Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Böyle meselelerde ve böyle zamanlarda aklıselimi savunmak zordur ama denemekte de fayda vardır.

Tahmin edeceğiniz üzere, üç ilimizde belediye başkanlarının görevden alınıp, yerine kayyum atanması mevzuunu şöyle bir kurcalamak istiyorum.

Öncelikle şunu söyleyeyim, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın sözüne yüzde yüz katılıyorum.

“Teröre destek veren belediyelere müdahale kaçınılmazdır.”

Kesinlikle kaçınılmazdır.

Müdahale edilmiyorsa görev eksik yapılıyor demektir.

Yapılan işlem de Türkiye’deki mevcut hukuka ve mevzuata tamamen uygundur.

Peki bu biçimiyle içimize siniyor mudur?

Yıllar önce kamuoyunun da yakından tanıdığı bir işadamı ile ilgili bir yazı yazdım.

Arayıp kibarca davet etti.

Kamu kökenli CEO’su uzun uzun yaptıkları işin ne kadar hukuki olduğunu, yasalara nasıl uyduklarını, bununla ilgili Maliye Bakanlığı’ndan aldıkları yazıyı falan gösterdi.

Sonunda işadamı sordu: “Fatih Bey, yaptığımızın hukuki olduğuna ikna oldunuz mu?”

Yanıtım şu oldu: “Hukuki olduğuna ikna oldum ama ahlaken doğru olduğuna ikna olamadım.”

Elbette ki, devletin yasalara dayanarak yaptığı bir işlemin ahlaki olmadığını söyleyecek değilim.

Ama bu şekliyle doğru bulduğumu da söyleyemem.

Bugün bir şirkette dahi, yönetim kurulunu görevden aldırmak, kayyum atamak için bir mahkeme kararına ihtiyaç varken, seçilmiş belediye başkanlarının bu şekilde görevden alınmasına imkan sağlayan bir mevzuata çağdaş demek pek mümkün değil.

En azından İçişleri Bakanlığı görevden almayı gerektirecek suçlarla ilgili bir dosya ile bir mahkeme kararı sonrasında bu görevden almaları gerçekleştirse çok daha doğru olmaz mı?

Şimdiki durumda da en azından hızlı bir yargı denetimi gerçekleştirilse ve kamuoyunu tatmin edici delillendirme ile alınan kararın doğruluğu ve haklılığı ile ilgili şüpheler giderilmeli.

Her ne kadar yargıya güvende de çok ciddi sorunlarımız olsa da, ortaya koyulacak bir yardım ve yataklık delili bu görevden almalara meşru ve vicdanlarda kabul görecek bir zemin kazandıracaktır.

Aksi halde bu kararın uzun vadede HDP’ye ve terör örgütüne yarayacağı kesindir.

***

Yağmur Başkan gitsin ister

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı tatilde olduğu için eleştirenler arasında ben de varım ama bunun bir linçe çevrilmesini ve “İşte CHP zihniyeti” denecek kadar meselenin farklı bir noktaya götürülmeye çalışılmasını da adil bulmuyorum.

Hatta ayıp buluyorum.

Biliyoruz ki, bu yağmurun İstanbul’un başına açtığı ilk felaket değil; son 20 yıl içinde beterlerini yaşadık.

Bu olay üzerinden belediye başkanını yıpratma kampanyasına dönüştürenlere de, “AK Partili belediyeleri eleştirmiyordunuz ama” diyenlere de biraz hatırlatma yapmak istiyorum.

Bakın aşağıdaki gazete kupürü, 8 Ekim 2004 gününe ait.

Belediye Başkanı, Mart sonunda seçilmiş olan AK Partili Kadir Topbaş.

İstanbul’u sel almış, Kadir Bey de Ekrem Bey gibi ortalıkta yokmuş.

2009’da beteri var.

İstanbul’u ve hatta bütün Marmara’yı sel almış.

Meteoroloji üç gün önceden çok açık uyarılar yapmış.

Ve 9 Eylül 2009 günü sel İstanbul’u vurmuş. 31 kişi ölmüş, 9 kadın bir minibüsün içinde, çalıştıkları işyerinin önünde boğulmuş, TIR şoförleri TIR parkında can vermiş.

Belediye Başkanı Kadir Topbaş o gün de İstanbul’da değil.

Bosna’ya maç izlemeye gittiği iddia edilmiş. Ertesi gün ortaya çıkıp “Hayır Ankara’da idim, THY’den bakabilirsiniz” demiş.

Hani tencerenin dibi misali bir durum.

Yani neymiş?

Aynı şey AK Partili belediye başkanının da başına gelmiş.

Neymiş, AK Partili başkan da eleştirilmiş.

Benim anladığım ise yağmurların belediye başkanlarının İstanbul’u terk etmesini beklediği.

***

Ahmet Bey’e

Sayın Ahmet Kekeç bana seslenmiş, “Ne trolü Fatih Bey, köşe komşunuz Sevilay Yılman bile İmamoğlu’nun İstanbul’a gelmesi gerektiğini söylemiş” diyor.

Önce geçmiş olsun, acil şifalar dileyeyim Ahmet Bey.

Sonra da “Haklısınız” diyeyim.

Sadece troller değil, pek çok kişi aynı şeyi söyledi.

Ben zaten birkaç keredir “Daha bismillah bu ne izni” diyorum.

O ayrı.

Ama sosyal medya trollerinin ahlak ve edep dışı saldırıları ayrı bir konu.

Benim makul ve yerinde sözlere bir dediğim yok.

***

AK Partili vekilden yalanlama

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın taksicilerle yaptığı sohbet sırasında taksicilere Türkiye’de yapılacak Volkswagen fabrikasında taksiciler için özel araç ürettirme muhabbetini yazdım birkaç gün önce.

Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu bir mail attı.

Özlem Hanım, bu fabrikanın Aydın’a yapılması için her türlü desteği vereceklerini söylemiş.

Yeni değil.

Bu yatırım ilk gündeme geldiğinde.

Kendisine yanıtı ise aynı ilin AK Partili milletvekili Bekir Kuvvet Erim vermiş.

Sayın Erim, “Bu yatırım Türkiye’ye gelmiyor. Gelse biz de Aydın’a yapılmasını isteriz ama VW yatırımını Bulgaristan’a yapacak” demiş.

Yani anlayacağınız VW’nin Türkiye’ye yatırımı olmayacak.

Taksiciler boşuna heveslenmesin.

AK Partili vekil, Genel Başkanını ve Cumhurbaşkanını yalanlıyor.

***

Yanlış bilgi düzeltilir

Sevgili Zülfü Livaneli yanıt verdi.

Ben de kendisine saygımdan yanıtını olduğu gibi yayınladım.

Ancak yayınlamış olmam, doğru söylediği anlamına gelmiyor.

Konuyu uzatmamak adına fazla bir şey yazmayacağım.

Ancak Hz. İsa’nın Aramice konuşması, İncil’in yazı diliyle alakalı değil.

Çünkü İncil’i yazan İsa veya arkadaşları değil.

Yüz yıl sonra başkaları yazmış.

Bu yüzden Hz. İsa’nın konuştuğu dilin İncil ile bir bağlantısı yok.

Kanonik metinlerin hiçbiri Aramice değil.

Nispeten yakın zamanda bulunan Yahuda İskaryot İncili de Aramice değil.

O da Koptça.

Zaten o da Yahuda’nın yani Hz. İsa’ya ihanet eden havarinin orijinal gospeli değil.

Sadece bir çeviri ve o da Grekçe orijinalinden çevrilmiş.

Zülfü Livaneli’nin gayet romantik bir biçimde “O kitabı geri toplama lafı bende hiç hoş çağrışımlar yapmıyor” demesi ise kulağa hoş gelmekle birlikte bilimsellikle uzak yakın alakası olan bir cümle değil.

Ben toplayıp yakın demedim.

Ama bilimsel bir iddia içeren kitapta yanlışlığı o gün bile kanıtlanmış bir bilgi var ise o düzeltilir. Yanlış bilgi piyasada dolaşıma sokulmaz.

Şeyma Subaşı’nın kitabındaki yanlış bilgi bile düzeltiliyor.

O kadar yani!

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yangın söndürme uçaklarının yangınlara müdahale ettiğini gördüğümüz zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar