Geleceğin yıldızları
Yıllardır, basketbolumuza yeni yıldız adayları gelmiyor, basketbolümüzün geleceği pek umut vermiyor diye yakınır dururuz. Ama işin aslı öyle değil. Basketbolumuzun geleceği parlak, hem de çok parlak. Letonya'da Avrupa Şampiyonluğu'na ulaşan gençlerimiz bu gerçeği gözümüzün içine sokarken, Türk basketboluna "Korkmayın biz geliyoruz" mesajını da verdiler. Gerçekten son derece yetenekli oyunculardan kurulu bu genç milli takım sadece bireysel becerileri ile değil, birlikte oynama ve takım olmanın ne demek olduğunu da herkese gösterdiler.
Şimdi sayacağım isimleri bir kenara not edin. Çok kısa bir süre sonra bu isimlerden bir çoğunu basketbolun önemli figürleri olarak göremezseniz, ben burada çıkıp, "40 yıldır bu işin peşinden boşuna koşmuşum" derim. Kenan Sipahi, Okben Ulubay, Metecan Birsen, Kerem Kanter, Berk Uğurlu, Cedi Osman, Egemen Güven, Kartal Özmızrak, Berk Demir ve Doğukan Şanlı'nın her biri bugünden sonra Türk basketbolunun gelecekteki önemli yıldızlarından biri olmaya adaydır. Bunu sadece Riga'dan getirdikleri şampiyonluk dolayısı ile söylemiyorum. Bu çocuklar daha bir yıl önce yıldızlar kategorisinde de aynı başarıyı elde ederek, kendilerini zaten kanıtlamışlardı. Şimdi de istikrarlı yürüyüşlerini sürdürerek, gözlerinin çok daha yukarılarda olduğunu kanıtladılar.
Letonya'da Avrupa'nın ekol olmuş ülkelerini birer birer devirerek şampiyonluğa ulaşan bu genç yetenekler ordusu, birlikte oynamaktan nedenli keyif aldıklarını da sergileyerek, basketbolumuzda pek alışık olmadığımız bir yapıyı da ortaya koymanın gururunu yaşattılar bizlerle. Koskocaman yürekleri ile oyunun sıkıştığı anlarda sorumluluk alma cesaretleriyle bir takımın nasıl olması gerektiğini gösterdiler hepimize. Türk basketbolunun en önemli sıkıntılarından biri olan savunma yapma fikrinin hemen hepsine mükemmel bir şekilde yerleşmiş olduğunu görmek gelecek adına gerçekten büyük umut. Hücumda ise pek görmeye alışık olmadığımız, akıcılık ve topu paylaşma düşüncesi ilerisi için gerçekten de çok önemli kazanımlar.
Bu takımı neredeyse A takımı düzeyinde bir ekip haline getiren baş antrenör Taner Günay ile ekibini yürekten kutlamak gerek. Verdikleri emekler karşılığını bulmuş ve ortaya hepimizin gurur duyacağı önemli bir ekip çıkmış. Yarı finaldeki ispanya ve finaldeki Hırvatistan maçlarında mücadeleyi hiç bırakmayan, pes etmeyen ve kazanma kararlılığını son ana dek ortaya koyan bir takıma sahip olduğumuzu görmek inanın gelecek adına her şeyden önemliydi.
Tabii böyle önemli takımlarda yaratıcı oyunculara sahip olmak da bir diğer önemli faktör. Turnuvanın en değerli oyuncusu seçilen Kenan Sipahi, işe bunun en çarpıcı örneği. Saha içindeki duruşu, arkadaşlarını yönlendirişi, kararlılığı ve sorumluluk alma cesareti ile bana göre daha şimdiden bir yıldız. Tofaş'ın onu cesaretle oynatma kararlılığı Kenan'ın bu noktaya gelişindeki en önemli etkenlerden biridir. Hatırlıyorum da bundan birkaç yıl önce henüz 16 yaşındayken Barcelona'nın yaptığı astronomik teklifi nasıl da elinin tersi ile itip onu Türk basketboluna kazandırma arzusunu göstermişti Tofaş Kulübü.
Böylesine iyi ve karakterli bir milli takıma sahip olmak için yıllarca çalışan TBF'nin bu yoldaki çabalarını alkışlamak gerekir. Bazı konularda eleştirdiğimiz Turgay Demirel'in özellikle altyapı konusundaki bu gayretlerini takdir edip, yiğidin hakkını teslim etmek de hepimizin üzerine düşen bir vazifedir.
Önce yıldızlarda şimdi de gençlerde Avrupa'nın en büyüğü olmayı başaran bu kadronun gelecekteki A Milli Takımımızı da bir yerlere taşıyacağına, en azından verdiğimiz istikrarsız görüntüleri ortadan kaldıracağına yürekten inanıyorum. Şimdi tüm kulüplerimizin üzerine düşen görev bu çocuklara daha fazla oynama olanağı tanımak ve bugünün yıldız adaylarından geleceğin yıldızlarını yaratmak için onlara daha çok şans tanımak olacaktır. Eğer bunu başarabilirsek, işte o zaman Dünyanın önemli basketbol merkezlerinden biri haline geliriz. Çünkü bu potansiyel bizde fazlasıyla var.
Potada şenlik
Futbolumuzun kabus dolu günler yaşadığı şu süreçte, basketboldan gelen haberler gerçekten son derece sevindirici. Sadece alt yapılardan gelen umutlu haberler değil bu sevincimizin nedeni. Geçtiğimiz sezon potada aradığını bulamayan Fenerbahçe Ülker başta olmak üzere bir çok takımımızın önemli transferler yapıp güçlü kadrolar oluşturma gayreti, bu kez keyifli bir basketbol sezonu geçireceğimizin ön habercisi sanki. Takımın başına Avrupa'nın en önemli coachlarından biri olan Obradoviç'i getiren Fenerbahçe, kadrosuna yaptığı takviyelerle bu yıl salonlarda fırtına gibi esmeye aday olduğunu şimdiden kanıtladı. Kleiza, N.Bjelica ve Zoric gibi üç dünya yıldızını kadrosuna katan Fenerbahçe Ülker'in büyük hedefi gerçekten son derece sevindirici. Eğer ısrarla peşinden koştukları Milos Teodosic transferi de biterse Fenerbahçe Avrupa Ligi'nin de önemli şampiyonluk adaylarından biri haline gelir. Büyük taraftarı ile bu sezonun önemli bir rengi olacak olan Fenerbahçe ile birlikte geçen yılın şampiyonu Galatasaray, Banvit, Anadolu Efes ve Beşiktaş'ın da güçlü kadroları hem Avrupa kupaları hem de enfes bir ligin müjdecisi. Kısacası bu yıl potada şenlik var hem de futbolun pabucunu dama atacak cinsten.
Yasaklarla olmaz
Bizde akla gelen en önemli sorun çözme yöntemi; yasaktır. Sürekli sıkıntı yaratan bir sorunu çözmekte zorlanıyorsak hemen bu yöntemi devreye sokarız. Örnek mi? Derbilerde olay çıkacak diye deplasman takımının taraftarına kapatıveririz tribünleri. Şimdi de Süper Kupa yasakları gündemde. Neymiş efendim, protesto olacakmış, olay çıkacakmış, taraftar tahrik olacakmış... Pankart yasak, tribünlerin renkli sesi davul bile yasaklar listesinde. Hep söylüyoruz, yasaklarla bir yere varamayız diye. Önemli olan yasaklamak değil, bir müsabakanın nasıl izleneceğini öğretebilmek. Bunun yolunun da eğitimden geçtiğini bilmeyen var mı acaba? Lafa gelince hepimiz biliyoruz da uygulamaya gelince yasağı hemen ortaya sürüyoruz.