Hamile ama farkında değil
ZAMAN zaman televizyonda ya da gazetede küçük bir haber görürüz. “Kadın tuvalette doğurdu; hamile olduğunu bilmiyordu” ya da “Gece yarısı karın ağrısı şikâyetiyle hastaneye gitti; bebekle döndü” gibi hamileliği 9 ay boyunca dibine kadar yaşayan kadınları hayrete düşüren bir deneyimden bahsediyordur...
Bir kadın 9 ay boyunca içinde bir can büyütüp aynı zamanda bundan tamamen habersiz kalabilir mi diye düşünürken, bunun tıbbi literatürde bir ismi olduğunu öğrendim. Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Polikliniği Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, ‘gebelik inkârı’ ya da ‘farkına varılmayan gebelik’ denen durumu anlattı.
Gebelik inkârı sık görülmesine rağmen tanınmayan ve gözden kaçan bir tıbbi durum. Her 2 bin 500 gebelikten birinde, her eğitim düzeyinden ve sosyal sınıftan, her meslekten kadınlar gebelik inkârı yaşayabiliyor.
DRAMATİK OLAYLARIN ALTINDA YATAN SEBEP
Sayar, gebelik inkârını şöyle anlattı: “Fark edilmeyen gebelik, kadının ve çevresinin, ilerlemiş olmasına rağmen gebeliğin farkına varmamasıdır. Gebeliğin farkına 20 haftadan sonra, sıklıkla karın ağrısı, âdet görmeme gibi bir nedenle doktora gittiğinde varan ya da bunu ani bir doğumla birlikte fark eden vakalar da var. Almanya’da yapılan çalışmada her 450 gebelikten birinde anne adayının gebeliği ancak ilk 20 haftadan sonra fark ettiği saptandı. Bu duruma ‘kısmi inkâr’ adı verilir. Aynı araştırmada her 2 bin 500 gebelikten birindeyse gebeliğin doğum başlayana kadar fark edilmediği bildirildi. Bu duruma da ‘tam inkâr’ adı verilir. Gebeliği fark etmeyenler sadece durumu yaşayan kadınlar değil aynı zamanda aileler ve tıbbi personeldir.” Sayar, bu durumun psikiyatrik bir hastalıkla ilişkili olmadığını da belirtti.
HAMİLE OLDUKLARI DIŞARIDAN DA ANLAŞILMIYOR
Sayar, bu durumun hem kadın hem de yakın çevresi tarafından fark edilmediğini anlattı: “Gebeliği ancak doğum esnasında fark eden tam inkâr olgularında, kadınların fark edilmeyen gebelik sırasında çekilmiş mayolu plaj fotoğraflarında dahi bedenlerinde gebeliği düşündürecek bir değişiklik izlenmediği olmuştur. Kadın kilo almayabilir, âdet kanaması olarak algılanan kanamaları olabilir. Durum ‘gizlenen gebelik’ olarak tanımlayabileceğimiz kadının gebe olduğunu bilmesi ve çevresinden saklamasından farklıdır. Gebelik inkârında kadın, doğum başladığında ya da doğuma kısa bir süre kala gebe olduğunu öğrendiğinde çevresi kadar hatta onlardan daha fazla şaşırmakta, bir şok geçirmektedir.”
Bebeği istememek ya da gebeliği saklamak değil
GEBELİK inkârının sık görülmesine rağmen yeterince bilinmeyen bir durum olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, “Bu durumun psikolojik ya da fizyolojik sebepleri henüz anlaşılamadı. Ancak gebe olduğunu fark etmemesi kadının ihmalkârlığı ve sorumsuzluğuyla açıklanamaz. Tablo bilinen başka bir psikiyatrik hastalığa da bağlı değildir. Çoğu olguda psikiyatrik hastalık ya da cinsel travma öyküsü bulunmamaktadır” dedi ve ekledi:
“Tablo bebeği istememek ya da gebeliği saklamak değil, gebeliğin farkına varmamak, varamamaktır. Birçok olguda kadınların karın hacimleri olağan gebelere göre daha küçüktür. Bazı olgularda âdet döngüsü gebelik boyunca devam edebilmektedir. Bebek hareketleri başka nedenlere bağlanır. Kimi olgularda genel bedensel yakınmalarla muayeneye başvuran kişide doktor da gebeliği gözden kaçırmış, adeta kadının yakın çevresi ve temas kurduğu sağlık çalışanları da benzer bir inkâr içine girmişlerdir.”
Tıbbi ve psikolojik destek verilmeli
GEBELİK döneminin sadece bebeğin anne karnında büyümesi değil, annenin kendisini bebeği ile ilişkide hissetmesi, anne olmaya zihinsel-duygusal olarak hazırlanması için de önemlidir. Bu yüzden gebelik inkârı saptandığında annelere kadın doğum uzmanları ve psikiyatrların ortak çalışmasıyla tıbbi destek verilmelidir. Doç. Dr. Sayar bu durum tespit edildiğinde kadına destekleyici psikoterapi, kadının ebeveynlik vasıflarının artırılması, sosyal destek sağlanması gerektiğini belirtti:
“Doğuma kadar süren inkâr olmuşsa, yapılabilecek en önemli yardımlardan biri kadına empatik ve pozitif bir yaklaşımla gebelik inkârı tablosu hakkında detaylı psikoeğitim vermektir. Bu yolla yaşadığı olayı daha sağlıklı biçimde değerlendirip anlamlandırabilecektir.”
- Kronik hastalıkların asıl kaynağı...6 yıl önce
- Can sıkıntısı tarihe karışırken6 yıl önce
- 'Yolumuz eğitim yolu sevgi yolu...'6 yıl önce
- Daniel Siegel 'Farkındalığın bilimi'ni öğretmeye geliyor6 yıl önce
- Kitap dünyasında ne var ne yok?6 yıl önce
- Öğretmen robotlara 5 kala...6 yıl önce
- Teknolojik okuryazarlık artık 0-2 yaştan başlıyor6 yıl önce
- 'Fark yaratan ebeveynler' ile daha iyi bir gelecek mümkün mü?6 yıl önce
- 'Kek yapmak da matematiğe dahil'6 yıl önce
- Var olan annenin yokluğu6 yıl önce