Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

CHP’li Torbalı Belediye Başkanı, 24 yaşındaki oğlunu bir belediye iştirakinde genel müdür yardımcısı yapınca kıyamet koptu.

Kopmalı mıydı?

Kopmalıydı.

Bir yandan siyasi etik falan diyeceksiniz, iktidardaki aile ilişkilerini eleştireceksiniz sonra da partinizin ilçe belediye başkanı, 24 yaşındaki oğlunu belediye iştirakine genel müdür yardımcısı yapacak.

Kabul edilebilir gibi değil.

Ya istifası istenmeli ya partiden atılmalı.

Bırakın genel müdür yardımcısı yapmayı, bırakın 7 bin TL maaş bağlamayı, “siyasi etik”diye bir şey var ise belediye başkanı oğlunu maaşsız stajyer olarak bile belediyede ya da iştirakinde görevlendiremez.

Bizim bildiğimiz siyasi ahlak anlayışı böyledir.

Bırakın siyasiyi, siyasetin dışında olsanız bile ahlak anlayışı böyledir bize göre.

Bu yüzden de CHP, Torbalı Belediye Başkanı’nı ya istifaya davet etmelidir ve belediye meclisinde “etik anlayışına” sahip, nepotizmin kucağına oturmayacağı garanti olan birini yeni başkan olarak seçmelidir.

Ya da “Partimiz için siyasi ahlak ve etik bir belediyeden daha önemlidir” diyerek Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur partiden hemen ihraç edilmelidir.

Demesinler ki, “AK Partililer farklı mı?”

Olmayabilirler.

Ama önemli olan farklı olan olabilmek.

Hele hele bugünlerde…

***

Bu herkes için ayıp değil mi!

Bunu söyledikten sonra gelelim, hükümet destekçisi medyaya.

İsmail Uygur’un oğlunu genel müdür yardımcısı yapmasına haklı bir tepki gösterdiniz.

Sıkıntı yok.

Ancakkkkk!

Aynı tepkiyi AK Parti tarafından birisi yapınca da gösterdiniz mi, gösterebiliyor musunuz, gösterebilecek misiniz?

Yanıtınız muhtemelen “Hayır gösteremiyoruz” olacaktır değil mi!

Hadi onu geçtik, mesela Torbalı Belediye Başkanı oğlunu genel müdür yardımcısı olarak atamak yerine, oğluna ve arkadaşlarına şirketler kurdurup belediye işlerini bir şirketlere taşeron olarak verseydi onu normal karşılayacak mıydınız!

Çünkü yıllardır böyle şeyleri çok normal karşıladığınızı biliyoruz.

Yoksa bunlar sadece CHP için ayıp ya da suç!

***

Dünyanın en güzel yeri

Daha önce çeşitli vesilelerle söylediğim bir şeyi bir kez daha tekrar etmek isterim.

“Dünyanın en güzel yeri neresidir?” diye soracak olursanız, sayacağım birkaç yer içinde “Anadolu’nun Kuzey Ege sahilleri” mutlaka yer alacaktır.

Bana göre Türkiye’nin de en güzel doğasına sahip yeridir.

“Çalışmak zorunda olmasan nerede yaşamak istersin?” sorusuna benim yanıtım Kuzey Ege’dir.

İster kıyısı olsun, ister dağı.

Bunu niye söylüyorum.

Bu bölgenin doğasını, florasını, havasını, toprağını, suyunu özenle korumamız lazım.

Üç kuruşluk rant için burası feda edilemez, kirletilemez.

***

Eleştirmek ayrı, yalan söylemek ayrı

Ahmet Kekeç demiş ki, “Lozan’ı eleştirmek suç mu?”

Asla değil Ahmet Bey.

Ben de Lozan’la ilgili 100 ayrı noktayı eleştirebilirim.

Ayıp olan eleştirmek değil.

Doğru veriler, doğru bilgiler üzerinden Lozan da eleştirilir, başka şeyler de.

Ben sadece yalan söylenmesini eleştirdim.

2.5 milyon kilometrekare yalanına.

Cezayir 1830’da Fransızların eline geçmiş...

Tunus 1881’de “Cezayir’in güvenliği” gerekçesi ile Fransa tarafından işgal edilip gitmiş…

Mısır 1882’de İngilizler tarafından işgal edilmiş, 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından fiilen el konulmuş.

Yani hem Tunus hem de Mısır, 2. Abdülhamit döneminde fiilen elden çıkmış.

12 Adalar’a İtalya 1910’larda el koymuş.

Bunları söyleme ve her şeyi Lozan’a yükle.

Ayıptır.

Eleştirmek değil, yalan söylemek ayıptır.

Mesela ben de 12 Adalar’ın Lozan’da geri alınabileceğini, İngiltere’nin buna yanaşmak üzere olduğunu düşünürüm hep.

Mesele budur Ahmet Bey.

Mesele eleştiri değildir.

Mesele yalancılıktır.

Doğruyu söyleyenler, ne isterlerse onu eleştirebilirler.

***

Traktör

Şimdi de traktör tartışması var.

AK Parti’den önce Polatlı’da traktör var mıydı, yok muydu?

Polatlı’ya traktör ne zaman geldi bilemem.

Rahmetli dedemin Van’a 1930’ların sonunda traktörler yolladığını biliyorum.

Polatlı’yı ailesi bir zamanlar Polatlı’nın en büyük çiftliğinin sahibi olan bir dostuma sordum.

Verdiği yanıt şu oldu:

“1953’te bizim çiftliğe geldi. Hem traktör hem biçerdöver. Yanlış hatırlamıyorsam Marshall yardımı ile gelenlerdendi. Massey ve Harris idi galiba”

1970’lerde ise Türkiye’nin en büyük özel sektör ağır sanayi yatırımı yapılmıştı Polatlı’ya. Kamyon ve traktör şanzımanları üretmek için.

Aynı yıllarda İstanbul’da Massey Ferguson, Kayseri’de Hema-Ford, Ankara’da Türk Traktör onbinlerce traktör üretiyordu. Anlayacağınız Türkiye ne yokluklar ülkesiydi ne de çokluklar.

Kendi halinde, kararınca bir ülkeydi.

O zaman da dünyanın ilk 20 ekonomisinden biriydik, şimdi de öyleyiz.

Herkes ne kadar gelişti ise biz de o kadar geliştik.

***

Hakkıdır, ister

Şeyma Subaşı, alışveriş merkezlerinde imza günü düzenlemek için 40 bin TL para, özel VIP ulaşım hizmeti ve dinleneceği bir özel oda istiyormuş.

Sosyal medyada “Vay efendim nasıl istermiş, kim oluyormuş” diye bağırıp çağıranlar var.

İster efendim.

İstemekte bir ayıp yok.

Haklı da.

Gittiği yere peşinden binlerce kişi sürüklüyorsa, alışveriş merkezleri de bunu talep eder ve bedelini öder.

Ancak acaba şunu hesaba katıyorlar mı?

Şeyma Subaşı’nı görmek için alışveriş merkezine koşanlar ne kadar tüketici!

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Nepotizmin herkes için nepotizm olduğunu kabul ettiğimiz zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar