Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Birkaç gün önce Survivor’da, Türkiye- Romanya karşılaşması vardı. Geçtiğimiz yılların en iyileri, yani Türk All- Star takımı, Romanya’nın Survivor takımı ile restoranda yemek yeme ödülü için yarıştı.

Tarihin ilk uluslararası karşılaşması değildi. Muhtemelen sonuncusu da olmayacak. Fakat şöyle ki, iki farklı milletten takımın, devre arasındaki gıybetinin Türkçe’ye çevrilerek verildiği nadir programlardan biriydi. Yalnızca Türk versiyonuna hakim olduğumuz gıybetin, yabancısını da tanıtan, bizim açımızdan trajikomik kabul edilebilecek bir bölümdü. “Survivor’ı hayatta izlemem. Aynı saatlerde süper belgesel kuşakları oluyor” şeklinde iddialarda bulunan, ekstra samimi izleyicinin aksine, denk gelirsem keyifle izlediğimi söylemek durumundayım.

ZEKİ, ÇEVİK VE AHLAKLI

Bir adaya kendi rızalarıyla düşürülen bir grup insanın, karakter tahlinini yapmak ve reyting için şekilden şekilde girdiklerini görmek için oldukça eğlenceli bir mecra. Ya da insanoğlunun karnı acıkınca ne kadar çirkinleşebileceğinin sosyolojik ve psikolojik açıdan mini bir araştırması. Diğer ülkelerde düzenlenenleri izlemedim. Ancak diyebilirim ki, Türk Survivor’ında aç kalan yarışmacılar, fitneden, fesattan ve huzursuzluktan besleniyor.Romanya ve Türkiye arasındaki oyun, iki farklı milletin mücadele alışkanlıklarını da gözler önüne serdi. Misal; Rumenler kaybetme gerçeği ile burun buruna gelince, birbirlerini motive etmeye, “yapabiliriz, sıkmayın canınızı, biz hangi oyunları kazandık, unutmayın” gibi medeni sporcular tadında davranışlar sergiliyor. Bizler, bırakın kaybetmeyi, 6 sayı öndeyken, “neden ben oynamıyorum o oynuyor” kavgasından, konsantrasyon bozup, kendi elimizle oyun veriyoruz. Bizler sevinince, karşı takımın üzerine yürüyüp ”sen benim kim olduğumu biliyor musun” bakışı atıyoruz.

Rumenler kendi aralarında kibarca başarılarını kutlayıp, birbirlerine sarılıyorlar. Bizler, birisi kaybettiğinde neredeyse kafa atacak kıvama geliyoruz. Onlar sırtını sıvazlayıp “bu bir takım oyunu, bir dahakine daha iyi olur” falan diyor. Anlayacağınız milli mücadelemizi, Kasımpaşa mahalle maçı tadında yaşadığımız için, bırakın sportmenliğimizi, davranışlarımızla da tüm spor camiasına örnek teşkil etmiş bulunuyoruz.

Sonuç; Rumenler kazanıyor. Türkler de gıybet yapmaya devam ediyor. Ulu Önder boşuna dememiş; “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” diye...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar