Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Sevgili okurlar, bakmayın öyle kocaman kocaman laflar edildiğine, aslında iki şey çok basittir.

Basit olduğu için de herkes üzerine ahkam kesmekte kendini özgür ve rahat hisseder.

Bunlardan biri futboldur, diğeri ise siyaset.

Basiti görmek de kolaydır aslında.

Bakın, daha YSK seçimleri iptal kararı vermeden, 31 Mart seçimlerinden sonra oylar tekrar tekrar sayılırken, bu köşenin sahibi kulunuz bakın 6 Nisan günü ne yazmışım:

“11 Aralık 1977 günü yapılan Konya Belediye Başkanlığı seçimi sonucunda sandıktan 1. Sırada Mehmet Keçeciler çıktı. 27 bin 556 oy almıştı.

İkinci sırada ise CHP adayı Adnan Ertanık vardı ve 21 bin 927 oy almıştı. Adalet Partisi’nden Mehmet Ortaer’in oyu ise 17 bin 683 idi. Bazı sandıklarda itiraz edildi.

Oydu, buydu derken süreç uzadıkça uzadı.

Adalet Partisi ve CHP, YSK’ya itiraz ettiler ama bambaşka bir gerekçe ile.

Keçeciler’in adaylık başvurusunun il başkanı değil, ilçe başkanı tarafından yapıldığı gerekçesi ile.

İtiraz aslında geçersizdi çünkü seçimden önce yapılmış olması gerekiyordu.

Ama YSK kazanan adayın hakkını yiyerek usulsüz biçimde seçimleri iptal etti.

19 Mart 1978 günü seçimler yenilendi.

Mehmet Keçeciler bu kez 34 bin oy alarak ve farkı itiraz edilmeyecek biçimde açarak seçimi kazandı.

Seçmen mağdur edilen siyasetçiye sahip çıkmıştı.

Ancak Belediye Meclisi seçimleri yenilenmediği için orada AP ve CHP çoğunlukta idi.

Belediye Başkanının maaşını düşürdüler, her türlü zorluğu çıkardılar.

Ama Konyalılar seçtikleri başkana sahip çıktılar.

Sonuna kadar arkasında durdular.

Bunu niye mi yazdım şimdi.

Ne bileyim, bazen tarihi hatırlamakta fayda var.”

Yetmemiş, seçim tekrarı kararı alındıktan sonra okurlar, yani sizler “Yenilenen seçimde ne sonuç çıkar?” diye ısrarla sormuşsunuz.

8 Mayıs günü de şöyle yazmışım:

“"Okurlar soruyor merakla:

23 Haziran’da sandıktan ne çıkar?

Bu köşenin takipçileri farkındadır ki, ben 1 Nisan’dan bu yana seçimlerin tekrarlanacağını yazıp duruyorum. Ve seçimleri tekrarlatmak isteyenlere geçmişten bir misal veriyorum.

1977 yerel seçimlerinden.

O seçimde Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığına Mehmet Keçeciler seçilmişti.

O günün iktidarı, YSK üzerinde baskı kurarak Konya seçimlerinin yenilenmesini sağlamış ve bunun sonucunda Mehmet Keçeciler tekrarlanan seçimi bu kez 34 bin oyla, yani oylarını arttırarak kazanmıştı.

Bunu 6 Nisan günü yazdım.

Açıp detaylarına bakabilirsiniz.

Anlayacağınız bu millet oyuna sahip çıkar.

Yeter ki sandığa leke düşmesin."

Siyaset bu kadar basit aslında.

Yoksa ben nereden bileceğim aylar öncesinden sandıktan ne çıkacağını...

Müneccimbaşı mıyım!

***

Çok ağır sorumluluk

Ekrem İmamoğlu kendisinin bile ummadığı kadar büyük bir sorumluluğun altında şu anda.

Öncelikle görevi hayırlı uğurlu olsun.

Anasının ak sütü gibi helaldir.

Ama dediğim gibi sorumluluk çok ağır.

Türkiye’de ya yeni bir siyasetin başlangıcını yapacak ya da bir siyaseti yeniden Türkiye halkından uzaklaştıracak.

Tarafsız, adil, hukuka saygılı, yolsuzluğa bulaşmamış, temiz bir “Kent hizmetkarı” olursa partisinin ve kendisinin önünü açar, Türkiye’yi yeni bir yere taşır 2023’te yepyeni bir hikaye yazar veya yazılmasına vesile olur.

Çuvallar ise Türkiye’nin geleceğine ilişkin bambaşka bir yolun açılmasına neden olur!

Duyduğum kadarı ile Belediye’deki en önemli görev olan genel sekreterliğe, Tüpraş’ın eski CEO’sunu getirecekmiş.

Bana doğru bir tercih gibi görünüyor.

En azından mantık olarak.

İstanbul’da yazılacak başarılı bir hikaye, Türkiye için de yeni ve önemli bir umut demektir.

Göreceğiz.

***

Teşekkürler Binali Bey

Binali Yıldırım’a dün televizyonda da teşekkür ettim.

Burada da etmek istiyorum.

Siyasi hayatı boyunca gerekirse partisinin politikaları ile ters düşme pahasına asla kutuplaştırıcı, ötekileştirici bir dil kullanmadı.

Yenilenen kampanya sırasında ise “Çalmışlar” cümlesi dışında hatalı bir söz söylememeye gayret etti.

Ve en önemli işi dün seçim gecesi yaptı.

Tamamen kendi inisiyatifi ile saat 19.15’te yani seçim yasaklarının bittiği anda halkın karşısına çıkıp “Seçimi kaybettim. Rakibi kutluyorum. Yapacağı doğru işlerde yanında olacağız” dedi.

Bu, Türkiye’nin tansiyonunu da bir anda normale çekti.

Olası her türlü gerilimi önledi.

Her şeyi kolaylaştırdı.

Geçen seçimde düşürüldüğü hataya bu kez düşmedi.

Adam gibi yenildi.

Bize de düşen teşekkür etmek oldu.

***

E ko no mik

AK Parti niye kaybetti, CHP ya da İmamoğlu niye kazandı!

Nedeni basit.

Ekonomik.

AK Parti’yi iktidara taşıyan ekonomi idi, 2001 ekonomik krizi idi.

İktidarını sallayan da ekonomi oldu.

Gerisi lafügüzaf.

Lüks otomobile, zenginleşmeye kızmış seçmen.

Hayır ona kızmadı.

“Kendisi fakirleşirken zenginleşmeye kızdı”

Beraber zenginleşirken başkasının da zenginleşmesini umursamazdı!

Yanından geçen çakarlı lüks otomobile kızmadı.

O hep geçiyordu.

Ama kendisi otomobilinin taksidini ödeyemezken, benzinini alamazken yanından geçen çakarlı otomobile kızdı.

Geçen gün Isparta’da 4. ölüm yıldönümünde anmaya gittiğim Demirel, tencerede pişenin sandıktan çıktığını söylerdi.

Olan bitenin yüzde 80’i ekonomiktir.

Ha bu arada CHP, AK Parti’yi şaşırtacak adaylar çıkardı.

O tuzu biberi oldu.

***

Ek fatura

Tekrarlanan seçimde farkın büyüyeceğini biliyorduk ama bu kadar büyüyeceğini açık söyleyeyim ben bile tahmin etmiyordum.

Benim tahminim 250-300 bin fark idi.

800 bin biraz ağır oldu.

Bu açılmada temel nedenler AK Parti’nin hatalarından kaynaklandı.

1. Pontus söylemi. Büyük oranda Karadenizlilere yaslanmış bir AK Parti’de akıl tutulmasına delalet ediyordu.

2. Valiye hakaret etti söylemi. Türkiye’de seçmen valiyi devlet otoritesi olarak görür ve valilere pek de bayılmaz. Vali’nin yaptığını da haksızlık olarak gören çoktu. Üstelik de “Seçilmişi atanmışa yedirmeyiz” diyen bir siyasi hareketin atanmışa sahip çıkması seçmende benimsenmedi.

3. “Seçilirse yargı ile indiririm” söylemi tamamen ters tepti.

4. Ve tabii “Öcalan Brothers”ın kamu ajans ve televizyonlarında boy göstermesi ve seçime yönelik mesajlar vermesi milliyetçi muhafazakar seçmenin hiç ama hiç hoşuna gitmedi.

E bunca hatanın da bir “Ek faturası” olmalıydı.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Demokrasinin sandıkla gelmek değil sandıkla gitmek olduğunu bildiğimiz zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar