Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

10 gündür konuya hakim herkes, başta Sağlık Bakanı, ne kadar tıp hocası, tıp profesörü, doktor, uzman var ise bas bas bağırıyor “Zorunlu haller dışında sokağa çıkmayın. Sosyal izolasyon çok önemli İtalya’nın bu hale gelmesinin nedeni herkesin sokağa çıkması” diye.

Sonuç?

Sonuç şu, herkes sokakta.

Ben böyle bir salaklık, böyle bir ahmaklık, böyle bir sorumsuzluk, böyle bir rezillik, böyle bir aymazlık görmedim!

Diğer illerdeki durumu bilmiyorum ama İstanbul’dan bir iki örnek vereyim.

- Adam iki üniversite mezunu. Çok üst düzey yönetici. Önceki gün yurt dışından gelmiş ve 14 gün evinde oturması talimatı ile ülkeye sokulmuş. Geldiği ülke Avrupa’da coronadan en fazla etkilenen üç ülkeden biri. Adam dün çıkmış evinden. Yüzlerce kişinin çalıştığı iş yerine gelmiş. Yetmemiş, bir de bir süredir yurt dışında olduğu için rapor almak üzere diğer yöneticilerle toplantı yapıyor.

- Hadi bu tekil bir sorumsuzluk. Dün İstanbul’da yolunuz Boğaz kıyısına düştüyse yandınız. Trafik kilit. Herkes sokakta. Açık buldukları lokantalara, kahvaltı salonlarına, muhallebicilere doluşmuşlar. Tıkış tıkış. Bir yandan instagram’dan sorumlu vatandaşlık çağrısı yapıyor, bir yandan menemen, bal kaymak, börek zıkkımlanıyorlar.

Yuh artık kardeşim.

Yuh artık.

Sayenizde pek yakında Türkiye İtalya’dan beter olacak bilesiniz.

Sizin yüzünüzden hastaneler tıklım tıkış dolacak.

Muhtemelen dün kendini keyif için sokağa atanlar da aralarında olacaklar hastanelerde can çekişenlerin.

Ey siz sorumsuzlar, tanıdığınız, sevdiğiniz pek çok insan ölecek bilesiniz.

Kurtulanların önemli bir bölümünde hayatı boyunca taşıyacağı hasarlar olacak!

Bunları bilin ve sokağa bunları bilerek çıkın.

Vicdanınız el verecekse çıkın.

Merak ettiğim ise şu: Bu kadar sorumsuz bu kadar vurdumduymaz olmak için ne yediniz?

Bu ruh haline nasıl ulaştınız!

*

ECMO

Dün koskoca profesör, çıkmış bir televizyon programına.

Sallıyor da sallıyor.

Ayıp.

Diyor ki, “Türkiye yoğun bakım yatağı konusunda çok şanslı. Her 400 kişiye bir yoğun bakım yatağı düşüyor. Bu çok iyi bir oran.”

Sayın hocam muhtemelen tıp okurken matematiği unutmuş.

Böyle bir oran yok.

Türkiye’de toplam 40 bin kadar yoğun bakım yatağı var.

Bunların yarısına yakını çocuk ünitelerinde.

Yani geriye kalan 20 binin az üzerinde.

Daha da yani 4000 kişiye bir yoğun bakım yatağı düşüyor.

Kötü bir oran değil.

Ancak bunların önemli bir bölümü zaten dolu idi.

Şimdi gereksiz kullanıma son verilirse 10 bin kadar yatak boşa çıkacak.

Gelelim esas meseleye ya da başlığa.

ECMO ne diyeceksiniz!

ECMO yoğun bakımlarda kullanılan bir cihaz.

Corona gibi hastalıklarda çoklu organ yetmezliğinden dolayı kaybedilen hastalarda hastalara son bir şans tanıyan bir kalp ve akciğer desteği.

Türkiye’de ECMO cihazının devlet tarafında desteklenmesi için yıllar önce büyük çaba gösteren Prof. Dr. Volkan Tuzcu halen görev yaptığı Katar’da görev yaptığı Cornell Üniversitesi’nden corona hastalarına ECMO kullanımı ile ilgili bazı makaleler yolladı.

Son evreye giren ve ölümü yüzde yüz gibi görünen hastalardan ECMO’ya bağlanan hastalarda iyileşme oranı yüzde 35.

Yani bu makina ölümden döndürüyor.

Asıl sorulması gereken soru Türkiye’de kaç ECMO cihazı var?

*

Sokağa çıkma izni

“Evde kal” çağrıları yapılıyor.

Doğru bir çağrı.

Ama nasıl?

Başta kamu olmak üzere pek çok iş yeri açık.

Zaruri olanlar elbet açık olacak ama ya zaruri olmayanlar!

En doğrusu kimin sokağa çıkabileceğini, kimin yaptığı işin gerekli ve öncelikli olduğunu tespit etmek ve bunları da belki belirli bir vardiyaya bindirip mümkün olan en az insanın sokağa çıkabileceği şekilde “izin kağıtları” vermek.

İpini koparanın değil, izni olanın sokağa çıkacağı bir sistem kurmak çok zor olmasa gerek.

Böylelikle mecburen işinin başında olması gerekenleri de bir ölçüde risklere karşı korumuş, topluma hizmet edenlerin de sağlığını düşünmüş oluruz!

*

Ben ne yapıyorum!

Diyeceksiniz ki, “Ey Fatih sen evden çıkmıyor musun?”

Çarşamba günü alışveriş için 2 saatliğine çıktım.

Perşembe çıkmadım.

Dün birkaç dostumla neredeyse çeyrek asırdır öğlen yemeklerinde aksatmadan buluştuğumuz gündü.

Buluşmadık.

Öğlen saatlerinde 1 saatliğine gazeteye gittim ve döndüm.

Habertürk’te girişe bir termal kamera yerleştirildi.

Binaya her girenin ateşi ölçülüyor. (Benimki 35,6 çıktı.)

Binaya giren herkesin ellerini girişteki dezenfektanlarla yıkamışı güvenliklerimizce sağlanıyor.

Tam asansörlerin yanına yine dezenfektanlar koyuldu.

Bir kattan diğerine geçerken ellerinizi dezenfekte etmek gerekiyor.

Binada zorunlu olarak bulunması gereken teknik personel dışında herkes evden çalışıyor.

Yemekhanemizi şartlara göre yeniden organize ettik, sosyal izolasyonu sağlıyoruz.

Binamız sıklıkla dezenfekte ediliyor.

Biliyoruz ki, önümüzdeki aylar içinde bu virüs hepimizi şöyle bir yoklayacak.

Ancak bunu mümkün olduğunca geciktirmek için biz de elimizden geleni yapıyoruz.

*

İbuprofen

İbuprofen kullanan hastalar ölüyormuş diye bir geyik dolaşıp duruyor.

Aslında geyik de sayılmaz.

Böyle bir yayın yapıldı geçen haftalarda.

Hayatını kaybeden corona hastalarının büyük bölümü İbuprofen kullanmış, bu ölüme sebebiyet veriyor diye bir iddia.

Çok kısa süre içinde bu yayındaki iddianın doğru olmadığını gösteren çok daha fazla sayıda yayın yapıldı.

Bu yanının dayanağı doğru idi.

Ama coronalı hastaların büyük bölümü hastalığın başında gribal enfeksiyon zannettikleri için İbuprofenli ilaçlar kullanmıştı.

Bu iddianın “Su içtikleri için öldüler” demekten çok farkı yoktu.

Çünkü ateşleri vardı ve su içmişlerdi gibi bir durum anlayacağınız.

*

BDDK’dan tavsiye

BDDK tavsiye kararı almış.

“Müşterilerinizi mağdur etmeyin” diye.

Ne demekse.

Anlaşılan şu.

Limiti varsa kredi kullandır.

Bunun için BDDK tavsiyesine ihtiyaç yok ki!

*

Dön Haşmet

Haşmet Efendi, dün ekran başında fenalık geçirdiğini tahmin ediyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve eşi Emine Erdoğan’ın sağlık çalışanlarına alkış tutarken gördüğünde ne hale geldiğini çok merak ediyorum.

Ve senden acilen “Alkışlamanın ne kadar iyi bir şey olduğunu” en entel şekilde anlatan romantik bir yazı bekliyorum.

Sen dönerken denk getirebilirsem gözlerinden öperim.

*

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bunun bir savaş durumu olduğunu unutmadığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar