Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

THY’nın Hamidiye Su almaktan vazgeçip, Fransız Danone’a ait Sırma Su’ya geçtiği günlerdir konuşulup duruyordu.

Sadece THY’nin değil, pek çok kamu kurumunun İstanbul Büyükşehir Belediyesi işletmesi olan Hamidiye Su satın almaktan vazgeçtiği ortaya çıkıyordu.

Belediye AK Parti’den gidince, belediyenin suyundansa, yabancı şirketlerin elindeki sulara geçilmesi “yerli ve milli” hassasiyetlerin öne çıkarıldığı günlerde çokça eleştiriliyordu.

Dün de ben oldukça ağır sayılabilecek bir yazı ile bu durumu eleştirdim.

Türk Hava Yolları’nın bu yaptığının hazımsızlık olduğunu söyledim.

Akşam saatlerinde THY’nin Basın Müşaviri Yahya Üstün aradı.

Benim THY’yi eleştiren yazımı sabah saatlerinde okumuş.

Ancak işe güce dalınca ancak akşam saatlerinde aramak mümkün olmuş.

“Bu konu ile bilgi vermek istiyorum” dedi.

Ve anlattı:

“Hamidiye Su’yu bırakıp Sırma’ya geçen kuruluş THY değil. THY’nin yer hizmetleri veren şirketi TGS’nin ofislerinde Sırma’ya geçildi. Eskiden buraya Hamidiye’den damacana su alınırmış. Şimdi Sırma alacaklar. Bunun dışında bir değişiklik yok.”

Şaşırdım.

“Peki Yahya Bey günlerdir THY’nin Hamidiye Su’yu bıraktığı pek çok kamu kuruluşunun da aynı şekilde Hamidiye’den vazgeçtiği söyleniyor. Hiçbir yalanlama da görmedim” dedim.

“Siz yazınca yanıt verme gereği duyduk. Detay vermek gerekirse, THY uçaklarında ekonomi sınıfında ikram tepsilerinde yıllardır Hamidiye Su’yun bardak suları verilirdi. Bundan böyle de aynı Hamidiye Su verilmeye devam edecek. 1,5 litrelik pet şişeler ise eskiden beri Sırma’dan alınırdı. Onlar da Sırma’dan alınmaya devam edecek. Hiçbir değişiklik yok. Dün hangi sular ikramda yer alıyorsa, bugün de aynı sular ikram ediliyor. Hamidiye’yi bırakmış değiliz”

Doğrusu sevindim.

Hamidiye babamın suyu değil.

Ama THY’nin bir hazım sorunu olmaması sevindirici.

*

Bu yatırıma niye sevindim

Volkswagen’in Türkiye’de yaklaşık 1 milyar TL sermayeli bir şirket kurması, bu şirketin Manisa’da yatırım yapacak ve VW için bir fabrika kuracak olması beni sevindirdi.

Tahmin ederim her Türk vatandaşını sevindirmiştir.

Almanya’da bazı kesimlerin bu yatırımdan rahatsızlık duyması ve mevzuyu Alman Parlamentosu’na taşımaları bile bu işin Türkiye için iyi bir gelişme olduğunu gösteriyor.

Türkiye’nin sağladığı kolaylıklar ve verdiği teşvikler Almanya’daki Türkiye karşıtlarını rahatsız etmiş.

Benzer teşvikleri Polonya, Çekya, Bulgaristan, Macaristan verince rahatsız olmayanlar, bizden rahatsız olmuşlar.

Bu yatırımın Türkiye’yi tercih etmesinde beni sevindiren asıl mesele yatırım olması değil.

Avrupalı bir yatırım olması.

Türkiye’ye Kore, Çin, Japon yatırımları da gelmiş olabilirdi.

Ona bu kadar mutlu olmazdım.

Beni mutlu eden Avrupa’dan böyle bir yatırım gelmesi.

Bu şu anlama da geliyor.

Avrupa, Türkiye’den umudunu tam anlamıyla kesmiş değil.

Hâlâ bizimle partner olmayı sürdürmek istiyorlar.

Hâlâ Türkiye’nin geleceğine inanıyorlar.

Bu bizim de umutlu olmamızı sağlayacak bir gelişme.

Bu yüzden seviniyorum.

*

Kemal Bey’in yanılgısı

CHP Genel Başkanı açıklanan “YEP” için “Bu bir IMF programıdır” demiş ve eleştirmiş.

Ah Kemal Bey, bunu size kim söylediyse sizi yanıltmış bence.

Bu program bir IMF programı olamaz.

Çünkü programda yapısal hiçbir yenilik, iyileştirme yok.

Bu bir kısa vadeli “nefes alma” programı.

IMF böyle programlar yapmaz da, dayatmaz da.

Bu programa bakınca benim aklıma gelen tek şey “seçim” oluyor.

Piyasalar 1 yıllık bir rahatlamaya girsin.

Bu bir yılın sonunda seçim yapalım.

Olur olmaz bilmem.

Ama programın bana hatırlattığı bu.

IMF asla değil.

*

Son

Dün bir fotoğraf gördüm.

Fotoğrafa baktım baktım.

Aklıma hemen gençliğimden çok sevdiğim bir şarkı geldi.

Epeydir dinlemediğim bir şarkı.

Oturduğum koltuktan kalktım.

Plaklarımın olduğu raflara gittim.

Epey bir aradıktan sonra albümü buldum.

Çıkardım.

Üzerindeki tozları özenle sildim.

Pikaba koydum.

Bozuk gözlerimle şarkı aralarındaki çizgilere bakarak doğru şarkıyı bulmaya çalıştım ve iğneyi yavaşça bıraktım plağın üzerine.

Jim Morrison’un efsanevi sesi ve Doors’un müziği salonu doldurdu.

“This is the end beautiful friend, this is the end my only friend, the end of our elaborate plans...”

Bana bu eski şarkıyı hatırlatan fotoğraf neydi tahmin edebiliyor musunuz?

Ali Babacan’ın Temel Karamollaoğlu ile görüşme fotoğrafı.

Fotoğrafa bakın.

Neden o şarkıyı hatırladığımı anlarsınız!

*

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Başarının akıl kadar yürekle de kazanıldığını unutmadığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar