Size tehditse bize 11 bin kat fazla tehdit
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, ABD’ye seslenerek diyor ki: “Sen 11 bin kilometre öteden geliyorsun. Bu topraklar senin mi?”
Cumhurbaşkanı’nın kimi görüşüne katılabilir, kimine katılmayabilirsiniz.
Hatta tüm söylediklerine külliyen karşı olabilirsiniz.
Ama bu cümlesine hiçbirimiz hiçbir şey diyemeyiz.
Haklı, hem de çok haklı.
ABD 1990’ların ilk yıllarından bu yana Ortadoğu’da.
2003’ten büyük bir güçle geldi.
Sonra Obama seçim vaadi olarak söz verdiği üzere Irak’tan güçlerini çekti ama Ortadoğu’dan uzak duramayacağı için farklı bir yöntemle geri geldi.
Önce IŞİD diye bir örgüt icat ettiler.
Irak kökenli bu cihatçı terör grubunun Suriye’ye sirayet edip IŞİD adını almasına göz yumdular.
Sonra da “IŞİD bize tehdit” diyerek bölgeye geri döndüler.
Büyük güç taşımadılar ama bölgesel bir başka terör örgütünün “legal” olarak tanımladıkları bir kolunu kullanmak suretiyle geri geldiler.
Suriye’deki IŞİD’in 11 bin kilometre uzaktaki ABD’ye “tehdit” olduğunu öne sürerek buradaki varlıklarını legalize ettiler.
Buna karşın Türkiye kendisine 0 kilometre mesafedeki PKK’yı ve IŞİD’i Türkiye’den uzak tutmak için operasyon yapınca “Senin ne işin var Suriye’de?” dediler.
Kusura bakmasınlar ama bizim Suriye’de onlarınkinden çok daha ciddi ve çok daha gerçek bir işimiz var.
***********
NATO’DAN ATILMA OLAMAZ
YİNE “Türkiye’yi NATO’dan atalım” sesleri yükselmeye başlamış.
Bunu dillendirenler “cahil” ya da “aptal” olmadığı için muhtemelen NATO Anlaşması’nın anlaşmaya dahil ülkelerden herhangi birini NATO’dan atmaya izin vermediğini biliyorlardır.
Bütün NATO ülkeleri bir araya gelip “Türkiye’yi atalım” diye el kaldırsalar, Türkiye “Atmayalım” veya “Çıkmıyorum” derse bizi NATO’dan atacak bir mekanizma yok.
Durumumuz o kadar sağlam.
Bu lafları çıkaranların amacı, Türkiye’yi öfkelendirip, “Alın NATO’nuzu başınıza çalın” diyerek NATO’dan ayrılmasını sağlamak olmalı.
Türkiye karşıtları için bir başka çözüm yolu ise NATO’yu işlevsiz hale getirip içine Türkiye’yi almayacakları yeni bir NATO benzeri oluşum kurmak.
Ancak bu hem çok zor hem çok maliyetli hem de neredeyse imkânsız.
Bu yüzden ortada tam bir “İt ürür kervan yürür” durumu var.
Yeter ki kervanbaşının tepesi atmasın.
***********
İSTİKLAL MARŞI HAKKINDA MÜZİKOLOG GÖRÜŞÜ
İSTİKLAL Marşı’mızın müziğinin değişmesi önerisi, çok kıyamet koparmasa da tartışıldı.
Ben size söyleyeyim, yarın öbür gün değişmesi gündeme gelirse şaşırmayın.
Mehter benzeri yeni bir beste olması hiç de uzak bir ihtimal değil.
Tabii sosyal medyada dolaşan “ilahi” tarzı söylenmiş İstiklal Marşı olmayacaktır, orası kesin.
Müzik söz konusu olunca, kadim dostum Murat Bardakçı’ya başvurmamak olmaz.
Türkiye’deki en iyi müzikolog ya da müzikologlardan biri olan Bardakçı’nın müzik üzerine çok sayıda kitabı vardır ve bunlardan bazıları dünyanın en büyük üniversitelerinin yayınevleri tarafından basılmıştır.
O yüzden Murat’a sordum İstiklal Marşı’mızın bestesini.
“Benim müzik anlayışıma göre son derece güzel bir marştır. Ancak sözler ile müzik uyumu konusunda hepimizin bildiği bir uyumsuzluk vardır” dedi.
“Yani değişmesinden yana mısın?” diye sordum.
“İstiklal Marşı’nda sorun bestede değil sözlerdedir. Bu sözleri herhangi bir besteye oturtmak çok zordur. Zaten dikkat edersen Mehmet Akif çok büyük bir şair olmasına, çok önemli şiirleri olmasına rağmen bunlardan hiçbiri bestelenmemiştir. Musikiye uygun şiirler değildir bunlar. Zaten Türk musikisinde şiir başka bir şeydir, güfte başka bir şey. İkisi farklı şeylerdir” dedi.
Benim Murat’tan anladığım bu.
Belki bizi daha fazla aydınlatmak isterse, bu konuyu kendi köşesinde daha iyi bir biçimde ele alabilir.
***********
İNTERNET ŞİRKETLERİ NİYE DEĞERLİ İMİŞ ANLADIK
TRUMP’ın seçimi “big data”yı kullanarak kazandığını daha önce bu köşede yazmıştık.
Konuyu bilenler için Cambridge Analytica adlı şirket çok yabancı bir kuruluş değil.
Türkiye dahil pek çok ülkede data değerlendirme işi yapıyorlar.
Bunu bir pazarlama “aleti” olarak firmalara sunuyorlar.
Ancak asıl ünleri, siyasete verdikleri hizmetten geliyor.
İki çok zeki İngiliz gencin kurduğu şirket, bir süre önce yurtdışında çalışan bir Türk yöneticiye çok üst düzey pozisyon teklif etmişti.
Türk yönetici ise teklifi, “Kirli görünüyorsunuz. Sizinle çalışamam” diyerek reddetmişti.
CA’nın patlayan bombası aslında sürpriz değil.
Peki Facebook’un böylesine kirli bir işin parçası olması şaşırtıcı mı?
Tabii ki değil.
Hiçbir geliri olmayan ama elinde çok miktarda data bulunduran pek çok internet şirketinin neden milyonlarca dolar ettiğini herkes merak ediyordu.
Herhalde şimdi herkes anlamıştır.
Gelecekte dünyayı bilgiye sahip olan yönetecek.
Bilgi de şu anda onlarda toplanıyor.
Hem de zahmetsizce, gönüllü olarak verilen en detaylı bilgi.
Bu arada merak edenler için söyleyeyim.
Facebook’ta yokum.
Adıma açılmış bir şey görürseniz bilin ki benimle alakası yoktur.
***********
ORADA DA ÇİFTLİK
FACEBOOK, Cambridge Analytica tarafından kullanılan tüketici verilerinin büyük bölümünü bir zamanlar çok moda olan “Farmville” yani “Çiftlikkenti” adlı oyun vasıtasıyla toplamış kullanıcılardan.
Benim anladığım kadarıyla işin içinde bir “çiftlik” var ise o işten uzak durmak lazım.
İster şehri olsun, ister bankası.
***********
TEK KART OLMAZ MIYDI!
EHLİYETLER ve nüfus kâğıtları değişiyor.
Akıllı kartlar veriliyor.
Benim anlamadığım ise şu.
Madem bu kartlar o kadar akıllı, yani üzerlerinde tüm bilgilerimizin olduğu çipler var; niye ehliyet ve nüfus kâğıdı ayrı ayrı veriliyor. Aynı kart üzerinde olamaz mı?
Eğer ehliyetiniz de varsa kartın üzerine ehliyetin numarası da ayrıca yazılıp çipine de bunun bilgileri geçirilse ve cebimizde bir sürü kartla dolaşmasak.
***********
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bedava sandığımız şeylerin bize maliyetinin daha yüksek olduğunu unutmadığımız zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce