Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Türk halkı şahane bir fikir geliştirdi kendi kendine.

Bin bir zorluk ve bin bir risk altında çalışan sağlık çalışanlarına bir nebze olsun şükran gösterebilmek için, her akşam saat dokuzda pencereye, balkona çıkıp sağlık çalışanlarını alkışlıyor.

Ama dilimin gazeteci demekte başarılı olamadığı, zaten gazeteci olmaktan çoktan vazgeçmiş ve adının tam tersi bir kişiliğe sahip olduğunu her geçen gün biraz daha kanıtlama peşindeki bir “sözde entel” romantik Haşmet efendi “Ben böyle şeylere karşıyım” diye çemkiriyor.

Karşı olsan kaç yazar, taraf olsan kaç yazar!

Seni takan mı var!

Şu çıkışın olmasa adını unutmuşum çoktan, bir gazetede hâlâ yazdığına şaşırdım zaten en çok.

Alkışlayacağız.

Üstelik sadece onları da değil.

Çöpümüzü toplamak için çalışan, suyumuzu akıtmak için uğraşan, ışığımız sönmesin diye gayret gösteren, aç kalmayalım diye dükkanını açan, oralara mal üreten, mal getiren kardeşlerimizi de alkışlayacağız.

Sen alkışlama Haşmet efendi.

Zaten senden alkış bekleyen yok.

*

Sağlık Bakanı

Sağlık Bakanı Koca başarılı mı, başarısız mı söylemek için henüz erken.

Başarılı olmaya çalıştığı ortada.

Kimselerin ortalıkta olmadığı bir zamanda tüm sorumluluğu alarak öne çıkması bile çok önemli.

Ortaya somut bir şeyler koymaya çalışmasını da artı hanesine yazabiliriz belki.

Ama bana göre sağlık bakanı Fahrettin Koca’nın en hoşumuza giden tarafı ne biliyor musunuz?

Düzgün davranıyor!

Höt zöt yok.

Nezaketle konuşuyor.

Basın toplantılarında herkese karşı kibar.

Elinde bir damla güç olanın gazetecileri aşağılamaya, haşlamaya çalıştığı bir ortamda bir gazeteciden kameralar önünde özür dilemekten çekinmiyor.

Fahrettin Koca’nın eleştirilecek yanı vardır belki.

Ama bu tavrı bile Türkiye’de bu sıkıntılı dönemde bir fark yaratmıştır kuşkusuz.

İktidar sahiplerinde özlediğimiz bir üsluptur bu...

*

Niye sabun, hangi sabun

Okurlar ve izleyiciler soruyor “Hangi sabun daha iyi?” diye.

Hemen söyleyeyim.

Hiç fark etmez.

Hepsi iyi.

Öyle antibakteriyel falan olmasına gerek yok.

Sabun işte.

Bildiğiniz sabun.

En hasından babadan kalma banyo sabunu da olur, havalı ambalajdaki kokulu deterjan sıvı sabun da!

Yeter ki, elinizin her tarafına, özellikle eklemlerdeki boğumlara, parmak aralarına ve parmak uçlarına da yayılsın ve elinizde yarım dakikaya yakın bir süre kalsın.

Niye mi sabun?

Çünkü sabun yağı çözüyor.

Bakterilerin dış çeperi de yağdan oluştuğu için virüsü parçalayıp atıyor.

Ama bunun için biraz zamana ihtiyacı var.

O da yarım dakika kadar.

El dezenfektanları da aynı işi yapıyor. Ama bir şartla. En az yüzde 60 oranında alkole sahip olacak.

Çünkü alkol de sabun gibi bakteriyi parçalıyor.

Ama sabun çok daha iyi ve başarılı.

Su tek başına asla yeterli değil.

Biraz temizliyor ama yeterince değil.

Deneyler su ile yıkanmış elin yüzeyinden sıyrılan nemi bakteri üretmekte kullanılan bir kültürün üzerine koyduğunuz anda ertesi gün büyük miktar bakteri üretimi olduğunu gösteriyor.

Buna karşın sabunla yıkanmış elde bu olmuyor.

Bu kadar kesin.

*

Yaşlılar

Akıllardaki soru; İtalya’da bu kadar yaşlıya bu hastalık nasıl bulaştı da bunca yaşlı insan ölüyor?

Bu soruyu İtalyanlar da kendi kendilerine sordular ve bir sonuca ulaştılar.

Sebep okulların tatil olması imiş.

Okullar tatil olunca, çalışan anne babalar çocuklarını aile büyüklerine bırakmaya başlamışlar.

Bu da hastalığın hızla yaşlı nüfusa yayılmasına neden olmuş.

Sebep bu kadar basit!

Bizde ise aynı işi umreciler yapıyor galiba.

*

Yukarısı

Federasyon bir türlü ligi tatil etmedi.

Bahanesi ise genelde Türkiye’de çok kullanılan bir söylemdi:

“Yukarısı böyle istiyor.”

Nasılsa kimsenin yukarı çıkıp soracak hali yok.

At topu.

Yukarıya.

Sonunda Spor Bakanı çıktı ve “tatil” dedi.

Futbol Federasyonu Başkanı da biraz ar etse dün istifa ederdi.

Ama ona da bahane bulur.

“Yukarısı istifa etme diyor.”

*

Bravo Cem Ergenç

Üçü hariç ligdeki tüm takımlar ligin ertelenmesinden yanaydı.

Avrupa Şampiyonası’nın da ertelenmesi ile eldeki tek bahane de ortadan kalkmıştı ama yine de federasyon hayır dedi.

Sonunda Bakan tüm ligleri tatil etti.

Hadi Başakşehir şampiyonluk için avantaj olarak görüyordu diye hoşgörelim, hadi Trabzon o sene bu diyordu diye çok kızmayalım ama sözde duyarlılık şampiyonu Fenerbahçe yönetimi bu süreçte sınıfta kaldı açıkça.

Bu arada çok da hoşuma giden bir şey oldu dün. Liglerin tatil edilmesinin ardından Kasımpaşaspor’un sağlık heyetinin başındaki doktor Cem Ergenç, Sağlık Bakanı Koca’ya bir açık çağrı yaparak “Madem lig tatil, mikroboyoloji uzmanı olmasam da sağlık ordusunun bir neferi olarak görevlendireceğiniz yerde görev yapmaya hazırım” dedi.

Sonra da Haşmet gibi ... “Alkışlamayın” diyor.

Ben bu adamları nasıl alkışlamam!

*

Benden söylemesi

Bakın kimse söylemez ama ben bir kez daha söyleyeyim.

Açıklanan paket memnun etmedi.

Millet can derdinde ev kredisinde indirim pek umursanmaz.

Millete evden çıkma denirken uçak bilet vergisinde indirim de...

Zaten olmayacak bir kârdan oluşmayacak gelir vergisinin ne zaman ödeneceği dert değil ama millet muhtasarını, elektrik parasını, su parasını, SGK primini nasıl ödeyeceğini düşünüyor kara kara.

Her alanda binlerce kişi işsiz kalırken kolonya dağıtılması kimsenin derdi değil.

Bunları size söylemeye kimse yemez ama ben söyleyeyim.

*

İran Hristiyan Cumhuriyeti mi?

Corona ile dini referanslarla baş etmeye çalışmayın lütfen.

Bakın daha önce yazdım, Ortaçağ’da kilise aynen bunu yaptı.

Veba ile din üzerinden mücadele etmeye kalkıştı.

Sonunda kaybeden din oldu.

Din savaşları çıktı.

Reform hareketi oluştu.

Avrupa’da din zayıfladı.

Şimdi bizde de corona ile mücadelede “İslami kurallar” öne çıkarılıyor.

Madem öyle neden İran’da her gün yüzlerce kişi ölüyor.

İran bir din devleti değil mi?

Adında bile “İslam” yok mu!

*

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Güç veya paranın adam olmaya yetmediğini anladığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar