Milli bir öneri
Türk Futbol A Milli Takımı, dün gece ölüp ölüp dirildiğimiz bir maç sonunda, kelimenin tam anlamıyla sonunda, Arnavutluk’u 1-0 yenmeyi başardı.
Gol sonrası futbolcularımız tribünlere koştular ve Suriye’de PKK’ya karşı savaşan askerlerimize selam çaktılar.
Aynı duygusallık, maç sonunda da vardı.
Mikrofon uzatılan her futbolcumuz, askerlerimize başarılar diledi, savaşan yaşıtlarına selam yolladı, saygı iletti.
Gayet güzel gayet hoştu hepsi.
Benim şimdi milli futbolcularımıza bir küçük teklifim var.
Çocuklar,
Futboldan her yıl milyonlarca Avro, on milyonlarca TL para kazanıyorsunuz.
Hiç gözümüz yok kazanın.
Allah daha çok versin.
Ama gelin şöyle bir şey yapın.
Milli Takım’da en azından Arnavutluk ve hatta Fransa maçı için alacağınız primleri Barış Pınarı Harekatı’nda şehit olan askerlerimizin ailelerine bağışlayın.
Türkiye Futbol Federasyonu bir fon oluştursun.
Primleriniz bu fonda toplansın ve en azından şehitlerimizin geride bıraktıklarına bir küçük destek olsun.
Bu paralar sizin için küçük ama onlar için önemli olacaktır.
Ne dersiniz çocuklar!
Uyar mı?
*
Sonsuz ihtiras, yakışıksız muhteris
Kanal D Ana Haber spikeri ve “HABER DAİRESİ BAŞKANI” Sayın Buket Aydın Hanımefendi’nin Barış Pınarı Harekatı’nı izlemek için gittiği sınır bölgesinden verdiği pozlar çok tartışılıyor.
Ne yalan söyleyeyim, ben fotoğrafları çok beğendim.
Tam instagramlık.
Hatta bir moda dergisine koyulabilecek kıvamda.
Hatta altına, “Canvas kamuflaj pantolon: Dolce Gabbana 2000 dolar, siyah bot: Stella Mc Cartney 900 dolar, çelik yelek görünümlü üst: Louis Vuitton 4800 dolar.
Yün ipek içlik: Loro Piana 2200 dolar, Rolex pembe altın Daytona saat: 34 bin dolar” diye de yazılabilir.
O kadar iyi.
Tek sorun bu pozların gerçek savaş ortamında verilmiş olması.
Tabii kimi görüşlere göre bu fotoğrafın değerini arttırabilir.
Peki orada böyle moda dergisinden çıkmış gibi dolaşmak doğru mu?
Bana pek doğru gibi gelmiyor.
Böyle ortamlarda haberci olmayan Angelina Jolie’yi de gördük zaman zaman toprağı bol olsun Lady Diana’yı da.
Hiçbiri böyle bir gösteriş içinde değildi.
Bu kadarı biraz görgüsüzlük, epey de saygısızlık içeriyor.
Ama Türkiye’nin yeni haline de aslında uyuyor.
Ve niyeyse ben bu Buket Aydın Hanımefendi’yi her gördüğümde aklıma Nicole Kidman’ın bir televizyon sunucusunu canlandırdığı “Sonsuz İhtiras” filmi geliyor.
*
Hadi canım siz de!
Ey Katar, ey Filistin dedim dün ve memleketin halini bir kez daha gördüm.
Yediğim hakaretin de, eleştirinin de haddi hesabı yok.
“Filistin böyle bir açıklama yapmadı yalan yazıyorsun” diyorlar.
Diyebildikleri en fazlası bu.
“Peki Filistin ne açıklama yaptı” diye soruyorum.
Hiçbir açıklama yapmamış.
Deyin ki, ben haksızım, Filistin hiçbir açıklama yapmadı.
Ne farkı var.
Suskunluk destek midir!
O zaman İsrail, Filistin’e saldırırken biz de susalım herkes gibi.
Destek mi demek bu!
Sükutla destek olmaz.
Destek sesli olur.
Yüksek sesli.
*
Bir Filistinlinin hakkaniyetli yanıtı
Türkiye’de yaşayan bir Filistinli okurum ise şöyle bir mektup göndermiş:
“Fatih Altaylı Bey merhaba,
Yıllardır, hem televizyonda hem de gazeteden sizi takip eden birisi olarak, sizi çok takdir ediyor ve karartılmış bir ortamda gerçeklere bir mum tutmaya çalıştığınızın farkındayım.
Filistin asıllı bir Türk vatandaşı olarak, 11 Ekim tarihli yazınızda size katılmadığım bir nokta var, şu anda Filistin halkını yöneten o zatlar (Gazze’de Hamas ve Batı Şeria'da Abu Mazen) zamanında Yaser Arafat’ın ne zorluklar ile kurmaya çalıştığı o demokratik olgunun kaymağından yararlanarak gelen ve bir daha seçim yapmayan, İsrail tarafından rolleri biçilmiş ve bu rolleri çok iyi bir şekilde yerine getiren kişilerdir.
Bu sebep ile oraya yerleştirilmiş insanların cürmünü tüm Filistin halkından çıkarmak bence çok isabetli ve hakkaniyetli bir davranış olmaz.
Türkiye de son yıllarda garip bir Filistin olgusu oluşmuş durumda, ben Türkiye’ye küçükken geldim ve hiçbir zaman kendimi burada yabancı hissetmedim, hissettirilmedim. Bölgede ve dünyadaki başka ülkelerdeki gibi, "Filistin Kartı", Türkiye’de oynanan bir kart değildi ama son yıllarda Filistin sanki bir grubun Filistin’i olarak algılanmaya başlandı, oysa eskiden Filistin sağ veya solu temsil etmez idi. Her kesimin Filistin’e karşı duyarlılığı ve davası ile ilgili bir bilinci vardı. Lütfen siz de bu Filistin ile ilgili bu olgu karmaşasına tuz biber ekmeyin, inanın bilinçli Filistin halkının kalbi, Türkiye’nin başında kim olursa olsun her daim Türkiye ile atıyor.
Size sonsuz saygılarımı sunar, iyi geceler dilerim.
Mutaz ALKABİR”
Bizdeki görmek için gereken her şeye sahip oldukları halde “Görme engelli” olmayı sürdürenler adam gibi yanıt nasıl yazılır görsünler.
*
Cesetmetre
Bu harekatın gündeme geldiği daha önceki iki seferde de aynı şeyi yazdım.
Dedim ki, “Maç skoru verir gibi her gün şu kadar PKK’lı öldürdük, bu kadar PKK’lı öldürdük” diye böbürlenmeyin.
Devletler işini görür.
Kendini korur.
Ama bunu bir böbürlenme vasıtası yapmaz.
Doğru da değildir.
Bu böbürlenmeler uluslararası kamuoyunda sizi sıkıntıya sokacak bir hal alabilir.
Harekatların, savaşların başarısı kaç kişinin öldürüldüğü ile değil hedeflerin siyasi amaca ulaşılıp ulaşılmadığı ile ölçülür.
Ne yazık ki sözlerim pek ciddiye alınmadı.
Taksimetre gibi her gün ölü sayısı vererek kamuoyunu tatmin etme hevesi içindeyiz.
Yanlış yanlış yanlış.
Yapmayın.
Dertli başımızı daha fazla derde sokmayın.
*
Akıntının tersine
Demokrasi, özgürlük güzel şey olsa gerek.
Zaman zaman Batı medyasını izlerken bunu görüyorum.
Batı’da ve hatta Doğu’da ve dahi kuzeyde ve güneyde çok ciddi bir Türkiye karşıtlığı var.
Neredeyse tüm devletler Türkiye’nin Suriye harekatını haksız buluyor, eleştiriyor, kızıyor, kınıyor, durdurmaya çalışıyor.
Sürekli aleyhimizde açıklamalar yapılıyor.
Buna rağmen New York Times’de, Washington Post’ta ve Wall Street Journal’da yani bu operasyona en fazla tepki gösteren ülke olan ABD medyasının en önemli gazetelerinde konuya hakim bazı akademisyenler ve gazeteciler Türkiye’nin haklı olduğunu Türkiye’ye karşı haksızlık yapıldığını yazabiliyorlar.
Hiç kimse de kalkıp onlara “Siz ABD çıkarlarına aykırı yayıncılık yapıyorsunuz. Bu adamları kovalım, dövelim, ezelim” demiyor.
Biz de bunu öğrendiğimiz gün daha iyi bir ülke olma yolunda önemli bir adım atmış olacağız.
Şimdi ise genel geçerin tersini söyleyenleri hapse atıyoruz.
*
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Düşünmekten korkmadığımız zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce