Liberal ekonominin sonu mu?
Bir süre önce sermaye şirketlerine ya da anonim şirketlere TOBB’dan bir yazı gönderildi.
TOBB’un yolladığı yazıya göre Ticaret Bakanlığı COVİD 19 virüsü nedeniyle sermaye şirketlerinin özkaynaklarının korunmasına dikkat çekiyor ve “Kamunun iştiraki olan şirketler” hariç tüm şirketlerde toplanacak genel kurullarda nakit kâr payı dağıtılma kararlarında geçmiş yıl kârlarının dağıtıma konu edilmemesini ve dağıtım tutarının 2019 yılı net dönem kârının yüzde 25’ini aşmaması gerektiği vurgulanıyordu.
Yani diyelim ki, 2018 yılında 10 milyon TL kâr ettiniz.
Ancak şirketin kasasında para olsun diyerek bu kâr payına dokunmadınız.
Bu yıl da diyelim ki, ekonomik koşullar nedeniyle 1 milyon TL kâr edebildiniz hatta belki de hiç kâr edemediniz.
1 milyon TL kâr etti iseniz şirketinizden alabileceğiniz kâr payı tüm ortaklar olarak toplam 250 bin TL.
Bu yıl kâr edemediyseniz, şirketinizin geçen yıldan kalan 10 milyon TL kârına ise dokunamıyorsunuz bile.
Buradaki mantığı anlamak zor değil.
Ciddi bir daralma, ciddi bir ekonomik zorluk dönemi bekleniyor ve şirketlerin buna dayanaklı kalması isteniyor belli ki!
Birkaç yıl önce BDDK bankalar için benzer bir karar almış, kâr dağıtımlarını durdurmuştu ama bankalar için zaten sermaye yeterlilik oranı diye bir yasal zorunluluk olduğu için bu normal ve yasal bir durumdu.
Ticaret Bakanlığı’nın “Kâr dağıtmayın” kararı ise genel kurullara katılan hükümet komiserleri tarafından “Fiili” olarak uygulattırılıyordu.
Ancak yasallığı tartışmalıydı.
Şimdi TBMM’deki “Torba Yasa” ile birlikte bu “Yasak” yasalaştırılıyor.
Bunun gerekli ve doğru bir düzenleme olduğu, şirketleri korumaya yönelik olduğu düşünülebilir, söylenebilir.
Ama her ne olursa olsun iki sonucu vardır.
Hakiki, yatırımcı yabancı sermayenin Türkiye’ye girişini yavaşlatır ve hatta belki de durdurur.
Ve tabii liberal ekonomin sonunun başlangıcı olur!
*
Onların parası hazır
Birkaç gündür “Geçiş garantisine dayalı projeler de indirim yapsın. Mücbir sebep var, millet sokağa çıkmıyor” diyorum.
Bu önerime yanıtı aldım sonunda. Ankara büromuzdan Olcay Aydilek yazdı.
Bu projelere ödemede bir sorun olmayacakmış.
İndirim mindirim yok. Erteleme, öteleme yok.
Paralarını takır takır ya da tıkır tıkır alacaklar.
İster geçip bizzat ödeyin, isterseniz o yolları, o köprüleri hiç görmediğiniz halde sizin cebinizden çıksın.
O paralar ödenecek. “Şanslı müteahhitler” paralarını alacak.
Tekalif-i Milliye yani Milli Yükümlülük mantığı ile yapılan yardımların 1 milyar 800 milyon TL olduğu söylenmişti son olarak.
Meğer Milli Yükümlüğümüz bu ödemeleri yapmakmış.
Dişimizi sıkıp biraz daha yardım edebilirsek yani yaklaşık bir 800 milyon TL daha bağış yaparsak, Osmangazi Köprüsü’nün ve İstanbul-İzmir Otoyolu’nun bu yıl kamu tarafından ödenecek 2,6 milyar TL’sini toplamış oluruz mesela.
Bir 800 milyoncuk daha toplamamız gerekiyor.
Yetecek mi?
Yetmez ama evet.
Çünkü bir de Kuzey Marmara Otoyolu’nun açılan kesimi için kamunun yapması gereken yaklaşık bir 600-650 milyon TL daha var.
Yani biraz daha Tekalif-i Milliye gerekiyor.
Havaalanları, mavaalanlarını saymıyorum bile.
Ama neyse üzülmeyin.
Dün Olcay Aydilek yazdı.
Bunların parası zaten hazırmış.
Bütçede...
*
Adını siz koyun!
Rahmet olsun kendisine Rahşan Affı’ndan sonra nur topu gibi yeni bir affımız daha geliyor.
Devlet kendine karşı işlenen suçları değil ama size bana karşı işlenen en adi, en aşağılık suçları affetmeye hazırlanıyor.
Bir kez daha.
Bakalım ilerde bu affı nasıl anacağız.
*
İş mi bu!
Salgın herkesi birleştiriyor, yakınlaştırıyor, doğrular ortaya çıkıyor falan diye iyimser yorumlar yapanlara gülüyorum ya, haklılığım her gün ortaya çıkıyor.
Her akşam en tepesinden en altına kadar alkışladığımız (Haşmet Babaoğlu hariç) Sağlık Çalışanlarına Karşı Şiddeti Önleme Yasa Teklifi diye bir teklif geldi TBMM Genel Kurulu’na üç gün önce.
Teklifi muhalefet partileri hazırlamıştı.
Ve muhalefetin bu teklifi Genel Kurul’da görüşülmeden iktidar koalisyonunun oyları ile reddedildi.
Doğrusu anlam veremedik.
Böyle bir teklif, hele böyle bir dönemde nasıl gündeme bile alınmadan reddedilirdi?
Şaşkınlığımız bir gün bile sürmedi.
Ertesi gün sağlık çalışanlarına karşı şiddeti önleme yasası diye bir başka yasa teklifi TBMM’ye getirildi.
Bu kez iktidar partileri tarafından.
Allah aşkına iş mi bu!
Muhalefetin teklifi eksik olabilir, gedik olabilir, hatalı maddeleri olabilir.
Alırsın gündeme değiştirirsin, eksiklerini giderirsin, daha iyi olduğunu düşündüğün hale getirirsin.
Ama hayır.
Bizde öyle olmaz.
Muhalefetinkini atarsın.
Benzerini kendin getirirsin.
*
Ankaralı okurdan
Ankaralı bir okurum vardır.
Yıllardır mail yollar, pek çok şeyi paylaşır.
Yazdıklarından anladığım kadarıyla muhafazakar bir çevredendir ve çevresinin görüşü kendisinde de hakimdir.
Bu şaşkınlığını dile getiren bir mail atmış.
Önceki gün maaşını alınca mahallesindeki bakkala gitmiş. (Pursaklar semtinde oturuyor.)
350 TL’lik veresiye borcunu ödemeye.
Bakkal gülmüş.
“Borcun yok” demiş.
Şaşırmış.
“Var biliyorum. 350 TL” demiş.
Bakkal yine gülerek “Yok kardeşim” demiş.
Epey bir iddialaşmadan sonra gerçeği anlatmış bakkal.
Ankara Belediyesi’nden iki kişi gelmiş.
Veresiye defterindeki toplam 7 küsur bin liralık borcu ödeyip gitmişler.
Mansur Yavaş’ın Ankaralılara böyle bir çağrısı olmuştu. Demek ki belediye olarak örnek olmuşlar.
Okurum şöyle demiş: “Fatih Bey, muhafazakar camiadan uzaklaşıp CHP’ye gitti diye elimiz Mansur Bey’e oy vermeye gitmemişti ama Ankara’da gerçekten destan yazıyor. “
*
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kavak gölgesinde yatanlar gölgeyi kendi gölgeleri zannetmediği zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce