Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok kritik bir görüşme için ABD’de.

Trump’la görüşecek.

Dosya kabarık.

Konular çetrefilli.

ABD’de tarihte görülmemiş bir Türkiye aleyhtarlığı var.

Her iki parti Türkiye karşıtlığı konusunda inanılmaz bir uzlaşı içinde.

Medyada Türkiye’ye yönelik hakarete yakın eleştirilerin olmadığı bir gün yok.

Erdoğan işte böyle ortamda Washington’a indi.

Benim gibi pek çok kişi ABD’de ne olmakta olduğunu, ne olacağını ve sonrasındaki gelişmeleri merak ediyor.

Ve dün gazetelerin internet sitelerine bakıyorum.

ABD kaynaklı tek satır haber yok.

Sabah saatlerinde Cumhurbaşkanı’nın kaldığı otele gelen yolların, protesto önlemi olarak kapatıldığı yolunda bir küçük haber vardı, ilerleyen saatlerde o da görünmez olunca Cumhurbaşkanı’nın ziyareti ile ilgili haber sayısı 0’a indi.

Hiçbir şey yok.

Tek satır yok.

Ulan bari hava durumunu yazın.

Trafik tıkanık mı, değil ondan söz edin!

Oteli anlatın.

Amerikan medyasındaki haberleri, görüşmeye ilişkin ABD beklentilerinden söz edin.

Bizim gazete dahil hiçbir yerde çıt yok.

Hadi Cumhurbaşkanı’nın uçağında Habertürk’ten kimse yok, ya diğerleri!

Yahu bir Boeing 747 dolusu adamın hiçbirinden mi bir tek kelime gelmiyor.

O gazeteciler oraya Cumhurbaşkanı ile uçaktaki masanın çevresinde tek bir kare fotoğraf çektirmek için mi gidiyorlar!

Haber, kulis, gözlem, analiz diye bir şey duymamışlar mı hayatlarında!

Sonra gazeteler niye satmıyor, bizi niye kimse okumuyor!

Bir şey yazsanız okuyacağız da.

Siz bu geziyi bile yazmadıktan sonra neyinizi okuyayım.

Akşam katıldığınız beleş daveti mi, gittiğiniz beleş gezinin izlenimlerini mi!

*

Uçak beleş, otel cep yakar

ABD Başkanı’nın uçağındaki Başkan’ın heyeti ile birlikte seyahat eden gazeteciler uçak için yaklaşık Business Class bileti parası ödüyorlarmış Beyaz Saray muhasebesine.

O da yaklaşık 20 bin dolar civarında bir para tutuyormuş.

Dün bir gazeteci arkadaşımız bunu yazınca, herkes “Türkiye’de gazeteciler ne ödüyor?” diye merak etti.

Başkası yazar mı bilmiyorum ama ben yazayım.

Geçmişte, yani “Pre-AK Parti” dönemde genel uygulama şöyleydi:

- Gazeteciler ve heyette yer alan işadamları veya iş dünyası temsilcileri uçak için bir katılım payı öderlerdi. Bu pay çok büyük bir para olmazdı ama genelde uçak kirası bu paylarla karşılanmış olurdu.

- Bazı gezilerde gazetecilerden para alınmazdı ama bu geziler de pek enderdi. Zaten o zamanlarda başbakanların ya da cumhurbaşkanlarının büyük uçakları yoktu. THY’den kiralanan uçaklarla gidilirdi resmi gezilere.

- AK Parti döneminde, ilk dönemde yine kiralık uçaklarla gidiliyordu. Sonra İtalya Başbakanı Berlusconi’nin “makam uçağı” Airbus A319 alındı ve gezilere bu uçakla gidilmeye başlandı. Bu gezilerde gazeteciler davetle çağrıldı. Gazetelere değil, gazetecilere yapılıyordu davet. Uçak için bir ücret alınmıyordu.

- Ancak gidilen yerde heyetin kaldığı otelde kalıyordu davetli gazeteciler ve otel parasını herkes kendi cebinden ödüyordu.

- Bunun da bazı sıkıntıları vardı. Çünkü genelde heyet en az 5 yıldızlı lüks bir otelde kalıyordu ve gecelik ücretler New York, Londra, Paris gibi başkentlerde hayli tuzlu oluyordu. Özellikle bütçesi daha az olan gazeteler bu parayı ödemekte zorlanıyordu. Rahmetli Hasan Karakaya’nın bundan defalarca yakındığını hatırlıyorum mesela.

*

Elektronik sigaralar toplanmalı

Sigara yasakları, “elektronik sigara” denilen şeylere ilgiyi ve tutkuyu arttırdı ama görünen o ki, daha büyük sağlık sorunlarına yol açmaya başladı.

Her gün bunlarla ilgili haberler çıkıyor.

Neredeyse tütünü aratan sağlık sorunları her gün haber oluyor.

Peki niye?

Yanıt çok basit.

Elektronik sigara denilen felaketin hiçbir denetimi yok.

İçine koyulan likit bir madde ile kullananlara sigara içme hissiyatı veren bu rezil aletler ve sıvı içerikleri yıllarca her türlü denetimden, sağlık kontrolünden uzak serbestçe satıldılar.

Yapay olarak tatlandırılmış sıvısı da, bu sıvıyı tüketmekte kullanılan elektronik parçası da, hiçbir kontrole tabi tutulmadı.

Hiçbir teste tabi olmadı.

ABD’de bile mevzuatta olmadığı için FDA denetiminden dahi girmedi uzun süre.

Halen de dünyanın pek çok yerinde denetimi yapılmıyor, yapılamıyor.

Türkiye, akıllı bir kararla bu sigaraları baştan yasakladı.

Ancak yasak sadece kağıt üzerinde kaldı ve çok yaygın olmasa da epey bir kullanıcısı var.

Bu elektronik sigaraların “bilinmezlik”ten kaynaklanan çok büyük zararları olduğu artık aşikar.

Bunların kullanımının acilen yasaklanması şart.

Normal sigaranın toplum sağlığına verdiği zararların mali yükünü en azından üzerine koyulan vergilerle bir nebze olsun tahsil edebiliyoruz.

Elektronik sigara ise yasa dışı ve kullanım içi olarak çok daha büyük zararlar veriyor.

Yapılması gereken, görüldüğü yerde toplanması olabilir ancak!

*

Divan ve vicdan

Dün Galatasaray Spor Kulübü Divan Toplantısına katıldım.

Zannederim bundan sonra katılmayacağım.

Çünkü çok üzüldüm.

Niye üzüldüm biliyor musunuz?

Galatasaray’ın çok önemli bir değeri kaybetmesine.

Vicdanını kaybetmesine!

Divan Toplantısı’nda pek çok üye çıkıp yönetimi ve Başkan Mustafa Cengiz’i eleştirdi.

Galatasaray başkanları layüsel değildir, eleştirilebilir.

Ben de çok eleştirdim başkanları.

Hâlâ da eleştiriyorum.

Ama bu eleştiriler vicdani olmalı.

Mustafa Cengiz ve yönetimi “vicdansızca” eleştiriliyor.

Vicdansızca karalanıyor.

Mustafa Cengiz’in başkanlık yapma biçimi ile ilgili benim de çok tereddütlerim, çok kızgınlıklarım var.

Ama bu kızgınlık gözümü kör etmiyor, vicdanı köreltmiyor!

Divan’da en çok konuşulan Galatasaray’ın mali işleri oldu.

Ayıptır yahu!

Dursun Özbek’in genel kuruldan kaçırarak yaptığı “Emlak Konut Anlaşması”ndaki yanlışlıklar Mustafa Cengiz yönetimine mal edildi.

Kemerburgaz’da Özbek tarafından alınan ve içindeki işgal ve hukuki sorunlar nedeniyle Galatasaray’ın kullanımına uygun olmadığı ortaya çıkan arazi için Cengiz yönetimi suçlandı.

Aysal ve Özbek yönetimlerinden devralınan birçok mali sorun sanki bu yönetim döneminde ortaya çıkmış ve daha önce yokmuş gibi Cengiz yönetimi suçlandı.

Banka faizlerinde sağlanan düşme bile eleştirildi ki daha ne diyeyim.

Kaan Kançal gibi, benim son yıllarda Galatasaray’da gördüğüm en düzgün, en aklı başında ve en inandırıcı mali işlerden sorumlu yönetim kurulu üyesine bile olmadık laflar söylendi. Makul açıklamaları kimse dinlemedi bile.

Üyesi olduğum divandaki dostlarıma şunu söylemek isterim.

“Bizim en önemli gücümüz vicdanımızdır. Pek çok yanlışı olan ama en azından mali bir düzen getiren ve hırsızlığı olmayan bu yönetime bu açıdan haksızlık yapmayın. Bunu yıkalım da ne olursa olsun dediğiniz anda olan Galatasaray’a oluyor. Lütfen adalet terazisini elinizden bırakmayın. Bu yönetime en başarılı olduğu yön olan mali yönden saldırmayın. Kendinizi küçük düşürüyorsunuz. Kusura bakmayın”

*

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Vicdansızlık yapanların vicdansızlığa maruz kalmalarının kaçınılmaz olduğunu anladığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar