AFAD-App çok mu zor!
AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu, Ece Üner’e kızmış.
Çünkü Ece Üner, her yerde söylenenleri tekrarlamış ve Deprem Toplanma Alanlarının AVM’ye çevrildiğini, buralara ev ve işyerleri yapıldığını söyleyip, çok az toplanma yeri kaldığını ifade etmiş.
Bunu söyleyen tek kişi Ece Üner değil.
Murat Güllüoğlu, Ece Üner’e dava açacağına, teşekkür etsin.
Bu bilgi yanlış ise eğer, Ece Üner doğrusunu da öğrenip açıklayacaktır elbet.
Ama bunun çok daha kolay ve halk açısından da yararlı bir çözümü var. İletişim ve aplikasyon çağında olduğumuza göre…
AFAD bir “AFAD App.” yaptırsın.
Buna İstanbul ve İzmir gibi deprem öncelikli kentlerden başlasınlar.
Bu aplikasyonu akıllı telefonlarına indiren vatandaşlar en yakın toplanma alanının yerini görebilsinler.
Burada tüm toplanma alanları, acil yardım konteynerlerinin yerleri işaretlensin ve telefonlardaki GPS sistemleri ve haritalar ile vatandaşlar buralara ulaşım yollarını da görebilsinler.
Keza gerek duyulduğu anlarda AFAD ya da diğer yerel otoriteler bu aplikasyon üzerinden vatandaşla temas kurabilsin.
Hatta bu aplikasyonlarda bir de “SOS” ya da “imdat” tuşu bulunsun ve telefonun yerini kurtarma ekiplerine bildirsin.
Bunu her ilin AFAD organizasyonu o ilin gerekliliklerine göre farklı uygulamalarla zenginleştirebilir.
Yeter ki bir fikir ve bir temel oluşsun.
Bunlar zor şeyler değil.
Ama düşünmeyi ve yapmayı gerektiren şeyler.
Yine de Ece Üner’e veya eleştiri yöneltenlere dava açmak bunu yapmaktan daha kolay.
***
Vicdanları rahatlatın
Türkiye birkaç gündür bir “ölümü” konuşmaya çalışıyor.
İlginç bir ölümü.
AK Parti milletvekili, emekli general Şirin Ünal’ın evinde çalışan Özbek genç kızın ölümünü.
İlk gün haber şöyle yansıdı kamuoyuna.
“AK Partili milletvekilinin evinde, hasta eşinin bakıcılığını yapan Özbek asıllı 23 yaşındaki Nadira Kadirova, milletvekilinin beylik silahıyla kendini göğsünden vurarak intihar etti.”
Bir insanın kendini göğsünden vurması intihar edecek kişi açısından gereksiz bir zorluk arz etse de, olağan intihar biçiminin dışında olsa da açıklama böyleydi.
Olayla ilgili pek çok soru işareti vardı.
Genç bir kadın niye intihar etmişti, beylik tabancanın evde çalışan kızda işi neydi, olayın tanığı olduğu söylenen vekil niye konuşmuyordu gibi sorular.
Nasıl olsa mesele savcılık tarafından incelenir, soru işaretleri giderilir diye bekledik başta.
Fakat soru işaretleri azalacağına arttı.
Önce ölen genç kadının bir arkadaşı konuştu.
Şirin Ünal’ın Kadirova’ya cinsel tacizde bulunduğu şeklinde yorumlanan beyanatlar verdi.
Genç kadını bu durumun intihara sürükleyebileceğini söyledi.
Ardından savcılıkta Kadirova’nın arkadaşı sorgulandı ve burada Kadirova’ya seks işçisi olma suçlaması yöneltildi.
Savcılık tarafından.
Otopsinin çok hızlı bir biçimde yapılmış olması, tanıklık yapması muhtemel kişilere Emniyet’te “vebal” hatırlatmaları yapılmış olduğunun ortaya çıkması falan olayın giderek daha “garip” bir hal almasına neden oldu.
Bu saatten sonra, bu davanın, bu sorgulamayı yürüten savcılık tarafından yürütülmesi, kamuoyu vicdanında ciddi bir “rahatsızlık” yaratacaktır.
Milletvekilinin hiç günahı olmasa bile, üzerinden asla kalkmayacak bir “şüphe” gölgesi oluşturacaktır.
Bu soruşturmanın çok acilen “yeni” bir savcıya verilmesi ve herkesin vicdanının rahatlatacak, kimsenin hatalı biçimde karalanmasına ya da aklanmasına yol açmayacak bir biçimde ele alınması gerekir.
Son günlerdeki çıkışlarıyla puan toplayan Adalet Bakanı’nın bu konuda Adalet’in üzerine leke düşmeyecek bir “şekil” vermesi şarttır.
Hem ölen hem kalanlar için...
***
Turizme Cook darbesi ne kadar!
Thomas Cook’un batması Türkiye’de hak ettiği yankıyı uyandırmadı gibime geliyor.
Dünyanın en büyük tur operatörü batıp gitti.
En önemli ve hali hazırda en yararlı sektörü turizm olan Türkiye, bu büyük meseleyi yeterince ciddiyetle ele almıyor sanki.
Thomas Cook, Türkiye’ye tahmin ettiğinizden daha çok zarar verdi.
Ve daha da verecek.
Benim elde ettiğim verilere göre İngiliz tur operatörünün batmasının otelcilere ve turizmcilere maliyeti 600 milyon Avro civarında.
Özellikle Side, Manavgat ve Alanya bölgelerindeki otellerde Cook’un çok sayıda müşterisi vardı.
Cook’un Türkiye ile 90 gün vadeli çalıştığını göz önüne alırsanız, sadece burada rehin kalıp evine yollanması için uçaklar yollanan turistlerin değil, yaz başından beri gelip kalıp geri dönen turistlerin de maliyeti şu anda Türk turizmcilerin üzerinde.
Çünkü daha onların da ödemeleri yapılmadı.
Hasar büyük.
Bazı oteller yüzde 50-60 oranında Thomas Cook’la çalışıyorlardı.
Bu durum o oteller için ciddi bir sorun.
Şu anda oteller fazla ses çıkarmıyor.
Çünkü bankaların üzerlerine gelmemesi için risklerini açıklamak istemiyorlar.
Ama yarın bu sorun içinden çıkılmaz hale gelebilir.
Dahası önümüzdeki yıl Thomas Cook’tan doğacak açığı kim kapatacak.
Turizmcilerin kara kara düşündüğü bir başka mesele de bu!
***
Yanlış hesap
Eski Bakan Faruk Çelik, Cumhurbaşkanlığı sistemi için bir revizyon önermiş ve “Yüzde 50+1 Türkiye’yi yorar. Yüzde 40’ı geçen Cumhurbaşkanı olsun” demiş.
Niyetini anlamak mümkün olsa da, Faruk Çelik’in bu öneriyi neye dayanarak yaptığını anlamak mümkün değil.
Aynı anda iki aday birden yüzde 40’ı geçebilir.
O zaman ne yapacağız Faruk Bey?
Ülkeyi bölmeyi mi düşünüyoruz?
Birine bir yarısını, diğerine diğer yarısını mı vereceğiz!
***
Billur babalara haksızlık yapma…
Eski dostum Billur Kalkavan anneleri eleştireceğim diye yola çıktı ama babaları, en azından bir babayı kızdırdı.
Billur’un dedikleri arasında şöyle bir cümle var: “Çocuğun altını değiştirmek eve yorgun argın gelen babanın işi değildir”
İşi midir, değil midir bilmem!
Hangi iş kimin işidir ona da ben karar veremem.
Ev kadınlığının kolay iş olmadığını da bilirim, çalışan kadının gereğinden fazla sorumluluk üstlendiğini de görürüm hep.
Ama bunların hiçbiri olmasa bile, bir baba için çocuğunun altını değiştirmek nasıl güzel bir keyiftir anlatamam sana Billur.
Sadece altını değiştirmek değil.
Mamasını hazırlamak, biberonunu tutmak, mamasını yedirmek, gazını çıkarmak, hasta iken başucunda oturmak, okula götürmek, veli toplantısına katılmak, onunla oturup sohbet etmek, varsa sorunlarını paylaşmak, verebildiğince akıl veya destek vermek.
Anlatamam sana Billur.
Hayatımın en keyifli anlarıdır onlar.
Kızım 18 yaşını geçti.
Hâlâ o günleri hatırlıyorum.
Gece geç saatte programdan çıkıp eve gittiğimde “Baba bana yiyecek bir şeyler hazırlayalım mı?” demesi nasıl hoşuma gidiyor bir bilsen.
Bize haksızlık etme Billur.
Biz çok seviyoruz o işleri yapmayı.
Bu büyük keyfi sadece annesine bırakacak kadar iyi bir insan değilim.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Doğru yapana göre değişmediği zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce