Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Yetkililer “İstanbul’un üç aylık suyu kaldı” dedikçe ben de kendimi, şu iki şarkıyı söylerken buluyorum.

-İlki, güzel yeşil gözlü, sarışın, billur sesli Emel Sayın’ın söylediği bir dönem dillere destan “Çatlayan dudaklara, sararan yapraklara, kuruyan topraklara yağdır mevlam su, yağdır mevlam su” diye diye geçiyor karantina günlerim. Hatta hızımı alamıyor, “Alev saracak kadar, yandım yanacak kadar, suya kanacak kadar, yağdır mevlam su” diye bangır bangır bağırıyorum.

-Sonra dinginleşiyorum. Sezen Aksu’nun “Su Gibi” geliyor aklıma. Diyor ki, Minik Serçe: “Bir ömrün hikayesi. Sığar mı bilmem satırlara. Yaz desem anılara. Sırlarımı ele verir mi? Su gibi aktı yıllar. Derya da, bir damla kadar. Yaşadım şahidimsiniz yıllar sizden kim korkar” diye diye inliyorum. Malumunuz karantina günlerinde günler su gibi akıp geçerken anılar, yaşananlar, geçmişle de büyük bir sınav veriyoruz. Sonra, “Hay bin kunduz. Kalk yaz bildiklerini, şöyle bir hareketlen, sırlarını dök” diyorum. Sonra da “Otur oturduğun yerde, kaşınma” diyerek “Yağdır mevlam suya”ya hızla dönüş yapıyorum.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar