Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Önce 9.

Ardından 22.

Sonra 33.

En son 34.

Ne soğuk değil mi.

Sayılar.

Pırlanta gibi, aslan gibi evlatlarımız bir sayı haline geliyor bir anda.

İçimizi yakan, yüreğimize saplanan sayılar.

Her birinin fotoğrafını gördükçe, her birinin yaşam hikayesini okudukça, sevdiklerine ilettikleri son mesajları öğrendikçe yüreğimize sayılarla saplanan hançeri biri içerde çevirip duruyor sanki.

Elimizden bir şey gelmiyor kahrolmaktan öte...

Asıl kahrolması gerekenlerin başına gelecekleri görmek için beklemekten başka.

O zaman zarfında yapabileceğimiz tek şey yasımızı tutmak.

Ne yalan söyleyeyim, İdlib’de o kahrolası tuzağa düştüğü gün evlatlarımız ve sayılar insafsızca zikredilirken “Herhalde ulusal yas ilan ederler” diye düşündüm…

Ertesi gün böyle bir açıklama olmayınca “Herhalde şehitlerimizin sayısının tam olarak belli olmasını bekliyorlar” dedim.

Sonra da umudu kestim.

Ulusal yas ilan edilmeyecekti.

Bir günlük bile.

Kendileri bilir diye düşündüm.

Ve aslında bu yazıyı da yazmayacaktım.

Ta ki, birileri yüzsüzlük edip üste çıkmaya kalkışmasaydı.

“Yas ilan etmek şart değil. Yas tutmak için ille de yas ilan etmek gerekmez” gibisinden yakalanmasaydı.

Vallahi de billahi de sesimi çıkarmayacaktım.

Türkiye’ye türlü fenalığı yapmayı adet edinmiş Suudi Arabistan’ın Kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud’un bizi hiç de ilgilendirmeyen 90 yaşındaki ölümünden sonra Türkiye’de ilan edilen bir günlük yası hatırlatmaya ve “34 gencecik aslan gibi evladımızın, 90’lık bir Suudi kadar kıymeti yok muydu acaba. Suudi kralların yasını tutturuyorsunuz da, yerli ve milli aslanların yasını niye keyfekeder bırakıyorsunuz acaba” demeyecektim.

Ama fena halde damarıma bastılar.

*

Atatürk’ten öncesi

Bu ülkenin kurucu önderinin ölümünden önce tüm hazırlıklarını yaptığı ama anlaşması ölümünden birkaç ay sonra imzalanan son büyük hamlesi, Hatay’ın tek kurşun atılmadan Türkiye’ye geri kazandırılması olmuştu.

Şimdi bakıyorum da gizli niyetler ortaya dökülürken Hatay da gündeme getirilmiş bir şekilde.

“Çalınmış kent” olarak.

Türkiye, Suriye’den çalmış.

Söyleyene değil söyletene bakmak lazım.

Ama aslında güzel bir ders var söyleyende de söyletende de.

Bu memleketin kurucu ilkelerinin değerini bilmezseniz, bu ülkeyi ondan önceki haline götürürsünüz.

O halin ne hal olduğu malumunuzdur!

Kısacası yıkmak kolaydır.

Yapmak zor.

Yıkmak amele ister.

Yapmak mimar, mühendis, plan, proje, akıl, beceri ve ustalık!

*

Sözleri niye tutamadık

Suriye ve Rusya ile bugün başımızın büyük belada olmasının temel nedeni Astana Süreci’nde verdiğimiz taahhütler.

Biz İdlib’i oradaki radikal terörist gruplardan temizlemeye söz verdik.

Ancak bunu beceremedik.

Niye beceremedik?

Çünkü o gruplar yani El Kaide artıklarının bağlı olduğu ülke biz değiliz.

Bunlara tüm destek Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden geliyor.

Haliyle emirleri de oradan alıyorlar.

Bu iki ülke ile bizim ilişkilerimiz de ortada.

Ne Suudiler ne de Emirlikler Türkiye’nin iyiliğini isteyecek noktadalar.

Tam aksine Türkiye’nin başını ellerinden geldiğince belaya sokmak arzusunda oldukları aşikar.

Ve biz buna rağmen İdlib’deki bu grupların sözümüzü dinleyeceğini zannettik.

Sizce de biraz naif bir yaklaşım değil mi bu!

*

Ortadoğu’nun kaderini değiştiren adam

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’nin kuzeyinde başarılı bir operasyon yaptığını okuyoruz, öğreniyoruz.

Ellerine sağlık.

Gerçi tüm Suriye’yi dümdüz etsen, tüm Suriye ordusunu ortadan kaldırsan, şehitlerimizin acısını dindirmez ama yine de bir nebze tesellidir.

Tabii sonrasında ne olacak hâlâ bilmiyoruz!

Suriye’de yürüttüğümüz başaralı operasyonun arkasında ise Türkiye’nin yeni nesil savaşın en önemli unsuru olan drone kullanımındaki becerisi yatıyor.

Türkiye bugün drone’ları en iyi şekilde savaş alanına süren iki ülkeden biri olarak gösteriliyor.

Bunu ben veya biz değil yabancı ülke uzmanları söylüyor.

Dün bir uzmanın kullandığımız drone’ların bir bölümünün üreticisi Baykar’ın önemli isimlerinden biri olan Selçuk Bayraktar için “Ortadoğu’da kaderi değiştiren adam” başlıklı bir değerlendirmesini okudum.

Ne yalan söyleyeyim korktum.

Aselsan’da çalışan mühendislerimizin bilim insanlarımızın başına gelenler malum.

Bence bugün Türkiye’de özenle ve dikkatli korunması gereken kişi galiba Selçuk Bayraktar.

*

Gitmek mi zor kalmak mı zor!

“Ahlaki üstünlüğümüz yitirdik” diye yazdım.

Olumlu olumsuz çok tepki oldu.

En genel tepki “Ne yani Suriyeliler burada mı kalsın kardeşim” şeklindeydi.

Bazı ahmaklar ise “Sizin cenahtakiler gitsin diyordu. Ne oldu da şimdi sahiplendin” deme cüretini gösterdiler.

Şunu peşin peşin söyleyeyim.

Benim bir cenahım falan yok.

Hiç sevmem cenahları.

İnsanın aklını bağlar.

Bir cenahım olsa idi böylesine toptan bir nefretin objesi olmazdım.

O yüzden başkasının ne dediği beni ilgilendirmiyor.

Ben sadece “İki yüzlü ve aşağılık olanlara” ayna tutuyorum.

Dün “Gitsinler” diyenlere insanlık dersi vermeye kalkışanlar bugün “Gitsinler” diyorsa ilkesiz ve kişiliksiz olduklarını gösterirler.

Her zaman gitsinler demek de her zaman kalsınlar demek de haktır.

Karışmam.

Ama dün kalsınlar bugün gitsinler demek.

İşte orada sorun var.

Tabii ar damarınız var ise.

*

Helal

Instagram fenomeni ve eski eş Şeyma Subaşı, şehit haberlerinin geldiği gün instagram’da bir paylaşım yapmış.

İnsanlar çok kızmışlar.

Okurlar da bana “Bir şey söylemeyecek misin?” diye mesajlar yollamışlar.

Ne diyeyim ki.

Helal olsun kıza.

İyi tanıyor memleketini.

*

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Aynaya baktığımız zaman gördüğümüzden hoşlanmıyorsak kabahati aynada bulmadığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar