Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Pazar akşamı Teke Tek’te yine Kanal İstanbul meselesini konuştuk.

Prof. Dr. Şükrü Beşiktepe Kanal İstanbul’un açılacağı noktadan ötürü zaten Boğaz’dan da gelen Tuna Nehri’nin sularını daha fazla ve daha yoğun bir şekilde Marmara’ya taşıyacağını bunun da Marmara’ya ve Akdeniz’e yapacağı olası etkileri anlattı.

Prof. Beşiktepe’nin anlattıkları arasında bir nokta çok dikkat çekiciydi.

Mısır’da Nil Nehri üzerine yapılan Assuan Barajı’nın etkilerini anlatırken bu baraj yüzünden Akdeniz’deki tuzluluğun arttığını, Assuan Barajı’nın buzulların erimesini hızlandırdığını, bazı yerlerde ise yeni buzul oluşumlarına neden olduğunu anlattı. Dahası bu nedenle Marmara’nın dibindeki tuzluluğun arttığını da söyledi.

Yani doğa çok ilginç bir mekanizma. Mısır’ın çölünde, Sudan sınırında yapılan bir baraj buzullara kadar etki ediyor.

Eski Deniz Ulaştırma Genel Müdürü ve Montreux Boğazlar Rejimi hakkında bir de kitabı bulunan Deniz Vank ise Boğaz trafiği hakkında çok önemli bilgiler verdi.

Boğaz geçişlerinden alınan para ile yılda yaklaşık 100 milyon dolar gelir elde edildiğini, 100 bin ton civarındaki gemilerin boğazdan geçerken 12 bin dolar civarında bir para ödediklerini anlattı.

Daha önce bu geçişlerine bir ücret artışı yapılmak istendiğini ama başta Rusya ve Yunanistan’ın itirazları nedeniyle bu zammın yapılamadığını söyledi.

Boğazlardan geçiş için bekleme süresinin 6 saat civarında olduğunu da anlattı Vank ve “Hiçbir gemiyi zorla Kanal’a yönlendiremeyiz. Hiçbir gemi de Kanal’dan geçmek için 100 bin dolar ödemez. Kanal’ı kullanacak gemiler serbest geçiş yapamaz. Ya itmek ya da çekmek zorunda kalırız” dedi.

Üçüncü konuğum ise Prof. Dr. Recep Bozdoğan’dı.

Bir siyasal bilimci olan Bozdoğan’ı programa davet etme nedenimiz daha önce 2005-2006 yıllarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde danışmanlık yapmış olması. 2006-2007 yılları arasında İstanbul İl Özel İdaresi’nde genel sekreter yardımcılığı ve 2007-2012 yılları arasında da Marmara Belediyeler Birliği Genel Sekreterliğini yürütmesiydi.

Bunun yanı sıra Prof. Bozdoğan’ın “Küresel Kentler” adında bir de kitabı vardı.

Prof. Recep Bozdoğan, program sırasında son derece samimi açıklamalar yaptı.

Prof. Beşiktepe ve Deniz Vank’ın uyarılarını dikkate alınması gerektiğini söyledikten sonra…

“Bir kentin gelişimi, ticaret kenti olması global ölçekte etkili olması için o kentin su kenarında olması gerekiyor. Bakın Dubai yapay bir haliç yaptı ve burası İstanbul’daki tüm limanların toplamından daha fazla yük hacmine sahip. Keza Dubai Havalimanı İstanbul’dan daha fazla yolcu taşıyor, dünyada ilk sıralarda. Paris, Seine kıyısında ve çok büyük fuarlara ev sahipliği yapıyor, müthiş turistik potansiyeli var. Çok gelişiyor. La Defence’a yapılan iş merkezleri kente çok katkı sağlıyor. Keza Amsterdam bir kanallar şehri ve bir ticaret merkezi. St. Petersburg keza kanallar sayesinde çok önemli bir kent oldu. Londra, Thames Nehri boyunca gelişiyor. New York, Hudson Nehri genişletilince New York oldu yoksa Philadelphia daha öndeydi” diyerek Kanal İstanbul’u savundu.

Bunun üzerine ben “İstanbul zaten deniz kenarında ve Boğaz geçiyor içinden. Yetmiyor mu?” dedim.

Prof. Bozdoğan “Ama Boğaz’da yapılaşma yasağı var. Buraya bir şey yapamıyorsunuz. Kenti yenileyemiyorsunuz. Boğaz kıyısına alışveriş merkezleri yapamazsınız, müzeler yapamazsınız, yeni yerleşim alanları açamazsınız. Yeni konut yapamazsınız. Koruma altında. Ama yeni yapılacak kanal çevresinde tüm bunları yapabilir, yeni cazibe merkezleri yaratabilirsiniz” dedi.

Kanal’dan hiç gemi geçmese bile Kanal İstabul’un 175 milyar dolarlık bir kârlılık yaratacağını ve bunun da Kanal’ı yapmak için yeterli bir gerekçe olduğunu söyledi.

Prof. Bozdoğan’a samimiyetinden ötürü teşekkür ettim.

Çünkü ilk kez birisi samimi biçimde Kanal İstanbul’un gemiler için değil, çevresine yapılacak kent için açılacağını açıkça söylemiş oldu.

*

Açlık sınırı

İstanbullu Kanal, yerli otomobil falan derken asgari ücret meselesine değinme fırsatımız olamadı.

Belki dikkatinizi çekmiştir, Kasım ayı içinde Türkiye’deki “açlık sınırı” ve “yoksulluk sınırı” yayınlandı.

Aylık geliriniz 2 bin 162 TL ve altında ise “Açlık sınırının altında” yaşıyorsunuz…

Aylık geliriniz 7 bin 44 TL’nin altında ise yoksulluk sınırının.

Peki bir ay sonra belirlenen asgari ücret ne oldu?

Net 2 bin 324 TL.

Yani yüzde 15.03 oranında zam geldi asgari ücrete.

Hadi mutfak enflasyonu tartışmalı.

TÜİK’e güvenen yok, eden yok.

Yahu bir yıl içinde sadece enerji fiyatlarına yapılan zam belli.

Çünkü kamu yapıyor.

Bir yıl içinde doğalgaza gelen zam kümülatif olarak yüzde 37.

Elektriğe ise 3 kez yüzde 9, iki kez yüzde 14.9 zam yapılmış. Bir kez yüzde 10’luk indirim. Basit hesapla yıllık artış yüzde 45 civarı.

Bunun yanında devletin resmi rakamlarına göre bile 12 aylık ortalama enflasyon yüzde 15.87.

En yüksek orandaki artışlar gıda, giyim ve ayakkabıda.

Devletin yeniden değerleme için belirlediği oran da zaten yüzde 22.

Yani asgari ücretliye söylenen şu:

“Ölün…”

Bir sonrası ise “Gömün…”

*

Ödülleri kim aldı arkadaşlar

Dün TÜBİTAK’ın ve TÜBA’nın Bilim Ödülleri töreni vardı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki konferans salonunda.

Haliyle Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

Bilime ne kadar değer verdiğini anlattı ve orada bulunması zaten bu konudaki niyetini gösteriyordu.

Cumhurbaşkanı konuşunca tüm televizyonlar, tüm gazeteler, tüm internet siteleri Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını geniş geniş, kelimesi kelimesine haber yaptılar.

Ama Bilim Ödülleri’nde bir şeyi unuttu medyamız.

Kimlerin ödül aldığını duyurmayı.

Bu ülkede medyanın bilime verdiği değer bu olduktan sonra, bilim milim beklemeyin.

Bilim kim, bunlar kim!

*

Artık şampiyonluk zaruri

Trabzonspor ile teknik direktör Ünal Karaman’ın yolları ayrıldı.

Herkes çok şaşırdı.

Trabzon’da ise tepki var.

Ben ise bu gelişmeyi epeydir bekliyordum.

Bir süre önce Trabzonspor yönetiminde yer alan bir dostumla sohbet ederken takıldım:

“Bu sene bizden cacık olmayacak. Umudumuz sizsiniz. Siz de olmadık puanlar kaybediyorsunuz. Yapmayın Allah aşkına.”

Yönetici dostum ise takılmama şu yanıtı verdi:

“Farkındayız. Takım çok iyi. Ancak Ünal Hoca’nın performansından memnun değiliz. Başka bir teknik direktörle şu an daha yukarda olabilirdik.”

Ben yine yarı ciddi olarak: “Şenol Hoca’yı alın Milli Takım’dan. Nasıl olsa sezon sonuna kadar işi yok. Hep Milli Takım mı kulüp hocalarını ayartacak, bu kez de siz Milli Takım hocasını ayartın.”

O gün Ünal Karaman’ın biletinin kesildiğini anlamıştım aslında.

Ha bugün ha yarın diye bekliyordum.

Açıkçası üzüldüm.

Trabzonspor’un çok başarılı bir yönetimi var.

Ancak bu hamleden sonra şampiyonluk kaçarsa, duygusal kent faturayı yönetime keser.

Trabzonspor’a yazık olur!

*

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bilime ve bilim adamına yalakalık yaptığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar