Gerçekte ne oldu?
Dün garip bir olay yaşandı İstanbul’da.
Kimse ne olduğunu anlayamadı.
Gerçeğin ne olduğunu kimse söylemedi, anlatmadı.
Gerçek, bir sis perdesi arkasında kaldı.
Yaşanan olay şu:
5,8’lik depremin gecesi İstanbul’da Başkan Yardımcısı, Fuat Oktay’ın başkanlığında bir koordinasyon toplantısı yapılmıştı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da o toplantıya katılmış, toplantı ile ilgili çok da olumlu açıklamalar yapmıştı.
Ertesi gün, yani dün ise İstanbul’da yine bir toplantı, Afet Müdahale Planı toplantısı yapılıyordu ancak bu kez toplantıda Cumhurbaşkanı Yardımcısı, İçişleri ve Şehircilik Bakanı, İstanbul Valisi ve bürokratlar vardı ama İstanbul halkının temsilcisi Ekrem İmamoğlu yoktu.
Ancak toplantıya ilerleyen saatlerde Belediye adına iki üst düzey görevli katılmıştı.
“Atanmışların” düzenlediği toplantıda, “Seçilmiş” Belediye Başkanı yoktu.
Kulisler hemen hareketlendi.
İmamoğlu’nun toplantıya davet edilmediği, dışlandığı konuşulmaya başlandı.
Bunun üzerine ilerleyen saatlerde bir açıklama yapıldı ve “İmamoğlu’nun da toplantıya çağrıldığı ama işleri dolayısıyla gelemediği belediyenin genel sekreter yardımcısı ile temsil edildiği” söylendi.
İmamoğlu da bu açıklamayı belediyenin kurumsal sitesine koyarak doğru olduğu izlenimini yarattı.
Peki gerçek neydi?
Anlatayım.
Deprem gecesi yapılan ilk toplantıda her şey iyi gitmişti.
Tarafların açıklamaları da birbirlerine karşı saygı doluydu.
Hatta Teke Tek’e toplantıdan çıkarak katılan İmamoğlu Başkan Yardımcısı Fuat Oktay’a teşekkürlerini iletmişti.
Ancak o toplantıda İmamoğlu’na söylenmeyen, ertesi gün de AFAD’da bir toplantı yapılacağıydı.
Dün güne bu toplantıdan habersiz başlayan İmamoğlu, ilerleyen saatlerde toplantının haberini alınca şaşırdı.
Hemen İstanbul Valisi’ni aradı.
Bunun üzerine istiyorsa toplantıya katılabileceği söylendi.
İmamoğlu şaşırmış, dışlanmak istendiğini görmüştü.
Toplantıya katılmayacağını ama Belediye’yi temsilen iki arkadaşını görevlendireceğini söyledi.
Ancak İmamoğlu gerilim ortamı yaratmamak ve merkezi hükümet ile uyumlu çalışmak istediğini göstermek için tüm bu olanları kimseyle paylaşmadığı gibi, Valiliğin açıklamasını da yalanlamadı.
Muhtemelen benim bu yazdıklarım da taraflarca yalanlanabilir.
Ama doğrular yalanlandığı zaman yalan olmaz.
***
Seçilmişler!
AK Parti iktidara geldiği ilk dönemlerde partinin neredeyse mottosu olmuş bir söylem vardı:
“Seçilmişleri atanmışlara yedirmeyiz”
17 yıl sonra ise seçilmiş bir belediye başkanını dışlayan bir tavra geçildiği açıkça görülüyor.
“Devlet toplantısı” görüntüsü verilerek, seçilmiş başkan bir toplantıdan dışlanıyor.
***
Bu TT , Trending Topic değil!
Deprem günü, en ihtiyaç duyulan anda iletişim sağlayamayan GSM operatörleri arasında en kötü notu alan hiç kuşkusuz Türk Telekom oldu.
Turkcell ve Vodafone bir süre sonra yavaş yavaş toparlanırken, Türk Telekom’un GSM servisi neredeyse 12 saat işlevsiz kaldı.
İşin vahimi, kamu görevlilerinin büyük bölümü, kamuya özel indirimli tarife uyguladığı için Türk Telekom abonesiydi ve eğer hasarlı bir deprem olmuş olsaydı görev yapması beklenen kamu görevlileri iletişim kuramıyor olacaktı.
Türk Telekom’un bu durumu, aslında Türkiye’ye özelleştirme konusunda nasıl bir dikkatsizlik, nasıl bir beceriksizlik içinde olduğunu da gösterdi.
Biliyorsunuz Türk Telekom özelleştirilirken ihaleyi kazanan Suudi Oger Telekom olmuştu.
İddia oydu ki, OGER Türkiye’nin telefon altyapısına büyük yatırım yapacak, şahane bir Telekom altyapısı kuracak, rekabeti arttıracaktı.
Ancak OGER’nin yaptığı şu oldu.
Türk şirketi Türk Telekom’u Türk bankalarından aldığı kredi ile satın aldı.
Yıllar boyu Telekom’a hiçbir yatırım yapmadı.
Satın aldığında şirketin kasasında bulunan paraları iç etti.
Yıllar boyu kârı cebe indirip yurt dışına götürdü.
Bazı gayrimenkulleri elden çıkarıp, nakde çevirdi.
Tek bir yatırım bile yapmadı.
Bankalara kredi borçlarını ödemedi.
Ve sonunda milyarlarca dolarını lüplettiği borç içindeki şirketi bırakıp, gitti.
Ve tüm bu süre içinde ilgisizlikten tüm teknolojik gelişmelerin gerisinde kalan şirket, Türk bankalarının başına kaldı. Üstüne bir de partizanca yönetim eklenince güzelim Türk Telekom bu hale düştü.
Türk Telekom’un hazin hikayesi bir özelleştirmenin nasıl yapılmaması gerektiğinin de öyküsüdür aslında.
Ders almasını bilenler için tabii!
***
Soytarılık
Türkiye Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu Galatasaray başkanı Mustafa Cengiz’e ceza vermediğini açıklayınca güldüm ve şöyle dedim:
“İstediğiniz bahse girerim, Tahkim Kurulu da Ali Koç’a verilmiş olan bir aylık cezayı kaldıracak”
Yanımdakilerin tepkisi, “Kaldırmaz, belki azaltır ama kaldırmaz. O kadarını yapamazlar” oldu.
Haklı çıkan ben oldum.
Ceza kaldırıldı.
TFF’deki Disiplin-Tahkim soytarılığı devam ediyor.
Aynı ofisi paylaşan, birlikte kitap yazan yani bildiğiniz ortak olan Disiplin Kurulu Başkanı ile Tahkim Kurulu Başkanı’nın sahnelediği komedi devam ediyor.
Bu komediye Türkiye’de futbolu yönetmek deniyor.
Ben ise buna “Utanma duygusunun ortadan kalkması” diyorum.
Siz de isterseniz “Ar damarının çatlaması” diyebilirsiniz.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Pes etmediğimiz zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce