun nasıl çözüleceğine dair önerilerim var…

Öncelikle AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’i canı gönülden kutluyorum. Zengin, 336 vekilin imzasıyla bir önergenin verildiği Meclis’te şöyle dedi: “Sadece failler değil bunların oluşmasına sebebiyet veren hangi şartlar varsa gerekeni yapalım.” Teşekkür ediyorum ve bu sözlerin altına imzamı atıyorum.

Gerekenin ne olduğuna gelince; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, İçişleri Bakanlığı'nın, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ve diğer kurumların yapması gerekenler var ancak yasal kısmında; 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu, bu konuda Vakıflar Genel Müdürlüğü’nü yetkili kılıyor.

Yasa diyor ki; vakıfların, şube ve temsilciliklerinin amaca ve yasalara uygunluk denetimi ile iktisadi işletme ve iştiraklerinin faaliyet ve mevzuata uygunluk denetimi Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce yapılır.

Vakıf yöneticileri, yıl sonundan itibaren altı ay içerisinde yapılacak iç denetim rapor ve sonuçlarını Vakıflar Yönetmeliği’nin Ek-7’deki forma uygun olarak düzenleyerek rapor tarihini takip eden iki ay içerisinde ilgili Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne göndermekle yükümlüdürler. Yeni vakıflar şube ve temsilciliklerini de denetleyerek her yıl verecekleri raporlarda bu alt birimlerle ilgili bilgilere yer verirler. Vakıflar Genel Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı ise vakıfların;

- Vakfiye ve vakıf senedinde yazılı amaç doğrultusunda faaliyette bulunup bulunmadıkları,

- Yürürlükteki mevzuata uygun yönetilip yönetilmedikleri,

- Mallarını ve gelirlerini vakfiye, 1936 beyannamesi ve vakıf senedindeki şartlara uygun kullanıp kullanmadıkları,

- Vakıf iktisadi işletmeleri ile iştiraklerinin iş ve işlemleri ile gerektiğinde vakıflara ait diğer iştiraklerinin iş ve işlemlerini denetlerler.

İşin içinde para var, vatandaşın dini inancı gereği yaptığı bağışlar var. Bunların ne kadarı amacına uygun faaliyet gösteriyor. Ne kadar bağış toplanıyor, toplanan paranın ne kadarı amacına uygun kullanılıyor. Bunlarla ilgili sağlıklı bir veri yok. Doğru düzgün bir denetim yapılıyor mu? Bundan da emin değilim.

Bunun yanı sıra, kapalı devre sistemlerine mürit değilseniz giremiyorsunuz. Vatandaşlarımızın saf ve temiz duygularını hangileri, ne kadar istismar ediyor; bunları da bilmiyoruz. O yüzden, “bir şeyler yapmalı” diyorum. Evlatlarımızı sokakta bulmadık.

CEMAAT VAKIFLARI SIKI DENETLENİYOR

Meclis’te bütçe görüşmeleri sırasında Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkileri ve çok eskiden tanıdığım ağabeylerim ile görüşme fırsatı buldum. 2009’da iptal edilen cemaat vakıfları seçim yönetmeliğinin, 13 yıl sonra tekrar çıkarıldığını ve 167 vakıfta çok sağlıklı bir seçim süreci geçirildiğini anlattılar. Yalnızca Mardin’deki Deyrulzafaran Manastırı Vakfı ile Mor Gabriel Manastırı Vakfı arasında problem yaşanmış. Bunlar seçim yapmayı becerememişler. “18 bin seçmenimiz var” diyen Ermeni Cemaati Vakfı seçimine ise sadece 2 bin 500 kişi katılmış. Küçük bir not düşmüş olayım…

Türkiye’de 77 Rum, 54 Ermeni, 19 Musevi, 10 Süryani, 3 Keldani, 2 Bulgar, 1 Gürcü, 1 de Maroni Cemaati vakfı varmış. Toplam 167 cemaat vakfı bulunuyor. Bu vakıfların faaliyetleri de seçimleri de denetim altında.

Şimdi gelelim can alıcı noktaya;

Türkiye’deki Mazbut Vakıf sayısı 59 bin. Mazbut Vakıf, Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflara deniliyor.

Bunun yanı sıra, 249 da Mülhak Vakıf bulunuyor. Mülhak vakıflar da Medeni Kanunu'ndan önce kurulan vakıflara deniliyor. 5737 sayılı Vakıflar Kanununa göre, mülga 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilmiş vakıflara mülhak vakıflar deniliyor.

Türkiye’deki cemaat vakıflarının 167 olduğunu söylemiştik. Ayrıca bir esnaf vakfı bulunuyor.

Sıkı durun; 5 bin 692 yeni vakıf kurulmuş Türkiye’de. Bunların bin 3’ü sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı, 11’i çevre koruma vakfı, 4 bin 678’i ise diğer amaçlarla kurulmuş.

Yeni vakıflar şube veya temsilcilik sayısı ise 3 bin 297. Vergi muafiyeti tanınan vakıf sayısı 315. Bunların 309’una Cumhurbaşkanlığı kararı, 6’sına ise kanunla vergi muafiyeti tanınmış. Türkiye’deki vakıf üniversitesi ve Meslek Yüksek Okulu sayısı 74. Ayrıca şubesi ve temsilciliği olan 11 yabancı vakıf bulunuyor.

DDK DENETLEMİŞTİ

Türkiye’deki yabancı vakıfların bazı faaliyetleri nedeniyle şikayet konusu olması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirmiş ve bir dizi denetim yapılmıştı. Geçmişte DDK’nın yaptığı bu denetimlerin Türkiye’de faaliyet gösteren vakıf ve dernekler, cemaat ve tarikatlar için de yapılması da gerekir. Bu kadar kapsamlı bir denetim ve incelemenin güçlüğünü göz önüne alırsak Vakıflar Genel Müdürlüğü bunları ne kadar denetliyor ve hangilerinin ne tür faaliyetlerde bulunduklarını biz sıradan vatandaşlar öğrenebiliyoruz? Ancak olumsuz bir olay ve haber olduğunda...

Çok açık konuşuyorum. Bu mesele bir milli güvenlik sorunudur. Abartma diyenlere hiç düşünmeden FETÖ örneğini veririm. Net olarak söylüyorum: Devletin vatandaşını tehdit olarak gördüğü anlayış artık çok gerilerde kaldı. Kimse inancı, fikri, yaşam tarzı ya da giyim kuşamı üzerinden ayrımcılığa uğrayamaz. Buna toplum karşı çıkar. Ancak toplumun huzur ve refahını, vatandaşın saf temiz duygularını ve evlatlarımızı da korumak zorundayız.

Çoğu zaman siyaset kurumu, bu kapalı devre yapıları ve cemaatlerini oy potansiyeli olarak da görebiliyor. Ancak dönüp kimi ne zaman vuracaklarını ya da elde ettikleri ekonomik gücü hangi amaçla kullanacaklarını kimse önceden kestiremiyor. Büyüklerimiz ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, boşuna uyanık olmamızı istememişler bizden…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar