Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Fatih Terim’in sadece bugün sahada oynanan futbolla ilgilendiğini sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz...

Yılların tecrübesi bu kez öyle bir girdabın içinde buldu ki kendisini, herhalde yapılan teklifi 2 dakika içinde hiç düşünmeden kabul ederken, dışarıdan yansıtılan ve beklediği mali tablo asla şu an yaşadıkları değildi. Bana göre, o bile bu kadarını tahmin edememişti çünkü...

1996 ile 2000 yılları arasında 4 kez üst üste şampiyon olup sonunda UEFA Kupası’nı kaldırırken de birçok ekonomik sıkıntı yaşamıştı ama o dönemde bile bu kadar sıkıntıyı gelir gelmez aynı anda kucağında bulmamıştı hoca.

Misal... Takımın en çok kazananı 3 milyon Dolar alan Hagi’ydi ama onunla birlikte sadece 4 yabancı vardı. Kurallar gereği takımın yüzde 70’i yerli olunca, o çocuklar aylarca para almadan da oynuyor, Hagi ve arkadaşları da bir şekilde ikna ediliyorlardı. Peki ya şimdi ? Yerli oyuncuları senet sepet verip oynatırsınız da ya yabancılar ? Tam tersine, bu kez takımın yüzde 70’i yabancı ve haklı olarak ilk kez geldikleri bir ülkede paralarını alamadıkça isyan ediyorlar. Hoca da zaten parası 3-4 ay geriden gecikmeli gelen bu oyunculardan, şampiyonluk yolunda maksimum faydalanmaya çalışıyor ki, Ndiaye’ye kamp gecesi verdiği mecburi izin de işte tam bu yüzden.

Düşünsenize, maça saatler kala Ndiaye hocanın kapısını çalıyor ve ‘Benim kafam transferde, bu şekilde oynayamam’ diyor. Ndiaye evine gönderiliyor, kadroyu tamamlamak içinse başka bir oyuncu evinden tesise çağrılıyor. Normalde benim tanıdığım Fatih Terim, tam da ihtiyaç duyduğu bir sırada Ndiaye’nin satılmasına asla izin vermez ama bu kez Galatasaray Kulübü’nün menfaatleri, takımın ve hocanın menfaatlerinin önüne geçiyor işte.

Tüm bunların gölgesi altında maça dönersek... Fatih Terim adaletini gösterip Kayseri’de iki gol atan Eren’le maça başladı ama sonunda planladığı gibi Gomis’le fişi çekti. Yasin ve Selçuk ilk yarıda kötü, Denayer ise Rodrigues ile takımın en iyisiydi. Bazı taraftarların zorunluluktan oynatılan Latovlevici’yi ıslıklaması yakışık almadı. Sonunda sağ duyulu taraftar kazandı da Romen oyuncunun gönlü alkışlarla alındı. Sonuçta Galatasaray kendi evinde mutlaka kazanması gereken bir maçı kazandı ve mental açıdan oldukça yorgun olduğu ve bu nedenle kaza yapabileceği haftayı üç puanla kapamayı başardı.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar