Doğruyu söyleyen gider, yanlışı yapan devam eder, kalır
Geçen hafta bir spor kulübümüzün (Galatasaray değil) sağlık ekibinin başındaki doktor ile konuşuyorduk.
Terim’in Beşiktaş maçından sonra sarf ettiği sözleri üzerine.
Kulüp doktoru aynen şöyle dedi:
“Fatih Bey, ligi ertelememek büyük hataydı. Birkaç kulübün buna karşı çıkması akıl dışıydı. Bir kulüp başkanının ağzında maske ile lig devam etmeli demesi komedi gibiydi. Tehlikenin kimse farkında değil” dedi ve tehlikeyi şöyle anlattı:
“Coronada en tehlikeli hasta tipi asemptomatik hastalar. Yani belirti göstermeyen hastalar. Bunlar çok geniş bir alanda taşıyıcı ve yayıcı oluyorlar. Ve futbolcular büyük oranda bu sınıfa giriyor. Gençler, güçlüler, iyi besleniyorlar, ciğer kapasiteleri çok çok iyi. O yüzden de Corona virüsü kapsalar bile ya hiçbir belirti göstermiyorlar ya da nezle, grip gibi kolay geçiriyor büyük bölümü. Bu da onları tehlikeli taşıyıcılar yapıyor. Federasyon maçlar oynansın diyor. İyi de sadece futbolcular değil ki risk altında olan. Bir maçta ortalama 500-600 kişi görev yapıyor. Büyük takımların maçında bu sayı daha fazla. Hakemler var. Hadi onları geç takımlar deplasmana gidiyor. Her takım özel uçak tutmuyor, uçakta normal yolcular var. Maç öncesi futbolcularla fotoğraf çektirenler, yana yana gelenler var. Bu iş öyle bir patlar ki şaşırırsınız.”
Ve patladı.
Terim corona,
Albayrak corona.
Terim’in en yakınından bir ortak dostumuzun bana ilettiği kadarı ile Terim’in yakınından iki kişi ve takımdan bir kişi daha corona.
Ancak onlar daha hafif ve evlerindeler.
Peki acaba Federasyon Başkanı rahat uyuyacak mı?
Ve hâlâ topu “Yukarı” atmaya devam edecek mi?
Geçen hafta yazdım Federasyon Yönetim Kurulu Üyesi ve İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın Federasyon Başkanı’na “Başkan niye ertelemiyoruz bu ligleri. Vebal altında kalırız. Ertelememiz lazım” diyen mektubunu.
Sonuç ne oldu peki?
Doğruyu işaret eden Erdal Bahçıvan, Federasyon yönetiminden istifa ettirildi.
Yanlışı yapan Federasyon Başkanı yerinde oturuyor.
Sonra biz corona ile mücadele ediyoruz öyle mi!
Aferin bize!
*
Test Test test
Türkiye çok iyi başladığı corona ile mücadele yolunda, biraz yönünü yitirmişe benziyor.
Sağlık tarafı elinden geleni yapsa da onu aşan konular da var bakanlığın eksikleri de!
Bakanlığın en önemli eksiği test konusunda biraz yavaş davranmak oldu.
En başta tek merkezde test yapılması biraz zaman kaybettirdi ama telafi edilmeyecek bir durum değildi. Tek olan test merkezi sayısı önce 2’ya sonra üçe, sonra 5’e çıkarıldı.
Biraz gecikmeli olarak.
Sonunda genel olarak test yapılma yetkisi genişletildi ama biraz geç oldu.
Yeni oluşan mücadele literatürünün en önemli maddesi yerine getirilmedi. Geç kalındı.
Evet birkaç gün belki ama çok hayati birkaç gün.
BAŞARILI ÖRNEKLER
Sağlık Bakanı’nın da yakından tanıdığı Cornell Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Volkan Tuzcu bakın ne diyor:
“Tayvan ve Singapur’un erken dönemde hastalığı engelleme başarısı erken aşamada hastaları izolasyona alıp etkili sınırlama yapmaları ile alakalı.
Ama yüksek sayıda insan hastalığa yakalanınca sadece bu yeterli değil. Bu şekilde çok sayıda insana bulaştığı halde o noktada hastalığı sınırlayabilen en iyi örnek ülkeler Singapur ve ayrıca büyük nüfusu da dikkate alındığında Çin olarak gösteriliyor. Singapur’un başarısı günde 15.000’e kadar test yapabilmesi ve her isteyene bedava ve hızlı test yapması. Dolayısıyla Singapur’un başarısını uzmanlar 3 kelime ile özetliyor: Test, test ve test.
Güney Kore’deki ölüm oranının yüzde 1 gibi başka yerlere göre çok düşük olması da kısmen buna bağlanıyor. Üstelik en önemlisi Güney Kore bu başarıyı Çin’in aksine sokağa çıkma yasağı gibi sert tedbirler almadığı halde elde etti. Çok sayıda test o noktaya geldi ki Güney Kore’de insanlar arabaları ile test yerine gelip arabadan inmeden hızla test örneğini verip sonra ordan ayrılabiliyor. Bu şekilde insanlar hastane gibi kalabalık ortamlarda bulunarak birbirlerinden hastalık kapma veya bulaştırma tehlikesine de maruz kalmıyor.
Bu şekilde semptomatik olmayan bireyler erken tespit edilip başkalarına bulaştırma olayı bunların erken karantinaya (ki bu kendi evleri de olabilir) alınmaları ile çok büyük ölçüde engelleniyor. Aynı ülkede hastalığın en başında semptomatik olmayan ‘Vaka 31’ adlı meşhur olan 1 kişinin yaklaşık 6000 kişiye hastalığı fark etmeden bulaştırdığını da unutmamak lazım.
Bütün bu bilgileri toplayan Güney Kore tüm test pozitif olanları da cep telefonları vasıtası ile izleyebiliyor ki bu da başka insanlar ile olan temasın tespitinde ve bu hasta kişilerin karantinayı kırmasını engellemede çok etkili bir yöntem. Güney Kore tüm bunlara hazırlıklıydı çünkü 2015 MERS salgını tecrübesinden önemli dersler çıkarıp dersine iyi çalışmıştı.”
Yani madem sokağa çıkmayı genel olarak engellememe yoluna seçti hükümet.
O zaman “Test test test” ve “Takip takip takip”
NOT: Bu arada uluslararası literaturü ve yayınları da yakından takip etmeye çalışıyorum. Meraklıları için bunlar da linkleri:
https://theconversation.com/coronavirus-south-koreas-success-in-controlling-disease-is-due-to-its-acceptance-of-surveillance-134068 https://www.washingtonpost.com/video/world/south-korea-runs-drive-through-virus-testing-in-daegu/2020/03/04/f51a8df2-a7f8-48db-acbb-2615cad83de0_video.html?itid=lk_inline_manual_25*
Elektrik kesintileri ve faturaları
Televizyonda ve gazetede elektrik dağıtım şirketeri ile ilgili birkaç şey söyleyip yazınca CK Enerji’den aradılar.
BEDAŞ’ın yani İstanbul’un Avrupa yakası elektrik dağıtımını yapan şirketin genel müdürü Murat Yiğit aradı.
“Fatih Bey, bu dönemde elektrik kesintisi olmaması gerektiğini yazdınız. Çok haklısınız. Olmaması lazım. Biz de bunun için uğraşıyoruz zaten” dedi ve anlattı:
“Rutin bakımları askıya aldık. Ancak çok uzun süreli bir arızaya neden olacak bir durum var ise çok kısa süreli bir bakıma alıp, hemen hallediyoruz ki, uzun süreli bir kesinti ile sonuçlanmasın. Bunun dışında özellikle hastane bölgelerinde asla kesinti yapmamaya çalışıyoruz. Bakanlıktan de bu yönde bir talimat geldi zaten ama talimat gelmese bile yapmayacağız. Programlı ve açıklanmış bakımlardan bile vazgeçtik. Erteledik. Hastaneler dışında bazı çok kısa kesintiler olabilir. Bu da bazı yeni bitmiş binalara elektrik vermek için olacaktır. Bizim de vatandaşlardan bir ricamız var. Elektrik tüketim modeli değişti son haftada. Bu sisteme alışık olmadığı bir yük bindiriyor. Bizim de ricamız vatandaşlar dikkatli kullanım yapsınlar ki, biz de istenmeyen arızalarla ve buna bağlı kesintilerle karşılaşmayalım.”
Ben de kendisine 65 yaş üstü vatandaşların fatura ödemelerinde bir kolaylık, bir erteleme ya da evden tahsilat gibi bir planları olup olmadığını sordum.
“Biz sadece dağıtımı yapıyoruz. Faturalandırma ve tahsilat ayrı bir şirkette, Bizim grup ama benim bildiğim ve yetkili olduğum bir konu değil” dedi.
Birkaç dakika sonra yeniden telefonum çaldı.
PATRON NE DEDİ
Bu kez “Tam yetkili” bir kişi, CK Enerji BEDAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Cengiz’di arayan. Hemen konuya girdi:
“Fatih Bey iki konuya konsantreyiz. Birincisi personelimizin sağlığı. Çünkü bizim arkadaşlar da sağlık personeli gibi cephede savaşıyorlar bu konuda. Onları korumaya çalışıyoruz. Her türlü sağlık tedbirimizi aldık. Onlara bir şey olursa sistem çöker. Hastanelerin çalışması için bizim arkadaşların ayakta kalması lazım, evde eğitimin çalışması için bizim arkadaşların sağlıklı olması lazım” dedi.
Bunun için personele dönemlik lojmanlar ayarlamışlar.
Yemekhanelerde masaları uzaklaştırmışlar. Yemekhaneler kalabalık olmasın diye yemek saatlerini üç saate çıkarıp, küçük gruplar halinde yemek yenilmesini sağlamışlar.
“Biz sağlıklı hizmet veremez isek kimse sağlıklı hizmet veremez. Bunun bilincindeyiz” dedi.
Aynı soruyu tekrarladım.
“Biz dağıtım yapıyoruz ama kuralları biz belirlemiyoruz. Devlet ne derse, EPDK ne derse, Bakanlık ne derse biz onu yaparız. Sonuç olarak biz bir bölgeyiz. Tüm Türkiye’deki firmaların eşgüdümü bakanlık talebi veya onayıyla olur” dedi.
“Sorumun yanıtı bu değil” dedim.
“Bu genel bir mesele. Biz genel adına konuşamayız ama kendi adımıza şunu söyleyebilirim. Böyle dönemlerde önemli olan para pul değildir. Para gelir, gider, Kaybedilir kazanılır. Bu bir seferberliktir. Bu milletçe hatta insanlıkça yapılan bir mücadeledir. Bizim payımıza düşen bu mücadele sırasında kimseyi enerjisiz bırakmamaksa, biz üzerimize düşeni yaparız” dedi.
Ben de inşallah diyorum.
*
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çuvallayan bıraktığı zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce