Babacan ve Gül küstü mü?
Ali Babacan’ın partisinin adı da Kurucular Kurulu da belli oldu dün.
Belli ki Türkiye’nin dertlerine DEVA olma iddiası içinde olacaklar.
Kurucular Kurulu ile ilgili türlü görüşler var.
Kimi “Dağ fare doğurdu” diyor. Kimi ise “Daha başlangıç bu. AK Parti kurulduğunda 4-5 isim dışında kimi tanıyorduk ki” diyenler var.
Hatırlarsanız daha önce burada pek çok ismin Babacan’a destek verdiğini ama bunu açıkça yapmaktan korktuğunu yazmıştım.
Bunlar arasında iş adamları, akademisyenler, yurt dışında görevli olanlar var.
Bir süre sonra ortaya çıkarlar mı bilmiyorum.
Korkuyla siyasetin bağdaşmadığını ise biliyorum.
Babacan ve ekibinin parti programını ve manifestosunu ise görmedik henüz.
Aylardır üzerinde çalıştıklarına göre iyi bir metin çıkacaktır herhalde.
Muhtemelen ekonomi ve özgürlükler ağırlıklı olacaktır.
Başından beri Babacan’ın yanında olan bazı isimlerin kurucular arasında görünmemesi biraz şaşırtıcı.
Mesela Candan Karlıtekin’in.
Doğrusu olmasını bekliyordum.
Abdullah Gül ile Babacan’ın arasının açıldığı yazılıp çizildi dün.
Tam olarak doğruyu yansıtmasa da bir burukluk olduğu kesin gibi.
Abdullah Bey’in “O kadar isim yönlendirdim, hiçbiri mi yetkin çıkmadı” dediği bana kadar ulaştı.
Belli ki, Abdullah Gül’ün önerdiği isimlerin önemli bir bölümü kapıdan girememiş.
Gül’le Babacan arasında bu nedenle oluşmuş derin bir kırgınlık yok ama Abdullah Gül’ün yakın çevresinde bir hayal kırıklığı olduğu aşikar. Muhtemelen yollar ayrıldı cümlesi de o yakın çevreden çıkıyor.
Dün geçmişte AK Parti’ye yakın olup hatta içinde olup sonrasında ya partiye ya da partinin yönetimine kızıp ayrılanlar, ilkesel ayrılığa düşenlerden bazıları ile konuştum.
Bir bölümü hayal kırıklığı diyordu.
Önemli bir bölümü ise “Bekleyelim görelim” havasında idi. Babacan’ın partisine hem AK Parti hem de Saadet Partisi’nde eşit derecede burun kıvrıldığını da gördüm.
Babacan’la beraber olduğunu bildiğim bazı isimleri de aradım, “Niye yoksunuz” diye.
Kimine Kurucular Kurulu’nda yer alma teklifi yapılmamış.
Kimileri ise “Kurucu olmak şart değil” diyerek teklifi geri çevirmiş.
Birkaçı ise listedeki bazı isimlerle aynı yerde olmak istemediği için girmemiş.
Doğru mu bilemem. Ama bana söyledikleri bu.
Birkaç kişiye ise Ali Babacan “Şimdilik burada görünmeyin. Yıpranmanızı istemem” demiş.
DEVA Partisi ile ilgili benim fikrim ne mi?
Onu da yazarım ama birkaç gün geçsin.
*
BBC’de var DW’de yok
Ali Babacan’ın partisinin Kurucular Kurulu'nun açıklanmasından sonra bir şey dikkatimi çekti.
BBC Türkçe servisinin internet sitesi Ali Babacan’ın partisinin kuruluşuna geniş yer ayırdı.
Haberi manşetten verdi ve uzun süre manşetinde tuttu. Kurucular Kurulu’nu yayınladı.
Buna karşın Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle’nin Türkçe servisinin internet sitesi, Ali Babacan’ın partisinin kuruluşunun açıklanmasını görmezden geldi.
Sayfanın en alt tarafından küçük bir haber olarak “Babacan’ın partisi yarın kuruluyor” diye bir haber vardı. Kurucular Kurulu açıklandıktan sonra da bu haber orada durdu, gelişmeler ve isimler aktarılmadı.
*
Benim için öyle
Cumartesi ve pazartesi günü havalimanı ile ilgili yazdığım yazılarda “Yeni Atatürk Havalimanı” demem siz değerli okurlar arasında bazı tepkilere neden oldu.
Kimi olumlu, kimi olumsuz, kimi meraklı…
Bazıları ise “Algı operasyonu yapıyorsun. Orası Atatürk Havalimanı değil” dediler.
Kırk kere söyledim benim öyle algı malgı işlerim olmuyor.
Algı başkalarına mahsustur. Ben açık açık yazdım.
Bu havalimanı açıldığı günden beri de genelde öyle yazıyorum.
“Yeni Atatürk Havalimanı”
Çünkü öyle olsun istiyorum.
Birilerinin o havalimanına o ismi vermemiş olması beni ilgilendirmiyor.
Benim için orası Atatürk Havalimanı.
TT Arena’nın hâlâ Ali Sami Yen olduğu gibi.
Vodafone Arena’nın hala İnönü olduğu gibi.
*
Yürümekle
Dün Dünya Çalışan Kadınlar Günü’nde kadınların dövülüp tartaklanmasını ve yürütülmemesini eleştirdim.
Bazıları hak vermedi.
“Ellerinde ben o..spuyum yazan pankartlarla yürümelerine izin mi verilseydi yani” diye itirazlar geldi.
Evet, yürüsünler.
Size ne?
Size demiyorlar ki!
Size ya da sizin sevdiğiniz birine söyleseler haklısınız. O pankartların indirilmesi istenebilir, hakaret olduğu için.
Ama kendilerine istediklerini söyleyebilirler.
Kimi ilgilendirir.
Bakın arkadaşlar bu ülke ileri gitti diyorsunuz ama gitmiyor.
1968 yılında.
Yani demokrasimizin bu kadar ileri olmadığı dönemde gençler, kadınlar ve herkes sokaklarda yürüdü.
Dönemin Başbakanı “Yürümekle yollar aşınmaz” dedi.
Üstelik de öyle dehşet güçlü, muazzam etkili bir Başbakan da değildi.
Ama bugün anlıyoruz ki, “Demokrattı.”
7 kere gitti.
8 kere geldi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kendisini benden çok daha iyi tanır.
*
Soruşturma
Dün sordum.
Bugün bir kez daha sorayım.
Burhan Kuzu’nun bir uyuşturucu baronunun serbest bırakılması için yargıya baskı yaptığına ilişkin yargı mensuplarının ifadeleri var.
Bu konuda açılan bir soruşturma var mı?
Varsa ne durumda?
Yoksa, niye yok!
*
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Gazetecilik ile influencerlık karıştırılmadığı zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce