Vicdan
AK Parti içinden değer verdiğim isimlerden biri aradı sabahın erken saatlerinde.
Gece Habertürk’teki Ekrem İmamoğlu’nun konuk olduğu programı izlemiş.
“Fatihciğim bu partiye ne kadar bağlı olduğumu, uzun yıllardır tanıdığım Reis’e asla kötülük gelsin istemeyeceğimi bilirsin” diye girdi söze.
Bu giriş üzerine gardımı almaya hazırlandım.
Benim eleştirel yazılarımı konu edecek ve sitem edecek diye düşündüm açıkçası.
AK Parti’nin eleştiriye en açık isimlerinden biri olduğunu, her şeyi açık açık konuşabilmeye devam ettiğiniz ender AK Partililerden biri olduğunu bildiğim halde, beklentim bu idi.
Ancak beni ters köşeye yatırdı.
“Bak sevgili dostum, biz bu partiyi kurarken ve bu parti için gecemizi gündüzümüze katıp çalışırken, tek bir şeyimiz var. Vicdanımız. Vicdansızlığa karşı çıktık biz. Ama bugün bakıyorum eleştirdiğimiz ne var ise aynısını, hatta beterini yapıyoruz.”
Şaşırdım ve konunun Ekrem İmamoğlu’nun katıldığı program ile bağlantısının ne olduğunu merak etmeye başladım.
“Ne oldu, sen de Ekrem İmamoğlu’na mı oy vermeye karar verdin” dedim.
“Yok yok. Her şeye rağmen bazen elim gitmese de partime oy vermeye devam ediyorum ama Ekrem Bey’e yapılanlar vicdanımı yaralıyor” dedi.
“YSK kararı mı?” dedim.
“Hayır, YSK kararı YSK’nın vicdanıdır. Beni rahatsız etmez. Ben bizim cenahın Ekrem İmamoğlu ile ilgili yaptıklarından rahatsızım” dedi.
Akşam programda Ekrem İmamoğlu'nun sözlerinin kesilip biçilerek, İstanbul’u bazı terör örgütleri ile birlikte yönetecekmiş gibi gösteren bir video hazırlanmasından şikayet etmişti.
“O videoyu hazırlayan hanımefendinin kim olduğunu bütün İstanbul teşkilatı biliyor. Ve çok ayıp ediyorlar. Bu videoyu hazırlayan E.K hanım. İl örgütüne bir şekilde girdi. Hatta bir ara Tanıtım ve Medya İlişkileri Başkanlığında görevlendirildi. Tepki üzerine oradan alındı fakat ilde görevi sürüyor. Şunu bil ki, bu Pelikan taktikleri partide ciddi rahatsızlık yaratıyor.”
“Engelleyin o zaman” dedim.
“Engelleyemiyoruz. Çok çirkin işler yapıyorlar. Eskiden, Milli Görüş döneminde bize yapılanların daha beterini şimdi bunlar yapıyor. Bunun vebali var” dedi.
Siyasi yelpazenin her tarafında hâlâ vicdan sahibi siyasetçilerin olması belki iyice dibe vurmamızı engelliyor.
Onlar da gidince halimiz iyice harap anlaşılan.
***
Çok olmayan adamlardan biri
Bazı futbolcular vardır, hangi formayı giyerse giysin, isterse en ezeli ve ebedi rakibinizde oynasın onları seversiniz, onlara saygı duyarsınız.
Bunlardan biri de Fenerbahçe’nin bana göre unutulmazlarından biri Şükrü Birant. Gençler hatırlar mı bilmiyorum Birant’ı.
Belki Fenerbahçe TV’de katıldığı programlardan biraz bilirler ama centilmenlerin sporcu olabildiği dönemlerin tipik bir adamıydı Birant.
İyi eğitimli, janti, zarafet dolu bir futbolcu idi.
Bir yandan da tatlı bir alemci tarafı vardı ama o tarafı da çok şık bir biçimde götürürdü.
Hatırladığım, Fenerbahçe’deki futbolculuk kariyeri boyunca tek bir sarı kart bile görmemiş olmasıydı.
Şahane bir adamdı anlayacağınız.
Rakip takımın koyu bir taraftarı olmama rağmen, çocuk yaşımda Şükrü Birant’a hayranlık duyardım.
O Birant şimdi yoğun bakımda imiş.
Birkaç gün önce ciddi bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılan Birant’ın hayati tehlikesinin sürdüğünü öğrendim.
Tüm sporseverlerin, özellikle de Fenerbahçe taraftarlarının Birant’a pozitif dileklerini yollamalarını, dua etmelerini istiyorum.
Böyle spor adamlarından çok yok çünkü.
***
Kendim ettim kendim buldum
Anket manket yapılıyor.
Yapılsın bir itirazım yok elbet.
Ama anketlerden öte gördüğüm bir şey var.
AK Parti durduk yerde kendisine bir “rakip” yarattı.
Geçen gün bir arkadaşım bir video yollamış WhatsApp’tan.
Açtım izledim.
Orta Karadeniz’in bir köyünde 100 yaşında bir nine, ailenin gençleri ile sohbet ediyor.
Gençlere Ekrem İmamoğlu’nu övüyor. Hakkının yendiğinden söz ediyor.
Geçen yılın sonuna kadar pek kimsenin adını bilmediği İstanbul’un bir banliyö belediye başkanı, Karadeniz’in köyünde, 100 yaşındaki bir kadının aklına girdiyse eğer, bu o belediye başkanının başarısı kadar, rakiplerinin de başarısızlığı demektir.
Hele hele o kişi mensubu olduğu partinin kimliğinin de önüne geçip “Ekrem” ya da “İmamoğlu” olarak anılmaya başlamışsa, rakipleri açısından sıkıntı büyüktür.
Siyasette bu şekilde öne çıkan son kişinin kim olduğunu hatırladığınız zaman, bir musibetin bin itirazdan daha hayırlı olduğunu anlamıştır herhalde iktidar.
Ama geç olmuştur muhtemelen.
***
Yasal sonuç
Sabahattin Önkibar’a saldıranlar da serbest.
Beklenen sonuç.
Niye böyle oluyor?
Basit.
Bu ülkede kanun böyle.
Bırak tekme tokadı, silahlı saldırıda bile böyle sonuçlanıyor olaylar.
Vatandaş için de böyle, gazeteci için de böyle.
Peki aksi mümkün mü?
Tabii ki, mümkün.
Savcı olayı basit saldırıdan çıkarıp, halkı kin ve düşmanlığa tahrik maksadıyla ve ülkede kaos ve kargaşayı hedefleyen bir girişim olarak nitelendirirse ve bu yönde bir taleple mahkemeye sevk ederse belki mahkemeler tutuklanma kararı verir.
Ama aksi takdirde ister gazeteci döv, ister siyasetçi, ister sade vatandaş.
Serbest kalırsın.
Yasa karşısında fark yok çünkü.
***
Cesaret
Ahmet Hakan sormuş, “Gazetecilere saldıranlar bu cesareti nereden alıyor” diye.
Çok basit Ahmet Kardeşim.
Çok basit.
Seni dövenler, senin kanalında program konuğu oldu.
Başka söze gerek var mı!
***
Lego Movie olmamış THY
Ne zamandır yazayım diyorum da fırsat olmadı.
THY’nin uçtuğu her yere THY ile uçan ve milli havayolumuzdan gayet memnun biri olarak THY yönetimine bir şikayet ya da uyarım olacak.
Modern ve farklı işler yapmak istiyorsunuz. Global bir marka gibi davranıyorsunuz.
Hiçbir itirazım yok.
Ancak bunu iyi yapmak ile kötü yapmak arasında bir fark var.
Genelde iyi yaptığınızı kabul etmekle birlikte.
Şu kabin içinde bir süreden beri gösterdiğiniz “güvenlik uyarıları” filmini hiç mi izlemedeniz!
Hayatımda daha kötü bir şey izlemedim.
Lego Movie karakterleri ile yaptığınız bir filmin ne ne dediği belli ne de buradan bir güvenlik dersi almak mümkün.
Gürültü, patırtı, karmaşa içinde bir şey. Tam bir hengâme.
Ve hemen herkes benimle bu fikri paylaşıyor.
Allah aşkına bir ön önce şunu kaldırıp, yerine THY’ye yakışır bir film koyun.
Rica ediyorum.
***
Yasal olsun yasal
Bir takside banka kartımın kopyalanıp hesabımdan para tırtıklandığını yazınca bazıları mesaj atıp, “Taksicileri savunur musun, al sana işte. Bak UBER’de böyle bir şey olmuyor” demişler.
Yıllar önce de bir banka çalışanı banka hesabımı boşaltıp cebine atmıştı.
Böyle bir durumda da yasa dışı para ticareti yapan tefecileri mi savunmam gerekiyor bankalara karşı. Paranı tefeciye yatırsan böyle olmazdı mı diyecektiniz o zaman.
Ben taksicileri savunmuyorum.
Ben yasaları savunuyorum.
UBER yasa dışı. Yıllardır yöneticiler tarafından hoş görüldüler, kollandılar ve yasadışı iş yaptılar.
Ben ise “UBER de olabilir ama kuralı yerel yönetim koysun. İhale ile taşımacılık lisansı versin” dedim.
Hâlâ da aynı şeyi söylüyorum.
Benim paramın tırtıklanmış olması, benim yasa dışını savunmamı gerektirmez.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Rabbena hep bana diyenlerin sonunda kaybettiğini anladığımız zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce