'Ne açılımı ulan' ve çekilen silahlar
DÜN medyada gördünüz. Linç edilmeye çalışılan polis, gösteride doğrultulmuş tabanca (kurusıkı çıktı ama herkes gerçek sandı), havada sallanan bıçak ve vurmaya hazır balta. Hafta sonu, Türkiye'den yansıyan görüntüler işte bunlardı. Linç görüntüleri Hakkâri'den, öteki görüntüler ise İstanbul'dan, bizim gazetenin 200 metre ötesinde Dolapdere'den geldi. Bunun bir adım sonrası, artık ölü ve yaralılar olacak. Türkiye'nin geldiği nokta bu.
*
Ve bu noktaya bizi getiren de, bir elin parmakları kadar insan. Mesela, İmralı'da kendisi için yapılan hücre, bir öncekine göre daha büyük olduğu halde, bunu beğenmeyen örgüt lideri. Örgüt lideri için 5 milyon dolar harcayan devlete kızıp, hücrenin dışarıdan ışık almaması için tel örgüyle penceresini kapatan, sonra da açmak zorunda kalan memur. Kime ve neye hizmet ettiğini bilmeden "Kurt puslu havayı sever" diyerek pusu kurup can alan eli silahlı birkaç terörist. "Ne açılımı ulan" diyerek, toplumu "Bu işi çözelim" noktasından "Bu Kürtleri keselim" noktasına getiren birkaç siyasetçi. "Açılım bitmiştir arkadaşlar" diye kahkahalar atan militan ruhlu sözde sivil politikacılar. "Açılım ihanettir, yapan haindir" diyen parti liderleri. Yeri geldiğinde "AK Parti kapatılmamıştır" diye haz gösterisi yapan, ancak nedendir bilinmez 2 yıl beklettiği dosyayı bir gecede masaya indiren, infazı ilan ederken de "Topu bize atmayın" diye günah çıkaran yargı.
*
Evet bir grup insan sayesinde, Türkiye bu noktaya geldi. Peki bundan sonra ne olur? Yanıt çok zor değil. Zaten çoğunluğun "içi boş" diye hiç hoşlanmadığı "açılım" tamamen unutulur. Bazı general emeklilerinin dile getirmeye başladığı "Olağanüstü Hal" ilan edilir. Avrupa Birliği, önümüzdeki 20 yıl için de hayalden öteye geçemez. Çözüm umudu beliren Kıbrıs'ta eskiye dönülür. Ermeni açılımı da çöpe atılır. Daha çok çatışma, daha çok can kaybı, daha çok gösteri, daha çok linç girişimi olur. Ülke bu uğurda yine insanlarını yitirir, bilançolar artar. Ekonomik krizle boğuşan ve 2'nci Dünya Savaşı küçülme rakamlarını hortlatan Türk ekonomisi daha da bozulur. Asgari ücretle yerin dibinde çalışan daha pek çok insan yukarı çıkamaz. Ama emin olun, birkaç yıl sonra yine bu dövüşten herkes yorulur. Ve yine bazıları ortaya çıkıp, "Biz bu işi nasıl çözeriz" diye reçete aramaya başlarlar. Olan, geçen yıllara ve arada ezilenlere olur.
Şendiller ve Aleviler
BU ülkede G.Saray veya Fener formasıyla rakip sahada maç izleyemezsin. Azınlık mensubuysan memur olamazsın. Önündeki araca korna çalarsan dayağı yersin, belki de kurşunlanırsın. Bunları herkes bilir. Ama Mustafa Muğlalı'nın tabelasını, öldürttüğü köylülerin köyünün karşısına asabilirsin. Alevilik'le ilgili konuşmaları nedeniyle Alevilerin tepki gösterdiği doçente Bodrum'da Aleviliği anlattırırsın. Alevi Çalıştayı'na, eski bir Maraş Katliamı sanığını davet edebilirsin. Din adına cüppe giyip, "Biz helal olan her şeye bineriz" diyebilirsin.